Agresif Beyin Kanserine Neden Olan İki Gen Bulundu

KanseriTedaviEt.com | Salı, Aralık 29, 2009 | 0 yorum »

Beyin KanseriWebMD'nin haberine göre, en agresif beyin kanser türü olan glioblastoma'nın ortaya çıkmasında en önemli rolü oynayan iki yeni gen keşfedildi. Araştırmacılar bu iki genin glioblastoma hastalarının yüzde 60'ında aktif olduğunu ve bu genleri tespit etmenin bu tip agresif beyin tümörüne sahip hastaları tespit etmede yardımcı olabileceğini söylüyorlar.

Glioblastoma multiforme beynin her yerine hızlıca yayıldığından ve cerrahi müdahale iler alınamayan bir tümör olduğundan en ölümcül beyin kanserlerinden biri. ABD'li senatör Edward Kennedy glioblastoma teşhisi konduktan 16 sonra hayatını kaybetmişti.

Columbia Üniversitesi Tıp Fakultesi Herbert Irving Kanser merkezi araştırmacılarından Antonio Iavarone "Artık C/EPB ve Stat3 isimli iki genin hastalığın ana kontrol düğmesi olduğunu biliyoruz. Eğer simultane olarak çalışmaya başlarlarsa, beyin hücrelerinin çok agresif ve yayılmacı hücreler haline dönüştürecek diğer yüzlerce geni aktif hale getiriyorlar" diyor.

Gen terapisiraştırmacılar glioblastoma'yı bu kadar agresif ve ölümcül hale getiren şeyin ne olduğunu bu zamana kadar bilmediklerini söylüyorlar.

Nature'da yayınlanan çalışmada araştırmacılar, tümörlerinde bu iki geni aktif olan beyin kanseri hastalarının, bu genetik farklılık olmayan hastaların yarısıyla karşılaştırıldığında, teşhis koyulduktan sonra 140 hafta içinde hayatlarını kaybettiklerini buldular.

Daha sonra yapılan deneylerde insanlardaki glioblastoma hücreleri farelere enjekte edildiğinde ve bu iki gen engellendiğinde, hücrelerin tümöre dönüşmediği görüldü.

Columbia Initiative in Systems Biology direktörü Andrea Califano "Bulgular çeşitli ilaçları beraber kullanarak her iki geni simultane olarak olarak bloke etmek, tatmin edici bir tedavi şansı bulamayan hastalar için güçlü bir terapötik bir yaklaşım anlamına geliyor" diyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Agresif Beyin Kanserine Neden Olan İki Gen Bulundu

Yazının devamı için tıklayın...

Meme KanseriU.S.News'ta yayınlanan habere göre, yeni bir araştırmanın sonuçları karabiber ve turmerik (hint safranı) baharatlarından elde edilen bileşiklerin, tümörün büyümesini sağlayan kök hücrelerin gelişimini sınırlayarak meme kanserinin önlenmesine yardımcı olabileceğini gösteriyor

Michigan Üniversitesi Kanser Merkezi'ndeki araştırmacılar turmerikten elde edilen kurkumin ve karabiberden elde edilen piperini lavobatuvar ortamında meme hücrelerine uyguladıklarında kök hücrelerin sayısında azalma gördüler, ancak normal hücrelerde bir değişim olmadı.

Çalışma Breast Cancer Research and Treatment dergisinde online olarak yayınlandı.

Araştırmayı yürüten Michigan Ünviversitesi Tıp Fakültesi doktorlarından Madhuri Kakarala üniversite tarafından yayınlanan basın bülteninde "Eğer kök hücre sayısını sınırlayabilirsek, tümöre dönüşme potansiyeli olan hücre sayısını da sınırlayabiliriz" diye belirtti.

KurkuminAraştırmacılar, kök hücrelere karşı etkili olan ancak normal meme dokusuna toksik etkisi olmayan kurkumin ve piperin bulgusunun kadınlar için çok önemli olduğunu vurguladılar.

