Meme KanseriAmerikan Kanser Derneği tarafından 06.02.2009 tarihinde yayınlanan bu yazıda yapılan düzenli egzersizin kadınlarda meme kanserine yakalanma riskini düşürdüğünü anlatılıyor. Haftada 1 ila 2 saatlik tempolu bir yürüyüş, kadınlarda meme kanseri riskini %18 oranında düşürüyor.

Düzenli egzersizin birçok faydası vardır. Ruhsal durumunuzu iyileştirir, kalbinizi ve akciğerlerinizi güçlendirir, kilonuzu kontrol altında tutmanıza yardım eder. Düzenli egzersiz yapmak, meme kanseri de dahil olmak üzere birçok farklı kanser tipini önlemeye yardımcı olur.

Egzersiz meme kanseri riskini azaltiyorBaşlamak için kesinlikle geç değil. Alman Kanser Araştırma Merkezi ve Hamburg-Eppendorf Üniversite Hastanesi'ndeki araştırmacılar; 3464 meme kanseri hastasına ve 6657 kadına 30 ila 49 yaş arasındaki ve 50 yaşında sonraki dönem için fiziksel aktivitelerini sordular. Çıkan sonuçlara göre düzenli egzersiz yapan kadınların meme kanserine yakalanma riski daha az ve ilerleyen yaşlarda fiziksel olarak daha aktif olan kadınların kansere yakalanma riski, 30'larında egzersiz yapan kadınlarınkinden bile daha az.

MARIE isimli araştırmaya katılan araştırmacılardan biri olan Profesör Dr. Karen Steindofr şöyle diyor : "Bütün kadınlara tavsiyemiz hayatlarının ikinci yarısında da fiziksel olarak aktif olmaları. Sadece kanser riskini azaltmıyorlar, ayrıca kemikleri, kalpleri ve beyinleri de bundan fayda sağlıyor."

Araştırmacılar ayrıca egzersiz ile göğüs kanseri türü arasında bir ilişki olup olmadığına baktılar ve şu sonuca ulaştılar : 50 yaşından sonra daha aktif olan kadınların hormon reseptörleri pozitif olan (Hormon reseptörleri pozitif olan kadınların üçte ikisinde meme kanserli hücrelerin üzerinde reseptörler vardır : östrojen, progesteron, her2 reseptörü (Human epidermal growth factor receptor 2)) meme kanserine yakalanma riski, 50 yaşından sonra daha az aktif olan kadınlara göre daha az.

Araştırmacılar ayrıca bu bağlantının vücut kitle endeksi ve kilo alımıyla ilgisiz olduğunu keşfettiler. Bu kanıta dayanarak araştırmacılar, riskteki azalmanın hormonal kanallardaki değişimlerden olabileceğinden şüpheleniyorlar.

Steindorf şöyle diyor : "Egzeriz deyince mutlaka spor akla gelmesin. Hesaplamalarımızda bahçeyle uğraşmak, bisiklete binmek veya yürüyüşe çıkmak gibi aktiviteleri de dikkate aldık."

Kadın Sağlığı İnsiyatifi (WHI)'nin yaptığı bir araştırmaya göre haftada 1.25 ila 2.5 saat tempolu yürüyüş, kadınlarda meme kanseri riskini %18 oranında azaltıyor. Haftada 10 saat yürüyüş ise riski biraz daha düşürüyor.

Amerikan Kanser Derneği meme kanserine yakalanma riskini düşürmek için normal aktivitelerin dışında haftanın 5 veya daha fazla günü 45-50 dakikalık egzersiz yapılmasını öneriyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - İleri Yaşlarda Yapılan Egzersiz Kadınlarda Meme Kanseri Riskini Azaltıyor

Yazının devamı için tıklayın...

Selenyum ve E Vitamini Prostat Kanserini Önlemiyor

KanseriTedaviEt.com | Perşembe, Şubat 26, 2009 | 1 yorum »

Prostat KanseriUlusal Kanser Enstitüsü (NCI)'nün web sitesinde 9 Aralık 2008 tarihinde yayınlanan bu haber, daha önceki araştırmalarda prostat kanserini önlediği öne sürülen selenyum ve E vitaminin aslında etkisiz olduğunu anlatıyor. SELECT adı verilen bu deney toplam 35 bin erkek üzerinde yapılmış ve araştırma sonucu 9 Aralık 2008'de JAMA'da (The Journal of the American Medical Association) online olarak yayınlanmış.

Ulusal Kanser Enstitüsü (NCI) tarafından finanse edilen ve "Selenyum ve E Vitamini Kanser Önleme Denemesi (SELECT)" ismi verilen araştırmanın sonuçlarına göre tek başına veya beraber alınan selenyum (selenium) ve E vitamini prostat kanserini önlemiyor.

Çıkan veriler ayrıca iki endişe verici eğilimi ortaya çıkardı : Araştırmaya katılan sadece E vitamini alan 50 yaş ve üzerindeki olan 35 bin erkekte görülen prostat kanseri vakalarında küçük ancak istatistiksel olarak önemsiz bir artış ve sadece selenyum alan tip 2 diabet vakasında (Non-Insulin Dependent Diabetes Mellitus, NIDDM: tip 2 şeker hastalığında insülin üretiminin eksikliğinden ziyade, üretilen insülin gerektiği şekilde etki gösterememektedir) küçük ancak istatistiksel olarak önemsiz bir artış (selenyum alanlarda %10, plasebo alanlarda %9.3'lük bir artış. Plasebo farmakolojik olarak etkisiz, fakat telkine dayalı ve plasebo etkisi olarak da bilinen tedavi etkisini ortaya çıkaran bir tür ilaçtır). Bu bulguların hiçbiri ek olarak alınan bu ilaçlar yüzünden artan bir riskin kanıtı değil ve her ikisi de şans eseri olmuş olabilir.

