Ulusal Kanser Enstitüsü'nün yaptığı bir araştırma, hastaya kronik lenfosit lösemi teşhisi konulmasından altı yıl veya daha önce, hastanın kanında anormal beyaz kan hücrelerinin bulunabileceğini gösterdi. Bu buldu, hastalığın tedavisi için risk faktörlerinin tanımlanmasına ve yeni moleküler hedeflerin keşfine yardımcı olabilir.
Araştırmacılar, hastaya kronik lenfosit lösemi teşhisi konulmasından altı yıl veya daha önce, hastanın kanında anormal beyaz kan hücrelerinin bulunabileceğini gösterdiler. Bu bulgu, hastalığın ilk safhalarını ve nasıl ilerlediğini karakterize eden hücresel değişiklikler hakkındaki kavrayışımızı güçlendirebilir. Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün bir birimi olan Ulusal Kanser Enstitüsü ve Birleşik Devletler Gıda ve İlaç İdaresi araştırmacıları tarafından yürütülen çalışma, New England Journal of Medicine isimli derginin 12 Şubat 2009 tarihli sayısında yayınlandı.
Ulusal Kanser Enstitüsü Başkanı, Dr. John E. Niederhuber şöyle diyor : "Bu bulgu, kanserin yayılma belirtilerinin daha iyi tanımlanması gerektiğini vurguluyor. Kanserin ilk belirtilerini tanımlamak, araştırmacılara teşhis aşamasından hastalığa geçiş aşamasına kadar olan süreci inceleme fırsatı sağlıyor. Bu, hastalığın tedavisi için risk faktörlerinin tanımlanmasına ve yeni moleküler hedeflerin keşfine yardımcı olabilir."
Kronik lenfosit lösemi (KLL), yayılması genelde uzun yıllar alan bir kan kanseri türüdür. Bu hastalıkta, B hücresi adı verilen anormal beyaz kan hücreleri kanda ve kemik iliğinde birikir. Lenf bezleri, dalak ve diğer organlar da zarar görebilir. KLL, Batı ülkelerinde yaşayan yetişkinlerde en sık rastlanan lösemi türü olsa da hastalığın sebeplerine ve nasıl yayıldığına dair pek bilgi yoktur.
Ulusal Kanser Enstitüsü/Gıda ve İlaç İdaresi takımının önceki araştırması ve diğer araştırmalar, kronik lenfosit lösemi hastalarının aile bireylerinin bazılarının kanında; dış yüzey proteinleri, KLL hücrelerinde bulunan proteinlere benzeyen B hücreleri bulunabileceğini gösterdi. Monoklonal B Hücresi Lenfositozu (MBL) olarak bilinen bu anormal durum, kronik lenfosit lösemi hastalarının aile bireylerinin yüzde 10’undan fazlasında, 50 yaşı geçkin sağlıklı yetişkinlerin ise yüzde 3 ile yüzde 5 arası kısmında görülür ve KLL’nin habercisi olabilir.
Araştırma grubu şu an yürüttüğü çalışmada, ülke çapında yapılan Prostat, Akciğer, Kolorektal ve Yumurtalık (PLCO) Kanser Tarama Deneyi’ne katılmış ve kendilerinden PLCO listesine eklenmeleri üzerine alınmış donmuş kan örnekleri bulunan 77.000 katılımcı arasında, deneye girmeden önce kanser hastalığı olmayıp da sonradan KLL teşhisi konan 45 kişi tespit edildi. MBL durumunun, 45 KLL hastasının 44’ünde, hastaya KLL teşhisi konulmasından altı ay ile altı yıl arasında değişen bir süre öncesinde görüldüğünü, kan örneklerinin analizinde sofistike laboratuar teknikleri kullanarak buldular. MBL hücreleri; hücre yüzeyi proteinleri, veya KLL belirtileri, akış sitometrisi denilen bir yöntemle incelenerek tanımlandı ve bu hücreler; KLL’de bulunan, immunglobulin ağır değişken grup genleri (IGHV) olarak bilinen, yeniden düzenlenmiş bazı genlerin varlığını doğrulamak için kullanılan moleküler teknikler uygulanarak tespit edildi.
Ulusal Kanser Enstitüsü Kanser Epidemioloji ve Genetik Bölümü çalışanlarından Dr. Ola Landgren şöyle diyor : "Çalışmalarımız, MBL’nin, tüm KLL hastalarında, hastalığın tam gelişiminden önce fiilen mevcut olduğunu gösteriyor. Bu önemli buluş, KLL’nin doğal tarihine yeni bakış açıları sağlıyor ve hastalığın sebeplerini anlamak için yeni araştırma alanları açacak. MBL’li hastalar için KLL oluşum riski düşük görünüyor – ortalama olarak, yılda, sadece yüzde birinde bu risk var.”