Kakarala "Yüksek meme kanseri riski olan kadınlar şu an da tamoxifen veya raloxifene isimli ilaçları önleme amaçlı olarak kullanıyorlar, ancak birçok kadın çok fazla toksisiteye sebep oldukları için bu ilaçları almamayı tercih ediyor. Besinlerden elde edilen bileşiklerin yardımcı olma fikri çok çekici, üstelik kurkumin ve piperin çok az toksisiteye sebep oluyor" dedi.

Önceki araştırmalar bu iki bileşiğe potansiyel birer kanser tedavisi olarak incelemişlerdi. Bu çalışma ise kök hücreleri hedef alarak kanseri önleyici etkiyi inceleyen ilk olma özelliğini taşıyor.

Ancak bulgularda dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Bileşikler laboratuvar ortamında test edildi ve insanlar üzerinde denenmedi. Araştırmacılar kurkumin ve piperin bileşikleri ile desteklenmiş bir beslenme yapılmaması konusunda uyarıyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Baharatlardan Elde Edilen Kurkumin ve Piperin Tümör Oluşumunu Önleyebilir

Yazının devamı için tıklayın...

T-DM1 İsimli İlaç Meme Kanseri Tümörünü Küçülttü

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Aralık 21, 2009 | 0 yorum »

Meme KanseriMedicineNet'in haberine göre yeni bir hedefli kanser ilacının, Herceptin gibi yedi tane ilaç başarısız olduktan sonra metastatik meme kanseri olan kadınlarda tümörü küçültüğü görüldü.

T-DM1 isimli yeni ilaç Herceptin'i güçlü bir kemoterapi ilacıyla birleştiriyor. Bir trojan atı işlevi gören ilaçtakia Herceptin kanserli hücrelere nufüz ederken, aynı zamanda kanseri yok eden ajanları direkt olarak hedefe gönderiyor.

Boston'daki Dana-Farber Kanser Enstitüsü doktorlarından Ian Krop T-DM1 verilen metastatik meme kanseri olan kadınların üçte birinde tümörün küçüldüğünü söylüyor. Diğer yüzde 12'lik grupta ise en az 6 ay sonra tümörün büyümesi durdu.

Kadınlar ortalama 7 ay kansersiz olarak kaldılar. Bu hastalığa yakalanan kadınlarda bu sonuç daha önce görülmemişti.

HerceptinOrtalama 3 yıl meme tümörü olan kadınlarda kanser metastatik hale dönüşerek vücudun diğer bölümlerine yayıldı. Bu hastalar Herceptin, Tykerb, ve Xeloda isimli ilaçların da yer aldığı ortalama 7 farklı yöntemle tedavi edildi ve her biri başarısız oldu.

Krop "Bu çalışma bu kadar fazla farkı tedavinin başarısız olduğu kadınları incelemesi açısından bir ilk. Ancak

Bulgular San Antonio Meme Kanseri Sempozyumu'nda sunuldu.

T-DM1 nasıl etki ediyor ?

Meme kanseri hastalarının yüzde 20'sinde HER2-pozitif kanser görülüyor. Bu tip kanserde tümörde çok fazla HER2 proteini bulunuyor. Herceptin isimli ilaç meme kanseri hücrelerininin üzerinde yer alan HER2 rezeptörlerini engelliyor.

Ancak metastatik meme kanseri zamanlar Herceptin'e karşı dirençli hale geliyor. Bu yüzden araştırmacılar HER2'yi hedefleyen yeni ilaçlar üzerinde çalıştılar.

T-DM1 de işte bu tür bile ilaç. "T" Herceptin'in bilimsel ismi olan trastuzumab anlamına geliyor. "DM1" ise hastalar için fazla toksik olduğundan uzun yıllardan beri kullanılmayan maytansine isimli eski bir kemoterapi ilacından elde ediliyor.

Herceptin sadece HER2 salgılayan kanserli hücrelere nüfuz ettiğinden, DM1 sadece bu hücreleri etkiliyor.

Krop "Sitotoksik direkt olarak kanserli hücrelere gidiyor, böylece ortalıkta dolaşacak diğer problemlere yol açmıyor. Herceptin de hala kanserle savaşmak için Herceptin ne yapıyorsa onu yapmaya devam ediyor" diyor.

Krop ilacı kullanan kadınlarda özellikle bitkinlik ve bulantı gibi tipik kemoterapi yan etkilerinin görüldüğünü söylüyor.