Uluslararası araştırma enstitüleri ağlarından biri olan Güneybatı Onkoloji Grubu (SWOG) bu araştırmayı Amerika, Porto Riko ve Kanada'da bulunan 400'ün üzerinde klinikte yürüttü. SELECT deneyinin sonuçları 9 Aralık 2008'de JAMA'da (The Journal of the American Medical Association) online olarak yayınlandı. Çıkan sonuçlara göre prostat kanseri teşhisinin 5 yıllık oranı plasebo alan hastalarda %4.43, selenyum alan hastalarda %4.56, E vitamini alan hastalarda %4.93 (en yüksek oran, fakat plasebo alanlara göre istatistiksel olarak önemsiz bir fark olarak kabul ediliyor) ve hem selenyum hem de E vitamini alanlarda %4.56.

Yapılan araştırmaya katılım 5 yılın sonunda düşüş gösterdi (birinci yılın sonunda katılım %83'ken beşinci yılın sonunda oran %65'ti) ancak bu beklenen birşeydi ve araştırma sonuçlarını etkilemedi.

SELECT katılımcıları, Ekim 2008'de araştırma sonuçlarını içeren ve bu çalışma için aldıkları ilaçları bırakmalarını yazan bir mektup aldılar. Katılımcıların sağlık durumları araştırma görevlileri tarafından halen takip ediliyor. Araştırmacıların amacı, katılımcıları izlenerek; selenyum, E vitamini veya plasebo alımının uzun süreli etkilerinin tespit edilmesi ve prostat kanseri, diğer kanser türleri ve erkeklerdeki yaşlanma sonucu oluşan diğer hastalıkların daha iyi anlaşılması için kan örneklerinin toplanarak moleküler analizlerin tamamlanması. Bu kısım, yapılan araştırmanın en önemli parçalarından biri.

Blinding (kör etme) veya masking (maskeleme) olarak bilinen prosedüre göre ilaç veya plasebo alan katılımcılar ve araştırmacılan kimin ne aldığını bilmiyordu. Blinding tekniği, kasıtlı olmayan önyargılardan ve olası yanlış sonuçlardan kaçınmak için kullanıldığından araştırmanın devamında kullanılmaya devam edildi. Ancak ne kullandığını özellikle öğrenmek isteyen katılımcılara ne aldıkları hakkında bilgi verildi.

Cleveland Kliniği fizikçilerinden ve SELECT araştırması eşbaşkanı olan Eric Klein şöyle diyor : "SELECT her zaman prostat kanseri hakkında birden fazla cevap arayan bir araştırma olarak düşünüldü. Eğer bu 35 bin erkeğin sağlık durumlarını izlemeye devam edersek, bu iki bileşenin prostat kanserini önlemede neden bu kadar önemli sayıldıklarını ve neden işe yaramadıklarını anlayabiliriz."

SELECT, asıl sonucu prostat kanseri olmayan ve daha önceleri yapılan farklı araştırmaları açıklığa kavuşturmak için yapıldı : 1998'de Finlandiya'da sigara kullanan 29.133 erkek üzerinde yapılan bir araştırma, süpriz bir şekilde akciğer kanserini önlemek için E vitamini alanlarda %32 oranında daha az prostat kanseri görüldüğünü ortaya çıkardı. 1996'da deri kanseri hastası 1.312 kadın ve erkek üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, hastalığı önlemek için selenyum alan erkeklerde selenyum almayanlara göre %52 daha az prostat kanseri görüldü.

Bu ve daha önceki bulgular baz alınarak 2001 yılında SELECT'e katılması için erkek katılımcılar toplandı. E vitamini, selenyum ve plasebo kullanması için her biri 8000 kişiden oluşan rastgele 4 farklı grup oluşturuldu. Birinci gruba hem selenyum hem de E vitamini, ikinci gruba selenyum ve E vitamini plasebosu, üçüncü gruba E vitamini ve selenyum plasebosu ve son gruba da sadece her iki içeriğe ait plasebo verildi.

Şunu da belirtmekte fayda var; 2003 yılında SELECT devam ederken, SWOG'un finanse ettiği başka bir araştırmada, finansteride isimli bir ilacın prostat kanserinin teklarlama riskini %25 oranında düşürdüğü ortaya çıktı. Bu sonuç SELECT katılımcısı erkeklere bildirildi ve katılımcıların finansteride almalarına izin verildi (SELECT'te bu ilacı alan erkeklerin oranı %4.8'di ve bu katılımcılar diğer SWOG araştırmasına dahil değildiler). Finansteride, halen Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından prostat kanserini önleyen bir ilaç olarak onaylanmadı.

Deri kanseri dışında prostat kanseri Amerika'da erkeklerde en çok görülen kanser türü. 2008'de 182.320 yeni prostat kanseri vakası olduğu ve 28.660 kişinin bu hastalık sebebiyle öldüğü tahmin ediliyor. Ulusal Kanser Enstitüsü (NCI) başkanı John E. Niederhuber şöyle diyor: "Prostat kanserini önlemek ve tedavi etmek NCI için bir önceliktir ve umarız yeni moleküler teşhis araçlarının yardımıyla ölümler ve yeni vakaların azalmasını sağlayacayacağız."

SELECT, NCI tarafından 114 milyon dolarlık bir bütçe, Ulusal Tamamlayıcı ve Alternatif İlaçlar Merkezi (NCCAM) tarafından ayrılan ek bütçe ve Ulusal Kalp, Akciğer ve Kan Enstitüsü (NHLBI), Ulusal Yaşlanma Enstitüsü (NIA) ile Ulusal Göz Enstitüsü (NEI) tarafından yapılan alt araştırmalarla desteklendi. Alt araştırmalar selenyum ve E vitamininin kronik obstrüktif akciğer hastalığı üzerindeki etkilerini, alzheimer'in gelişimini ve katarakt ile maküler dejenerasyonun gelişimini kapsıyordu ve bu araştırmalara artık selenyum ve E vitamini olmadan devam edilecek. NCI tarafından finanse edilen bir diğer çalışma ise bu içeriklerin kolon polipleri olan erkekler üzerindeki etkilerini araştırıyor.