Bir diğer çalışma yazarı ve Gıda ve İlaç İdaresi Biyolojik Değerlendirme ve Araştırma Merkezi’ne görevli Dr. Gerald Marti "MBL hücrelerini izole edip yeni moleküler analizler yürütmek, bundan sonra önemli olacak. Bu çalışma; hücrelerin, bazılarını KLL’ye dönüştüren, bazılarınınsa dönüşmesini engelleyen farklarına ilişkin bir kavrayış elde etmemizi sağlayacak." diye ekliyor.
Sonuçların klinik kullanıma yeni uygulamalar getirmesi (örneğin MBL için rutin tarama) zaman alabilir ancak çalışmaların KLL araştırmalarına etkisi olacaktır. Bir başka Ulusal Kanser Enstitüsü yazarı olan Dr. Neil Caporaso diyor ki: "MBL’yi tanımlamak ve onun üzerinde çalışmalar yapmak, KLL’nin kendisini çalışmakla edinemeyeceğimiz bir bakış açısı edinmemizi sağlayacaktır. Önemli ve cevapsız olan soru, bazı MBL hastaları KLL’ye yakalanıyorken diğerlerinin neden yakalanmadığıdır. MBL’yi araştırmak, hastalığın erken risk faktörlerini saptamamızı ve hücrelerde meydana gelip; onların KLL’ye dönüşmesine sebep olan moleküler değişimleri belirlememizi sağlayacaktır.
Ulusal Kanser Enstitüsü/Gıda ve İlaç İdaresi ekibi; çalışmanın, aile geçmişini ve hastalığın gidişatını araştırmanın öneminin altını çizdiğini söylüyor. Kansere yakalanma eğilimi olan ailelerin bireyleri üzerinde yapılan değerlendirmeler, MBL’nin tanımlanmasında ve nitelendirilmesinde kilit rol oynadı; şu an yürütülen çalışma, risk taşıyan moleküler belirleyicilerle çevresel etkileri ve KLL’nin yayılmasında etkili olan genleri tespit etmeye odaklandı. Ekip, KLL’ye sebep olan faktörleri daha iyi tanımlamak için MBL’yi daha iyi karakterize etmeye ve onun biyolojisini anlamaya çalışıyor. Bunun yanında ilişkili kan kanserleri ve bunların habercisi olabilecek rahatsızlıklar (kemik iliği kanseri ve sebebi bilinmeyen monoklonal gammopati (MGUS) gibi) üzerine odaklı çalışmalar da yürütüyor.
Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Lösemi Teşhisinden Önce Kanda Anormal Beyaz Kan Hücreleri Bulundu
Lösemi Teşhisinden Önce Kanda Anormal Beyaz Kan Hücreleri Bulundu
KanseriTedaviEt.com | Pazar, Mart 08, 2009 | 0 yorum » | Yazı boyutu :


Etiketler :
B Hucresi,
CLL,
IGHV,
KLL,
Kronik Lenfosit Losemi,
Lenfositoz,
Losemi,
MBL,
Monoklonal B Hucresi Lenfositozu,
PLCO
Bu ay en çok okunanlar
-
Bazı meme kanseri türlerinin tedavisinde kullanılan Tamoxifen adlı ilacın, akciğer kanserine yakalananlarda da etkili olabileceği belirlendi...
-
Araştırmalar, sağlıklı beslenme, uygun kilonun korunması ve düzenli egzersizle kansere yakalanma riskinin yaklaşık yüzde 35 oranında önleneb...
-
Kemoterapinin belirli türlerinin kansere karşı kullanılırken aynı zamanda kalbe zarar vermesi, bilim adamlarının yıllardan içinden çıkamadığ...
-
Meme kanseri son yıllarda artan rakamlarıyla hemen hemen her kadının korkulu rüyası haline geldi. Halbuki erken teşhis ve doğru tedavi sayes...
-
Meme kanserinde tarama pogramlarının yararlılığını ve mastektomi ameliyatlarının gerekliliğini sorgulayan açıklamalar kafaları karıştırdı. N...
-
Uzmanlar, kadınların daha az yemeleri ve daha fazla egzersiz yapmaları durumunda meme kanseri vakalarının üçte birinin önlenebileceğini bild...
-
Erken yaşta kel olan erkeklerin prostat kanserine yakalanma ihtimallerinin daha düşük olduğu belirtildi. Washington Üniversitesi Tıp Okulu a...
-
Bilim insanları, prostat kanseri hücrelerini öldüren bir virüs buldu. İngiliz basınındaki haberlere göre, bu "ehli" virüs, prostat...
-
Yapılan bir araştırma her gün yenilen bir avuç cevizin kanserli hücrelerin büyümesini yavaşlattığını ortaya çıkardı. ABD’de yapılan bir araş...
-
Avustralya yağmur ormanlarında yetişen bir bitkiden elde edilen kanser ilacı, hayvanlarda ameliyat edilemez durumdaki tümörlerde etkili olma...
0 yorum
Yorum Gönder