Jacksonville'teki Mayo Kliniği'nde meme kanseri uzmanı olan görevli Edith Perez ilacın faydalarının risklerinden çok daha önemli olduğunu belirtiyor.

Perez "Bu çalışmada görülen tepki oranları bu hastalığa yakalanmış hasta grubunda oldukça istisnai" diyor.

Yağlı karaciğer hastalığına yakalanmış ve diğer bazı tıbbi problemleri olan karaciğer hastalığı yüzünden hayatını kaybetmiş. Ancak Perez karaciğer yetmezliğine bağlı ölümün toplam nüfustaki sağlık sorunu bulunan diğer kadınları endişenlendirmemesi gerektiğini düşünüyor. "Bu hastaların durumları çok ağır ve şu anda bizim başka seçeneğimiz yok."

Krop diğer çalışmalar T-DM1'in metastatik meme kanseri ve erken evre meme kanserilerinin tedavisinde denendiğini söylüyor. Araştırmacılar T-DM1'in özellikle erken evredeki kanserlerde daha iyi etki edeceğini bekliyorlar.

Çalışma ilacı geliştiren Genentech ve Hoffmann-La Roche firmaları tarafından finanse edildi.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - T-DM1 İsimli İlaç Meme Kanseri Tümörünü Küçülttü

Yazının devamı için tıklayın...

Meme Kanseri İlacı Akciğer Kanserine Karşı Kullanılabilir

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Aralık 14, 2009 | 0 yorum »

Akciğer KanseriWebMD'nin haberine göre 6000 kadının katılımıyla gerçekleştiren bir çalışmanın sonuçları, meme kanseri tedavisinde kullanılan tamoxifen isimli ilaç, akciğer kanseri yüzünden ölüm riskini de azaltıyor.

İsviçre'deki Cenevre Üniversitesi'nde tıp araştırmacısı olarak görevli Dr. Elisabetta Rapiti "Meme kanseri içim tamoxifen kullanan kadınların akciğer kanseri sebepli ölüm olasılığının genel nüfustaki kadınlara göre daha düşük olduğunu bulduk" diyor.

TamoxifenRapiti, anti hormon ilaçları kullanmayan meme kanseri hastalarının diğer kadınlarla aynı akciğer kanseri sebepli ölüm riskine sahip olduğunu belirtiyor.

Tamoxifen östrojen hormonunu engelleyek tümörün gelişimini engelliyor ve yıllardır meme kanseri tedavisinde kullanılıyor.

Son yıllarda bu ilaç yerini vücudun östrojen üretmesini engelleyen aromataz inhibitörlerine bırakmıştı. Her ne kadar bu yeni çalışma aromaz inhibitörü kullanan çok az kadında kesin sonuçları içerse de, Rapiti bu ilaçların da akciğer kanserine karşı yardımcı olacağını söylüyor.

Rapiti "Bunun bir anti-östrojen etkisi olduğuna inanıyoruz. Ancak daha fazla çalışma yapılması gerekiyor" diyor.

Bulgular yıllık San Antonio Meme Kanseri Sempozyumu'nda sunuldu.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Meme Kanseri İlacı Akciğer Kanserine Karşı Kullanılabilir

Yazının devamı için tıklayın...

Kahve ve Egzersiz Prostat Kanserine Karşı Koruyor

KanseriTedaviEt.com | Perşembe, Aralık 10, 2009 | 0 yorum »

Prostat KanseriMedicineNet'te yayınlanan habere göre iki yeni araştırmanın sonuçları, birkaç bardak daha kahve içerek ve hergün biraz daha uzun süre egzersiz yaparak prostat kanseri riskini düşürebileceğiniz gösteriyor.

Association for Cancer Research'ün Houston'da yapılan toplantısında, kahve ve fiziksel aktivitenin prostat kanserine karşı koruma özelliğinin kesinliğinin henüz kanıtlanmaktan uzak olduğu rapor edildi. Ancak The Health Professionals Follow-Up isimli çalışmanın verileri her iki günlük aktivite ile net bir ilişki olduğunu gösteriyor.