SWOG başkanı Laurence H. Baker şöyle diyor : "SELECT deneyi ileride prostat kanserinin önlebilmesi için ilgi gösteren gönüllülerimize, büyük bir hevesle zamanlarını harcayan binlerce erkeğe kocaman bir teşekkür borçlu". SELECT araştırmacıları halen çıkan verileri analiz ediyorlar ve bu analizler yakında akademik bir ortamda yayınlanacak.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Selenyum ve E Vitamini Prostat Kanserini Önlemiyor

Yazının devamı için tıklayın...

2008`deki Kanserle İlgili En Önemli 12 Gelişme

KanseriTedaviEt.com | Salı, Şubat 24, 2009 | 1 yorum »

Tüm HaberlerAmerikan Klinik Onkoloji Derneği, 2008 yılında kanserle ilgili en önemli 12 gelişmeyi belirlemiş. Seçim yapılırken gerçekten ciddi bir fark yaratan gelişmelere yer verilmiş. Hayatta kalma şansını artıran ilaçlar, hormon tedavileri ve aşılar bu yazının asıl konusunu oluşturuyor. Ben okurken çok bilgilendim, umarım sizler de beğenirsiniz.

Amerikan Klinik Onkoloji Derneği'ne (ASCO)göre 2008'de kanseri önlemede ve kanser tedavisindeki en önemli 12 gelişme

ASCO, kanseri önlemede ve kanser tedavisindeki en önemli 12 gelişmeyi sıraladı. Bu gelişmelerin çoğunluluğu etkileyici bir biçimde başarıya ulaştı.

Ancak daha yapacak çok iş var : 2008'de 1.4 Amerikalı kanser olduğunu öğrendi. Yarım milyon insan da kanser yüzünden hayatını kaybetti.

2008'deki bu önemli 12 ilerlemeyi, ASCO'nun editör kurulunu oluşturan 21 kanser uzmanı belirledi. Editörler sadece kanseri yok etmede ya da hastanın iyileşmesinde büyük etkisi olan çalışmalara yer verdiler.

ASCO'nun belirlediği 12 önemli gelişme :

Akciğer Kanseri için Erbitux

ErbituxKüçük hücreli olmayan akciğer kanseri (non-small cell lung cancer - NSCLC) oldukça zalim bir türdür. 2008'de yapılan bir araştırmaya göre, standart kemoterapiye eklenen Erbitrux isimli ilaç, tümöründe epidermal büyüme faktörü reseptörü (epidermal growth factor receptor - EGRF) molekülü bulunan hastalarda hayatta kalma oranını %21'e çıkarıyor.

Pankreas Kanseri için Gemzar

Pankreas kanseri hastalarının sadece %5'i, teşhisleri konulduktan sonra 5 yıl hayatta kalıyor. 2008'de oldukça erken teşhis konulan pankreas kanseri hastalarıyla yapılan büyük bir çalışmaya göre, tümor alındıktan sonra Gemzar kemoterapisi yapılırsa kanserden tamamen kurtulup hayatta kalma oranı iki katlanıyor.

Kronik Lenfositik Lösemi için Treanda

Mart 2008'de Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi Treanda'yı kronik lenfositik lösemi (chronic lymphocytic leukemia - CLL) için ilk tedavi olarak belirledi.

Bu aslında alışılmadık bir onaydı çünkü Treanda Avrupa'da 30 yıldır bulunuyordu. Araştırmacılar Treanda'nın sadece kendi sınıfındaki benzer bir ilaç olduğunu düşünmüşlerdi. Ancak daha sonra Treanda'nın kandaki kansere karşı farklı bir etkisi olduğu ortaya çıktı.

Uluslararası bir araştırmadan çıkan bu şaşırtıcı sonuca göre Treanda CLL hastalarının %30'un kanseri tamamen yok ediyordu.

Metastatik Göğüs Duvarı Tümörleri için Avastin

Daha önce kolon ve akciğer kanserinde de kullanılan avastin, tümörlerin beslenmesini önleyerek kan damarlarına daha fazla yayılmalarını önlüyor. Geçtiğimiz şubat ayında FDA, Taxol ile beraber kullanılması şartıyla Avastin'in daha önce HER2 (Human epidermal growth factor receptor 2) geni taşımayan metastatik göğüs duvarı kanseri tedavisi görmemiş hastalar üzerinde kullanılmasına onay verdi.

Bu onay 2007'de yapılan bir araştırmanın üzerine verildi. Araştırmaya göre Avastin Taxol ile beraber kullanıldığında hastalıktan kurtularak hayatta kalma oranını ikiye katlıyor.

Göğüs Kanseri için uzun süreli hormon tedavisi

Eskiden doktorlar göğüs kanserininin yeniden oluşmasını önlemek için kadınlara 5 yıllık bir Tamoxifen tedavisi verirdi. Ancak yeni araştırmalar bunu değiştirdi, artol kadınlar daha uzun yıllar Tamoxifen ya da Femara gibi aramotase inhibitörleri kullanarak kanser riskini azaltabiliyor.

Göğüs Kanseri için Zometa

Araştırmacılar geçen sene kemik güçlendiri bir ilaç olan Zometa'nın, menepoz öncesi dönemde Zoladex ile birlikte Tamoxifen veya Arimidex kullanarak hormon tedavisi gören kadınlara verildiğinde, göğüs kanserine tekrar yakalanma riskini azalttığını gördüler.

Melanom için Pegylated İnterferon

Avrupada yapılan bir araştırma pegylated interferon (interferon vücut hücrelerinin çoğunluğunca sentezlenen ve bakterilere, parazitlere, virüslere ve urlara karşı etki gösteren bir protein. pegylated interferon ise interferonun daha yenilenmiş ve aktif bir çeşidi) ile yapılan bir yıllık bir tedavinin, bir cilt kanseri çeşidi olan melonomun tekrarlama riskini daha önce ciltlerinin kanserli bölümü cerrahi operasyon ile alınmış hastalarda %18 oranında azalttığını gösteriyor.

Kolon Kanseri için Erbitux

Araştırmalar Erbitux'un sadece tümörlerinde normal bir KRAS geni taşıyan hastalarda işe yaradığını gösteriyor. Bu, tümöründe mutasyona uğramış KRAS geni olan hastaların Erbitux'tan fayda göremeyeceği anlamına geliyor. Ancak bu hastalar da boşu boşuna kemoterapi olmayacaklar ve kemoterapinin yan etkileri yüzünden acı çekmeyecekler.

Yumurtalık kanseri riskini azaltan hap

45 farklı araştırma sonucu ortaya çıkan veriler, 5 yılda bir ağız yolu ile alınan kontraseptif hapların (korunmasız cinsel ilişkiden sonra, sürdürülmesi kesinlikle istenmeyen gebeliklerin önlenmesi için alınan haplar, halk arasında ertesi gün hapı olarak bilinir), kadınlarda yumurtalık kanseri riskini %20 oranında azalttığını gösteriyor.

HPV aşısı ağız kanserini önleyebilir

2008'de yapılan bir araştırma HPV'ye (human papilloma virus - genital bölgede ve mukozalarda enfeksiyon yapan ve kondiloma adı verilen siğil şeklinde kitlelerin oluşumuna neden olan bir virüs) bağlı ağız kanseri vakalarının Amerika'da arttığını gösteriyor (buna karşın HPV'le bağlı olmayan vaka sayısında azalma gözlenmiş). Bunun sebebi oral seksteki artış olabilir. Eğer böyleyse HPV aşısı (şu anda rahim ağzı kanseri aşısı olarak onaylanmış durumda) ağız kanserinin önlenmesinde de rol oynayabilir.

Onkolog Kıtlığı

ASCO'nun tahminlerine 2020 yılında Amerika'da kanser uzmanı sayısında 4000 kişilik bir azalma olacak. Buna karşın kanser hastalarının sayısı%55'lik bir artacak. Onkolog sayısındaki artış hızı ise oldukça düşük seviyelerde.

Çocukken kanseri yenenler

Kansere karşı mücadeledeki en güzel başarılardan biri kansere yakalanan ve daha sonra kanseri yenen çocukların sayısındaki artış. Ancak yürek burkan bir araştırma teşhislerinden 30 yıl sonra bu çocukların kalp krizi geçirme risklerinin diğer çocuklara göre 10 kat daha fazla olduğunu ortaya çıkardı. Bunun sebebi kanser tedavilerinin yan etkileri. Hastalar ve aileler bu gerçekten haberdar olmalı. Doktorlar kanseri yenmeyi başaran bu çocukları kalp rahatsızlıklarının önüne geçebilmek için yakından izlemeli.

Kanseri önlemede ve kanser tedavisindeki gelişmelerin devam edebilmesi için ASCO klinik kanser araştırmaları için devletin daha çok harcama yapması ve yeni kanser tedavileri için yapılan klinik araştırmaların önündeki engellerin kalkması çağrısında bulunuyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - 2008'deki Kanserle İlgili En Önemli 12 Gelişme

Yazının devamı için tıklayın...

Prostat KanseriAmerikan Kanser Derneği'nin web sitesinde 13.02.2009 tarihinde yayınlanan bu yazıda erkeklerinde idrarında bulunan sarkosin isimli bir molekülün prostat kanserinin hangi seviyede olduğunun belirlenmesime yardımcı olabileceği anlatılıyor. Yazıya göre bu araştırmanın geliştirilmesi halinde ileride biyopsiye gerek kalmadan basit bir idrar testiyle teşhis daha doğru bir şekilde konabilir.

Michigan Üniversitesi'nin yaptığı bir çalışmaya göre idrarında sarkosin (sarcosine) molekülü bulunan erkeklerin prostat kanserine yakalanma olasılığı daha fazla. Henüz kanıtlanmamış olsa da bu bulgu prostat kanserinin takibinde ve tedavisindeki gelişmeye destek olabilir.

Michihan Üniversitesi profesörlerinden Arul Chinnaiyan şöyle diyor : "Prostat kanserinde yaşadığımız en büyük zorluklardan biri kanserin ne kadar saldırgan olduğunu belirlemek. Prostat kanseri vakalarının hangilerinin daha yavaş büyüyeceğini bilemediğimizden, hastalara gereğinden fazla tedavi uygulamak durumunda kalabiliyoruz. Bu araştırmayla daha saldırgan olan tümörleri belirlemek için bir işaret bulduk."

Araştırmacılar, prostat kanseri taşımayan ve prostat kanserinin farklı evrelerindeki 300 kişiden toplanan doku, kan ve idrar örnekleri üzerindeki 1000 metobolit (metabolitler hücre büyümesiyle alakalı küçük moleküllerdir) üzerinde çalıştılar.

Chinnaiyan "Metabolitlere baktığımızda genler ve proteinlerin ötesindeki birçok adıma bakıyoruz. Bu da bize kanserin gelişimi sırasında oluşan hücreleri ve biyokimyayi daha derin inceleme imkanı veriyor" diye vurguluyor.

Araştırmacılar kütle spektrometrisi (mass spectrometry - bir örneğin veya molekülün element bileşiminin tespiti için kullanılan analitik yöntem) kullanarak metobolitleri analiz ettiler ve hastalığı ilerlemiş erkeklerde bulunan 10 metabolit tespit ettiler. Özellikle bir molekül, amino asitin değişikliğe uğramış hali olan sarkosin daha fazla bulundu. Bu erkeklerin idrarındaki sarkosin seviyesinin normalden %79 daha fazla olduğu ortaya çıktı. Bilim adamları ayrıca biyopsi sonuçları pozitif çıkan erkeklerdeki sarkosin miktarının, sonucu negatif çıkan erkeklere göre daha fazla olduğunu buldu.