Harvard Halk Sağlığı Fakültesi araştırmacılarından Kathryn M. Wilson "İnsanların bu çalışmaya dayanarak kahve içme alışkanlıklarını değiştirmeleri istemem. Ama kahveyi seviyorsanız, şu noktada azaltmanız için bir sebep yok" dedi.

Wilson'ın 50 bin erkeğin katılımıyla gerçekleşen çalışmasının verileri, taramalar yaygınlaştıktan sonra ne kadar prostat kanseri teşhisinin olağan hale geldiğini gösteriyor. 1986'dan 20006'ya kadar geçen 20 yılda 4975 erkeğe prostat kanseri teşhişi kondu. Bu sayı araştırmaya katılan erkeklerin sadece yüzde 10'unu oluşturuyor.

Kahve ve Egzersiz Prostat Kanserine Karşı KoruyorAncak Wilson sadece 846 erkeğin kanserinin prostat bezinin ötesine yayıldığından ya da agresif olarak büyüdüğünde hayatı tehdit edici boyutta olduğunu söyledi. Her ne kadar çalışmada günde 6 veya daha fazla bardak kahve tüketmekle, prostat kanserinin her türündeki düşük risk (yüzde 10 oranında düşüş) arasında zayıf bir ilişki bulunmuş olsa da, agresif türdeki düşüş yüzde 41'lik oranla çok daha belirgindi.

Wilson tüketilen kahve miktarı ve prostat kanseri arasında net bir ilişki olduğunu söyledi. "Ne kadar çok kahve tüketildiyse, o kadar çok etki gördük."

Wilson ayrıca bu ilişkinin kahvenin içindeki kafeinle ilgili olmadığını, kafeinsiz kahve içenlerde de aynı düşüşün görüldüğünü belirtti. "Bu insülin veya glukoz metabolizması ile ilgili olmalı. Birçok çalışmada kahvenin düşük diyabet riski ile ilişkili olduğu görüldü."

Wilson bu çalışmanın kahve ve prostat kanseri arasındaki ilişkiyi sorgulayan bir başlangıç noktası olduğunu vurguladı. "Şu noktada farklı nüfuslarda bunun varolduğunu söyleyebiliriz. Umarız bu çalışma sayesinde daha fazla araştırma yapılır, böylece kahvenin gerçek etkisi anlayabiliriz."

Harvard Halk Sağlığı Fakültesi'deki bir diğer araştırmacı olan Stacey A. Kenfield'in yürüttüğü çalışmada ise, prostat kanseri teşhisi konan 2686 erkeğin fiziksel aktivite seviyelerine bakıldı. Diğer çalışmalarda olduğu bu gibi bu çalışmada da egzersizin genel sağlık açısından faydalı olduğu, haftada 2 veya daha uzun süre koşu, yüzme ve tennis gibi etkin şekilde fiziksel aktivite yapan erkeklerde yüzde 35 oranında daha düşük ölüm oranı görüldüğü bulundu.

Çalışmaya göre etkin şekilde egzersiz yapanların, egsersiz yapmayanlara göre prostat kanserine bağlı ölüm oranı ise yüzde 12 daha düşük çıktı. Kenfield her ne kadar sayılar küçük olduğu için bu rakamın istatistiksel olarak anlamlı olmadığını belirtse de, bu çalışmanın egzersizin sadece genel sağlık üzerinde değil, prostat kanseri üzerinde de bir etkisi olduğunu göstermesi açısından ilk olduğunu söyledi.

Kenfield "Egzersizin toplam ölüm oranını düşürdüğü zaten biliniyordu. Egsersiz bağışıklık işlevlerini etkiliyor, inflamasyonu azaltıyor. Ancak prostat kanseri ve hayatta kalma ile nasıl bir ilişkisi olduğu henüz net değil" diye ekledi.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Kahve ve Egzersiz Prostat Kanserine Karşı Koruyor

Yazının devamı için tıklayın...

Cep Telefonu Kısa ve Orta Vadede Beyin Tümörüne Yol Açmıyor

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Aralık 07, 2009 | 0 yorum »

Beyin KanseriCancer Research UK'in haberine göre yeni bir çalışmanın sonuçları, Kuzey Avrupa ülkelerinde cep telefonu kullanımı başladıktan sonraki yıllarda beyin tümöründe bir artış görülmediğini gösteriyor.