Araştırmacılar ayrıca standart olarak uygulanan prostata özgü antijen testi (PSA) sonuçlarında çıkan sarkosin seviyesini, prostat kanserinin farklı evrelerindeki erkeklerde ayırt etme imkanı buldular.

Bu bulgularla, ileride basit bir idrar testi geliştirilerek biyopsiye gerek kalmadan doktorların hastalarını daha iyi takip edebilmelerini sağlaması umut ediliyor.

PSA testleri faydalı bir izleme aracı olsa da kesin sonuç vermiyor : Bu testleri anormal sonuçları her zaman kanserin varolduğuna işaret değil. Normal sonuçlar ise her zaman kanser yok demek olmuyor. Biyopsi sonucu prostat kanserine yakalanmış ve aslında kanser olmayan birçok erkek bulunuyor. Yüksek PSA düzeyi nedeniyle hiçbir belirti göstermediği halde bazı erkeklere prostat kanseri teşhisi konuyor.

Bu çalışma eğer ek çalışma ve testlerle doğrulanırsa, birçok erkek hayat standartlarını düşüren gereksiz tedavilerden kurtulabilir.

Chinnaiyan "Daha agresif kanseri olan hastaları tespit edebilmek için metobolitleri izleyebiliriz" diyor ve "Bu bulguların iyileştici sonuçları olabileceğine inanıyoruz, çünkü bu çalışmadaki ilginç bulgulardan biri de sarkosinin içerdiği kimyasal tepkimelerin, genel olarak kanser yayılırken de ortaya çıkması" diye ekliyor.

Amerikan Kanser Derneği Prostat ve Kolon Kanseri Başkanı Durado Brooks ise eğer çalışmalar devam ederse bunun muhteşem bir buluş olabileğini ancak sonuçların henüz kanıtlanmamış olduğunu vurguluyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - İdrardaki Sarkosin Prostat Kanserinin İzlenmesine Yardımcı Olabilir

Yazının devamı için tıklayın...

KemoterapiAşağıda derlemiş olduğum orjinali 19.02.2009 tarihli yazıyı WebMD sitesinden aldım. Yazar R. Morgan Griffin, kanser ve kemoterapi konusunda akademik çalışmalar yapan üç isimle bir söyleşi yapmış ve ortaya kemoterapiye bağlı mide bulantısı ve kusma yaşayanlar için harika tavsiyeler içeren muhteşem bir yazı çıkmış. KanseriTedaviEt.com'da yazmaya yeni başladım, dolayısıyla teknik terimlerde bazı çeviri hataları olmuş olabilir. Eğer doğruluğundan emin olmadığınız bazı bölümler olursa yazının orjinalini buradan okuyabilirsiniz.

Yeni ilaçlar ve alternatif terapiler kemoterapinin yan etkilerini azaltmaya veya yok etmeye yardımcı olabilir

Uzun bir zaman önce şiddetli mide bulantıları ve kusma, kemoterapi gören hastalar için bir rutindi. Neyseki günümüzde yeni ilaçlar ve tedavilerle artık bu sorun olmaktan çıktı.

Seattle'daki Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi başkanı Karen Sryjala şöyle diyor : "Büyük bir ilerleme kaydettik. Eskiye nazaran çok daha fazla dozda kemoterapi kullanmamıza rağmen, şu an çok daha az bulantı ve kusmayla karşı karşıyayız. Yan etkileri kontrol edebilirsek, kanser tedavisini çok daha agresif uygulayabiliriz.".

Bulantı önleyici araçlar o kadar etkiliki, bazı uzmanlar bulantıyı tedavi etmektense bulantıyı önleme üzerine yoğunlaştılar.

Amerikan Kanser Derneği Göğüs Kanseri Komitesi Başkanı Christy Russell "Benim asıl amacım bulantının başlamasını beklemek ve daha sonra tedavi etmektense, bulantıyı başlamadan durdurmak" diye belirtiyor.

Tabiki tüm bulantı ve kusma vakaları önlenemez. Kemoterapi gören insanların %70 ila 80'i hala risk altında. Ama neyseki daha etkili tedaviler sayesinde insanlar normal hayatlarına dönebiliyor, çalışıyor ve ailelerine bakabiliyorlar.

Texas M. D. Anderson Üniversitesi Kanser Merkezi İlaç Bölümü Başkanı Carmen Escalante "Bu ilaçlar size her zaman iyi hissettirmez, ancak hayatınıza normal bir şekilde devam edersiniz. Bu kemoterapide büyük bir ilerlemedir." diye belirtiyor.

Kemoterapinin Yan Etkileri - Tedavi ne kadar ağır ?

Kemoterapi gören hastalar için kemoterapi kaynaklı bulantı ve kusma yan etkiden çok daha öte birşeydir. Çok ezici olabilirler, bazen başka birşey düşünemeyecek hale gelirsiniz.

Kemoterapi birçok bulantı ve kusma türüne sebep olabilir :

* Akut mide bulantısı ve kusma, kemoterapiyi izleyen birkaç saat içerisinde ortaya çıkabilir.
* Gecikmeli bulantı ve kusma, tedaviden 24 saat sonra bile ortaya çıkabilir.
* Aniden gelişen kusma, bulantı önleyici ilaç almış olsanız ile gerçekleşebilir.
* Şartlanmış kusma, tedavi başlamadan önce, önceki tedavilere bir tepki olarak ortaya çıkar.

Tedavi edilmeyen mide bulantısı ve kusmanın çok ciddi etkileri vardır. Bulantı sizi bitkin bırabilir, endişelendirebilir ve yetersiz beslenmenize yol açabilir.

Aynı zamanda Los Angeles'taki Güney Kaliforniya Universitesi profesörlerinden olan Russell şöyle diyor : "Bulantıyı kontrol altına almak önemlidir. Eğer almazsanız, daha az dozda kemoterapi ilacı almak zorunda kalırsınız. Bu sizin mümkün olduğunca kaçınmak isteyeceğiniz birşeydir. Kontrol edilemeyen mide bulantısı insanları tedaviden vazgeçirir."