Kopenhag'daki Kanser Epidemiyoloji Enstitüsü'ndeki bilim adamları, Danimarka, Finlandiya, Norveş ve İsveç'teki 20 yaş üstü nüfusta, en sık görülen beyin kanseri türleri olan glioma and meningioma'nın yıllık ortaya çıkma verilerini analiz ettiler.

Araştırmacılar 1974 ve 2003 yılları arasında 16 milyonluk nüfustaki 59.984 erkek ve kadında bu tip kanserlerin görüldüğünü buldular.

Cep Telefonu Kısa ve Orta Vadede Beyin Tümörüne Yol AçmıyorBu ülkelerde cep telefonu kullanımı 1990'ların ortalarında belirgin bir şekilde artarken, cihazların 5 ila 10 yıl arası kullanımında hastalık riskini artıbileceğine dair beklentiye karşın, beyin kanserinde 1998 ve 2003 yılları arasında bir artış görülmedi.

Journal of the National Cancer Institute'te yayınlanan bulgular diğer çalışmaların kısa veya orta vadede cep telefonlarının beyin tümörüne yol açmadığına dair sonuçlarını destekliyor.

Ancak araştırmayı yürütenler, bu araştırmanın sonuçlarının düzenli cep telefonu kullanımının uzun vadeleri etkilerini göstermeyeceğini belirttiler. Ayrıca yapılan analizde bireylerin kişisel cep telefonu kullanım miktarı hesaplanmadı.

Araştırmayı yürüten bilim adamları "Bu nüfusta ve tüm dünyadaki cep telefonu kullanımı çok büyük boyutlarda olduğundan, beyin tümörünün görülme sıklığı daha uzun zaman dilimlerinde incelenmeli" diye eklediler.

Cancer Research UK uzmanlarından Dr. Alison Ross "Genel olarak bakacak olursak, bilimsel kanıtlar on yılın altında cep telefonu kullanımının kanser riskini artırmadığını gösteriyor ve bu büyük araştırma da bu sonucu destekliyor. Ancak beyin tümörleri çok uzun sürelerde ortaya çıkarlar. Kısacası cep telefonun uzun süreli riske sebep olup olmadığını anlamak için beyin kanserinin görülme sıklığındaki değişimleri incelemeye devam etmeliyiz" dedi.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Cep Telefonu Kısa ve Orta Vadede Beyin Tümörüne Yol Açmıyor

Yazının devamı için tıklayın...

Kalın Bağırsak KanseriAmerikan Kanser Derneği (ACS) tarafından yapılan yeni bir çalışmaya göre uzun süreli sigara kullanımı; bilinen risk faktörleri olan ırk, vücut kütle endeksi ve ailedeki hastalık geçmişi hesaba katılsa bile kalın bağırsak kanseri için yüksek risk oluşturuyor.

Araştırma sonuçları Cancer Epidemiology, Biomarkers & Prevention'da online olarak yayınlandı.

Araştırmayı yürüten Amerikan Kanseri Derneği fahri profesörlerinden Michael J. Thun "Bu çalışma, sigara içmemek veya mümkün olduğunca çabuk bırakmak gerektiğini bir kere daha kanıtlıyor. Kolorektal kanser de sigaraya bağlı oluşan kanserler listesine eklenmeli" diyor.

Uzun Süreli Sigara Kullanımı Kolorektal Kanser Riskini ArttırıyorACS araştırmacıları 1992 ve 2005 yılları arasında, 50 ila 74 yaşlarındankı 185 bin erkek ve kadının alışkanlıklarını inceledi. Araştırmacılar vücut kitle endeksi, eğitim, ailedeki hastalık geçmişi, ırk, beslenme, multivitamin kullanımı, asprin kullanımı, alkol tüketimi, kırmızı ve işlenmiş et tüketimi, cinsiyet, meybe sebzer tüketimi ve kolokrektal kanser taraması geçmişi dahil olmak üzer 13 pontansiyel risk faktörünü de göz önüne alarak sigara kullanımı ve kalın bağırsak kanseri arasındaki ilişkini incelediler.