Kronik kusmanın doğrudan ve ciddi sonuçları olabilir. Syrjala "Kronik kusma elektrolit dengenizi bozabilir. Sıvı kaybı kemoterapinin toksisitesini artırabilir. Bu da sizi tedavinize devam etmekten vazgeçirebilir." diye belirtiyor.

Kemoterapinin Yan Etkileri - Kim risk altında ?

Kimin kemoterapinin yan etki riski altında olduğu, alınan ilaçlara göre farklılık göstermektedir. Bazı ilaçlar diğerlerine nazaran daha çok yan etkiye sebep olabilirler.

Örneğin önleyici tedavi olmadan Adriamycin (doxorubicin) and Platinol (cisplatin) gibi ilaçlar %90 daha fazla bulantı ve kusmaya sebep olurlar. Fakat Methotrexate or Navelbine (vinorelbine) gibi ilaçların %10'un altında bir riskleri vardır.

Alınan ilaçların en büyük etken olmasına rağmen, kusma ve bulantıya sebep olan başka risk faktörleri de vardır :

* Yüksek dozda kemoterapi ilacı almak
* Ağız yerine iğneyle kemoterapi ilacı almak (daha hızlı absorbe edileceğinden)
* Sık aralıklarla tedavi görmek - iki tedavisi arasındaki süre ne kadar azsa, bulantı riski o kadar fazladır
* Kadın olmak
* 50 yaşından genç olmak
* Bir araçla hareket ederken bulantı yaşıyor olmak
* Hastayken kusmaya eğilimli olmak
* Alkol almamak

Eğer yan etkilere daha eğilimli olduğunuzu düşünüyorsanız doktorunuzla konuşun. Doktorunuz kemoterapiye başlamadan önce sizden bulantı önleyici ilaçlar almanızı isteyebilir.

Şartlanmış Bulantı - Hasta Olmayı Beklemek

Tedaviye başladıktan sonra kemoterapi gören her üç kişiden biri gelmesi beklenen veya şartlanmış kusma yaşar. Size kemoterapiyi hatırlatan herhangi birşey; doktorun ofisinin kokusu veya tedavi görmeye gittiğiniz yol mide bulantısını tetikleyebilir. Her on kişiden birinde şartlanmış kusma görülür.

Syrjala şöyle diyor : "İnsanlar bazen bundan utanıyorlar. Tedavi görmeden önce kusmanın bir güçsüzlük belirtisi olduğunu düşünüyorlar. Ancak bu doğru değil.""

Syrjala bunun insan vücudunun insanı hasta eden birşeye karşı tepkisi olduğunu söylüyor : "Şartlanmış kusmanın sebebi, daha önce zehirlenmenize yol açmış bir yiyecekten nefret etmenize sebep olan sebeple aynıdır. Üzerinden çok zaman geçmiş olsa da vücudunuz sizi korumaya çalışır."

Her ne kadar kanıtlanmış olsa da bu bağlantı kırılabilir. Syrjala en iyi yöntemin bunu önlemek olduğunu söylüyor. Yüksek bulantı riski taşıyan kişilerin tedaviye başlaman önce bulantı önleyici ilaçlar kullanmalarını öneriyor.

Davranışlarınızdaki değişikliğin de ayrıca yardımcı olabileceğini belirtiyor: "Uygulayabileceğiniz en iyi şey dikkatinizi başka tarafa vermektir. Örneğin kemoterapi öncesinde ve kemoterapi sırasında yanınızdaki başka birşeye konsantre olun. Derin bir sohbet, video oyunları ya da sesli kitaplar buna en güzel örnek."

Yeni Bulantı Önleyici İlaçlar

Kemoterapi ilaçları farklı yollarla bulantıya yol açabilir. Russell şöyle diyor : ""Bazıları beyindeki bulantı merkezlerini uyarırken; diğerleri yemek borucu, mide ve bağırsakları uyarır. Çoğu bulantı önleyici ilaç bulantı reseptörlerinin kimyasal uyarımlarını engeller."

Uzmanlar 1990'ların başlarında 5HT3 antagonistleri ismiyle yeni bir tedavinin ortaya çıktığını söylüyorlar. Russell, "Bu ilaçlar Anzemet (dolasetron), Kytril (granisetron), and Zofran (ondansetron); bunlar tedavide büyük bir adım." diye belirtiyor.

Russell ayrıca iki yeni ilacın da çok faydalı olduğu söylüyor, yeni nesil 5HT3 antagonistlerinden Emend (aprepitant) ve Aloxi (palonosetron). Her iki ilaç da iğneyle veriliyor. Bir diğer 5HT3 antagonisti olan Sancuso (granisetron) ise deri yoluyla alınır ve kemoterapiye bağlı bulantı ve kusmayı önlüyor. Bunların dışında bakşa yeni ilaçlar da mevcut.

İlaçlardaki ilerlerme hastalarda büyük bir fark yaratıyor. Escalante "Onbeş yıl önce kullandığımız ilaçlar bulantıyı önlemede yeterince etkili değildi.

Birçok kişi kemoterapi yüzünden hastaneye yatmak zorunda kalıyordu, bulantı ve kusma bu derece kötüydü" diye ekliyor.

Escalante şu an çoğu kemoterapinin ayakta yapıldığını ve bunun yeni bulantı önleyici (antiemetic) ilaçların başarısı olduğunu vurguluyor.

Davranışsal Terapi ve Alternatif Tedaviler

Bazı alternatif terapiler de ilaçlarla beraber kullanıldığında bulantı ve kusmaya yardımcı olabililiyor :

* Akupunktur
* Acupressure (iğnesiz akupunktur, vücudun belirli noktalarına el ve parmaklar kullanılarak basınçc ile yapılan terapi)
* Hipnoz
* Uzman kontrolünde kas gevşetme

Russell bulantı önleyicilere ek olarak akupunktur yaptıran birkaç hastasının olduğunu ve bazılarının inanılmaz fayda gördüğünü söylüyor. Russell, ilaçların yeterli olmadığını düşünen kişilere yeni teknikler konusunda doktorlarına danışmaları tavsiye ediyor.

Syrjala ise bir bütün olarak bakılırsa alternatif tedavi yöntemlerinin risk taşımadı sürece sorun yaratmayacağını düşünüyor. Ancak o ve diğer uzmanlar doktora danışmadan alınan şifalı bitkiler ve otlar konusunda herkesi uyarıyor : "Şifalı bitki ve otlar gerçek ilaçlardır, bunlar asıl ilaçlarınızı etkisini durdurabilirler."

Russel şöyle diyor : "Şu ana kadar şifalı bitkilerin tedaviye yardımcı olduğu kanıtlanmadı. Ayrıca eğer bulantınız varsa, yapmak isteyeceğiniz en son şey ağzınıza farklı bir hap atmaktır."

Esrar (Marihuana) Tartışması

Esrarın mide bulantısını yumuşattığı uzun süredir bilinir. Esrarın içindeki etkin madde THC'nin sentetik hali, Marinol (dronabinol) adıyla reçeteli bir ilaç olarak satılır.

Ancak esrar birçok eyalette yasal değildir. Bunun yanında Syrjala bazı güvenlik risklerine dikkat çekiyor : "Vücuduza bağışıklık sisteminizin çöktüğü bir zamanda saflığı bilinmeyen birşey sokuyorsunuz. Eğer esrar içerken mantar kaparsanız, bununla savaşacak bir bağışıklığınız olmayacaktır."

Ancak Russel esrarın faydalı bir tedavi olduğunu söylüyor : "Gayet açıkki ben esrarı reçeteye yazmam ve yazamam. Ama esrar bulantıyı azaltabilir". Russell hastalarının duman içeren hiçbirşey içmesini istemese de, içe çekilen esrarın hızlı ve etkili bir ilaç olduğunu söylüyor.

Russell bulantı olmadan kemoterapiyi atlatmanın en iyi yolunun hastaların kendi yöntemlerinin uygulamaları olduğunu ekliyor.

Diyet Yapmak Yardımcı Olabilir mi ? Bulantıyı Yiyecekle Azaltmak

Özel bir kemoterapi diyeti yoktur. Ancak uzmanlar baharatlı veya güçlü bir kokusu olan yiyeceklerin bulantıya daha çok sebep olduğunu söylüyor. Syrjala baskın bir tat içermeyen yiyeceklerle yapılan bir diyetin faydalı olacağını düşünse de, herkesin farklı olduğunu ve kendinizin için en doğru yiyecek tercihini sizin yapmanızı öneriyor.

"Bence ideal olan insanların kemoterapi sırasında sağlıklı bir diyet yapmaları ve ihtiyaçları olan vitamin ve mineralleri almalarıdır" diyen Russell "ancak en önemli şey yazılan dozda kemoterapi olmanızdır. Tedaviniz sırasında yediğiniz her türlü yiyecek büyük ihtimalle uygundur" diye ekliyor.

Ancak bir şey çok önemli, vücudunuzun kesinlike susuz kalmamo gerekiyor. Dehidrasyon tedavinizi aksatabilir ve başka riskleri vardır. Escalante "Eğer yeterli miktarda sıvı almazsanız acil serviste uyanabilirsiniz" diye ekliyor.

Escalente daha sık olarak küçük öğünler yemek de bulantıyı önlemede yardımcı olabilir diye düşünüyor. Russell bulantınız olduğunda kesinlikle kendinizi yemeye zorlamamnızı ve düzenli olarak yemek yemenin önemli olduğunu belirtiyor.

Russell şöyle diyor : "Kemoterapiye asla boş bir mideyle gelmeyin, bu sadece mide bulantısı riskini artırır. Sebebin ilaçlar mı yoksa sadece açlık mı olduğunu asla bilemezsiniz."

Syrjala ise hasta hissettiğiniz zamanlarda sizi rahatlatan yiyecekler tüketmenizin beklenmedik sonuçlar doğrulabileceği ve bunu bulantı ile bağdaştırabileceğiniz konusunda uyarıyor: "Bulantı yaptığından şüphelendikleri zaman insanları çikolata gibi en favori yiyecekleri yemekten kaçınmaları konusunda uyarıyorum. Bulantıyla bu yiyecekleri bağdaştırarak bu zevkten mahrum kalmak istemezsiniz."

Sıradaki Adım : Kemoterapiye Bağlı Bulantıyı Önlemek

Tabiki kemoterapi gören kişilerden bazı kişiler bulantı ve kusma yaşayacaklardır. Fakat bu belirtiler sizin beklendiğinizden çok daha az olacaktır.

Escalante "birçok insan kemoterapiden olması gerektiğinden çok daha fazla korkuyor. Geçmişte kemoterapi gören insanların neler yaşadıklarını hatırlıyorlar. Ancak artık birçok kişi için durum böyle değil" diyor.

Russell "Eskiden insanlara bulantıyı engellemek için sakinleştirici verirdik. Şimdi ise insanlar kemoterapiden sonra normal ayrılıyorlar, sakinleştirici veya bulantı olmadan" diye ekliyor.

Syrjala ise bulantı önleyici tedavinin artık yeni bir amacı olduğunu vurguluyor : oluşmasını önlemek. Syrjala şöyle diyor : "Günümüzde mide bulantısı ve kusmayı kontrol altına almaya çalışmıyoruz. Artık oluşmalarını engelliyoruz. Belirtilerin ortaya çıkmasını engelleyen ilaçlarımız var. Bu ilerleme adına gerçekten muhteşem bir işaret."

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Kemoterapiye Bağlı Mide Bulantısı ve Kusmayı Kontrol Altına Alın

Yazının devamı için tıklayın...