Araştırma sonuçlarına göre daha önce sigara içmiş olanlar ve halen içmeye devam edenlerin, hayatları boyunca sigara kullanmamış (tüm hayatları boyunca 100 sigaradan daha az sigara içmiş) kişilere göre kalın bağırsak kanseri olma ihtimalleri daha fazla. Sigara kullanılan zaman arttıkça, risk de büyüyor. 40 yıl veya daha uzun süre sigara kullananların kolon kanseri veya rektal kanser olma riski yüzde 30 ila 50 daha yüksek. Sigarayı bırakmış olan kişilerde, sigarayı bırakma zamanı ne kadar erkense, risk de o kadar düşüyor.

Her ne kadar diğer çalışmalar sigara kullanımıyla kolorektal kanser arasında yüksek risk olduğunu bulsa da, şimdiye kadar sigara kullanan kişilerin riski artıran diğer karakteristiklere de sahip olmasından dolayı sigara kullanımının bağımsız bir risk faktörü olduğu kesin değildi. Bu çalışma sigara içmenin diğer risk faktörlerinden bağımsız olarak riski arttırdığı gösteriyor.

Araştırmacılar 40 yaşından önce sigarayı bırakanlar veya 31 yıl veya daha uzun süre boyunca sigara içmeyen kişilerle kanser riski arasında bir ilişki bulamadılar. Sigarayı bırakmak isteyenler için bu iyi bir haber.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Uzun Süreli Sigara Kullanımı Kolorektal Kanser Riskini Arttırıyor

Yazının devamı için tıklayın...

Meme KanseriMedicineNet'in haberine göre yeni bir çalışmanın sonuçları, yüksek risk taşıyan kadınlarda mamografinin meme kanseri riskini arttırabileceğini gösteriyor.

Hollandalı araştırmacılar daha önce yapılmış olan altı tane çalışmayı analiz ettiler. Bu araştırmalardan dördü mamografiyle birlikte düşük doz radyasyona maruz kalan kanser riskini arttıran genetik mutasyona uğramış kadınları incelerken, diğer ikisi radyasyonun aile geçmişinde meme kanseri olan kadınlar üzerindeki etkisini inceliyordu.

Hollanda'daki Groningen Üniversitesi Tıp Merkezi'nde epidemiyolog ve araştırmacı olarak görev yapan Martine Jansen-van der Weide "Radyasyona 20 yaşından önce maruz kalan kadınlarda 2.5 kat daha fazla meme kanseri riski altındalar diyor. Beş veya daha fazla kez maruz kalan kadınlarda da aynı risk bulunuyor.

Martine Jansen-van der Weide bulguları Chicago'daki senelik Radiological Society of North America toplantısında sundu.

Jansen-van der Weide çalışmaların zaman süreciyle ilgili bilgi alamadıklarını söyledi. Çalışmalarda meme kanserini riskini etkileyen yaş, emzirm ve ilk relg olma yaşı gibi erkenler kontrol edildi.

MamografiBu yeni bulgular tam da Birleşik Devletler Koruyucu Hizmetler Görev Gücü'nün kasım ayı ortasında açıkladığı çelişkili önerilerin üzerine geldi. Açıklamalarda 40 ve 50 yaşları arasında mamagrofi taramalarını geciktiren kadınların en uygun başlangıç zamanı için doktorlarına danışmaları, daha yaşlı kadınların ise iki yılda bir kez mamografi yaptırmaları öneriliyordu.

Amerikan Kanser Derneği ve diğer organizasyonlar şu anda kadınların 40 yaşından itibaren her yıl mamografi yaptırmalarını, yüksek riski taşıyan kadınların ise her yıl mamografi ve MRI yaptırmalarını öneriyor.

Hollandalı araştırmacılar ayrıca yüksek risk altındaki kadınlarda radyasyona maruz kalma sonucu oluşan ortalama meme kanseri riskinin, radyasyona maruz kalmayan kadınlarınkine göre 1.5 kat daha fazla olduğunu buldular.

American College of Radiology komisyonu üyelerinden Edward Hendrick yüksek risk taşıyan kadınların radyasyon yüzünden daha yüksek risk altında olduğu gösteren ilk direkt kanıt olduğu için araştırmanın önemli olduğunu söyledi.