Aspirinin Etken Maddesi Salisilik Asit Kolon Kanserini Önlüyor

KanseriTedaviEt.com | Cumartesi, Şubat 21, 2009 | 0 yorum »

Tüm HaberlerProf. Dr. Memik, son yıllarda hem hayvan hem de insan deneylerinde, kalın bağırsak kanserinden (kolon kanseri) korunmak için bazı anti romatizmal ilaçların kansere karşı bir koruyucu etkisinin olduğunun tespit edildiğini vurguladı.

Özellikle kolondaki “Poliplerin” azaltılmasında, günlük olarak aspirin kullanımının faydalı olduğunun bilindiğini ifade eden Prof. Dr. Memik, şunları kaydetti:

Son çalışmalar gösterdi ki bitkiler, bazı böcekler, mantarlar ve mikrobik hastalıklardan kendilerini korumak için aspirinin etken maddesi olan salisilik asit üretiyorlar. Yeterli derecede sebze yiyen kişilerin vücutlarındaki salisilik asit oranının belirli bir doza yükseldiği görülmüş. Bu demek oluyor ki bitki yiyerek, kansere karşı bir koruyuculuk kazanmış oluyoruz. Salisilik asit birçok meyve ve sebzenin yapısında bulunuyor. Salisilik asitin özellikle kolon poliplerinin kansere dönüşmesini engellediği biliniyor. Bağırsaklarında polip olan hastalar, yıllarca aspirin kullanıyorlardı. Ancak yapılan çalışmalarla yenilen yeşil bitkilerle de kanda düşük doz salisilik asit olduğu belirlenmiştir.

Sadece bitkiyle beslenen vejetaryenlerin kanındaki salisilik asit miktarının, her gün doktor tavsiyesiyle küçük doz aspirin alanlardaki kadar olduğunun belirlendiğini söyleyen Prof. Dr. Memik, “Bu bulgular ve besinlerdeki diğer sayısız kanser önleyici maddeler ve vitaminler de gözönüne alınırsa ülkemizde bol ve ucuz temin edilen taze meyve ve sebzeyi daha çok tüketmek gerekiyor” dedi.

Kaynak : NTVMSNBC

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Aspirinin Etken Maddesi Salisilik Asit Kolon Kanserini Önlüyor

Yazının devamı için tıklayın...

C Vitamini (Askorbik Asit) Kanser Önleyici Özelliğe Sahip

KanseriTedaviEt.com | Cumartesi, Şubat 21, 2009 | 0 yorum »

Tüm HaberlerFransa'da yayımlanan Le Nouvel Observateur dergisinin internet sitesinde verilen habere göre, Marsilya'daki Akdeniz Üniversitesine bağlı Genetik Hastalıklar Laboratuvarı'ndan Michel Fontes ve ekibinin hayvanlar üzerinde yaptığı araştırma, C vitamininin (askorbik asit) kanser önleyici özelliğe sahip olduğunu gösterdi.

Söz konusu vitaminin hücre çoğalmasıyla ilgili genler üzerinde önleyici etkide bulunduğu belirlendi.

Tümör taşıyan farelere C vitamini enjekte eden bilim adamları, vitaminin hayvanların hayatta kalma şansını büyük oranda artırdığını, tümörü küçülttüğünü ve kanser hücrelerinin dağılmasını engellediğini gözlemledi.

En iyi sonuçlar, en yüksek dozda C vitamini verilen farelerden alındı.

1954'de Nobel Kimya Ödülünü kazanan C vitamininin "babası" Amerikalı kimyager Linus Pauling, günde iki grama kadar yüksek dozda C vitamininin kanser önleyici olabileceğini ileri sürmüştü. Pauling'den sonra yapılan araştırmalar çelişkili sonuçlar vermişti.

Fontes ve ekibinin araştırmasının, C vitamininin kanser önleyici özelliklerini kanıtlar nitelikte olduğu ifade ediliyor. Klinik deneylerin de olumlu sonuç vermesi halinde yeni ilaçların geliştirilmesinin önü açılmış olacak.

Plos One dergisinde yer alan araştırmanın detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.

* Kaynak : Samanyoluhaber

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - C Vitamini (Askorbik Asit) Kanser Önleyici Özelliğe Sahip

Yazının devamı için tıklayın...

Bize Ulaşın

KanseriTedaviEt.com | Cuma, Şubat 20, 2009 | 0 yorum »

Bizlere ulaşmak için sorularınızı info@kanseritedaviet.com adresine gönderebilir veya buraya tıklayarak açılan iletişim formunu kullanabilirsiniz.

Not : Bu yazının sonuna bırakılan yorumlar silinecektir. Lütfen sorularınız için yukarıda verdiğimiz iletişim formunu veya email adresini kullanın.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Bize Ulaşın

Yazının devamı için tıklayın...

Web sitemizde yayınlanan yazıları kaçırmamak için emailinizle kayıt olabilir ve yeni yayınlanan yazıların email adresine gönderilmesini sağlayabilirsiniz.

Yeni Yayınlanan Yazıları Email Olarak Alın
Kayıt olmak için yukarıdaki örnek sayfa resmine bakarak sırasıyla aşağıdaki adımları uygulayın :

  • Açılan sayfadaki 1 numaralı kutucuğa email adresinizi girin.
  • 2 numaralı satırda duran harfleri sayfanın en altındaki kutucuğa girin
  • Son olarak "Complete Subscription Request" yazan 3 numaralı button'a tıklayın.
  • Önemli : Kaydınız tamamlandıktan email adresinize bir teyit emaili gönderilecektir. Email otomatik olarak gönderildiğinden spam, yani istenmeyen email olarak algılanabilir. Bu yüzden email hesabınızdaki junk mail veya spam mail klasörünüzü kontrol edin. Gelen emaildeki onay linkine tıkladıktan sonra email adresiniz teyit edilecek ve yeni yayınlanan yazılar size email olarak gönderilecektir.

Bu yazı Kanseri Tedavi Et'te yayınlanmıştır - Emailiniz İle Kayıt Olun, Yeni Yazılarımızı Kaçırmayın

Yazının devamı için tıklayın...