Hendrick ABD'de 30 yaş altındaki kadınların rutin olarak mamografi olmadıklarını söyledi. Genç yaştaki kadınların radyasyona daha duyarlı biliniyor.

Hendrick yüksek risk altındaki genç kadınların mamografi yerine MRI (manyetik rezonans görüntüleme) yaptırabileceğini belirtti. MRI'da radyasyon yerine manyetik veya radyo dalgaları kullanılıyor.

Jansen-van der Weide "Tarama çok önemli. Ancak genç ve yüksek risk altındaki kadınların mamografi konusunda daha dikkatli olmaları gerekiyor" dedi.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Mamografi Yüksek Risk Altındaki Kadınlarda Kanseri Riskini Arttırabilir

Yazının devamı için tıklayın...

Uyku Bozuklukları Kanser Hastalarının Baş Belası

KanseriTedaviEt.com | Salı, Aralık 01, 2009 | 0 yorum »

Tüm HaberlerMedicineNet'in haberine göre, yeni bir çalışmanın sonuçları uykusuzluk (insomnia) uyku düzensizliğinin kemoterapi gören hastaların dörtte üçünden fazlasını etkilediğini gösteriyor. Bu oran normal nüfusta görülenden neredeyse üç kat daha fazla.

Rochester Üniversitesi Tıp Merkezi'nde uyku problemi çeken 823 kanser hastasının verilerini değerlendiren araştırmacılar bu sorunun özellik genç hastalarda, akciğer kanseri ve meme kanseri hastalarında daha yaygın olduğunu söylediler.

İki kez kemoterapi gördükten sonra anketi yanıtlayan hastaların yüzde 37'sinde uykusuzluk belirtileri görülürken, yüzde 43'ünde de uykusuzluk sendromu, yani uykuya dalmada ve en az haftanın üç günü kesintisiz uyumakta zorluk çekildiği görüldü. Araştırmanın sonuçları Journal of Clinical Oncology'de yayınlandı.

Araştırmayı yürüten Doç. Dr. Oxana Palesh yayınlanan bir basın bülteninde "Bu rakamlar çok yüksek ve bunları göz ardı edemeyiz. İyi haber ise uykusuzluğun tedavi edilebilen bir rahatsızlık olması. Diğer belirtilerle karışmadan kolaylıkla ayırt edilebiliyor" diye belirtti.

Palesh ayrıca genellikle bitkinlik ve depresyonla birlikte görülen uyku bozukluklarının ortaya çıkma nedenlerini ve hastaların yaşamı üzerindeki etkilerini tespit etmeye yönelik çalışmaların sık yapılmadığını söyledi.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Uyku Bozuklukları Kanser Hastalarının Baş Belası

Yazının devamı için tıklayın...

Kanser Olduğunuzu Sevdiklerinizle Paylaşmak

KanseriTedaviEt.com | Salı, Aralık 01, 2009 | 0 yorum »

TavsiyelerEğer size kanser teşhisi konmuşsa, bunu arkadaşlarınıza ve ailenize açıklamak zor birşeydir. Amerikan Kanser Derneği bu konuyla ilgili bazı önerilerde bulunmuş :


* Kendiniz bizzat söylemek istediğiniz kişilerden ve sizin yerinize başkalarına haber verecek kişilerden oluşan bir liste oluşturun. Söze nasıl başlamak istediğinizi ve ne paylaşmak istediğinizi not alın.

* Kanseriniz tipini açıklayın ve hastalığınızın teşhişi, ilerleyişi ve tedavi seçenekleriyle ilgili mümkün olduğunca fazla bilgi paylaşın.

* Ailenizi ve arkadaşlarınızı konuyla ilgili araştırma yapmaları için teşvik edin.

* Üzerinde konuşulması çok zor olan konuların ne olduğuna karar verin ve bu konular hakkında konuşmaktan kaçının

* Gelen tepkileri soru haline getirin, konuşmanızı ne zaman ve ne şekilde bitireceğinize karar verin.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Kanser Olduğunuzu Sevdiklerinizle Paylaşmak

Yazının devamı için tıklayın...