Yeşil Çayın Kanseri Önlediğine Dair Kesin Kanıtlar Yok

KanseriTedaviEt.com | Cuma, Temmuz 24, 2009 | 0 yorum »

Tüm HaberlerYeşil çay içmek kanseri önlemeye yardım eder mi ? MedicineNet'in haberine konu olan ve son 20 yılda yapılan 51 araştırmanın sonuçlarına göre cevap hala belirsiz.

The Cochrane Database of Systematic Reviews'da yayınlanan sonuçlara göre yeşil çay karaciğer kanserine, meme kanserine ve erkeklerde prostat kanserine karşı bir miktar faydalı olabilir, ancak tüketim aslında bazı kişilerde idrar torbası kanseri riskini artırabilir. Araştırmacılara göre yeşil çayın akciğer, pankreas ve kolorektal kansere karşı koruma sağladığına dair "ılımlı-güçlüye arasında sınırlı" kanıtlar bulunsa da, gastrointestinal (özofogus, kolon ve pankreas) kanserlerde çelişkili bulgular görülüyor.

Yeşil ÇayAraştırmacılar yeşil çay tüketiminin bir alışkanlık olduğu Asya'daki 1.6 milyon insanı içeren araştırmaları gözden geçirdiler. Almanya Nuremburg'daki Alternatif ve Tamamlayıcı Onkoloji Çalışma Grubu üyesi, araştırmacı Katja Boehm ne kadar yeşil çay tüketildiği ve farklı kanseri türlerinin gelişmesindeki değişkenlerin, yeşin çayın kanseri önlemedeki etkisi üzerindeki ilişkiyi bulmayı zorlaştırdığını söylüyor.

Boehm "Kesin olan birşey varsa o da yeşil çayi içmenin tek başına kanseri önlemede asla yeterli olamayacağı" diyor.

Yeşil çay, çok güçlü bir antioksidan olan katesin içeren polifenoller açısından zengin bir bitki. Bu polifenoller hem siyah hem yeşil çayda bulunmasına rağmen, bazıları yeşil çayda bulunan polifenollerin hücre gelişimine engelleyici, kansere karşı özel bir koruma sağladığını düşünüyor.

Tüm araştırmacılar makul ölçüde içilen yeşil çayın kanseri önlemede etkili olabileceğine ve etkili olmasa bile güvenli olduğuna dair daha fazla araştırma yapılması gerektiği konusunda hemfikirler. Boehm günde 5 bardaktan fazla çay içilmesi gerektiğini söylüyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Yeşil Çayın Kanseri Önlediğine Dair Kesin Kanıtlar Yok

Yazının devamı için tıklayın...

Prostat KanseriCancer Reseach UK'in haberine konu olan, British Journal of Cancer'da yayınlanan bir çalışmaya göre, prostat kanseri cerrahi müdaheleye gerek kalmadan ve daha az yan etkiyle tedavi edilebilir.

Kanseri henüz yayılmamış 172 erkekten oluşan bir grup yüksek yogunluklu odaklanmis ultrason (High-Intensity-Focused Ultrasound / HIFU) kullanılarak tedavi edildi. Tedavide kanser hücrelerini öldürmek için ses dalgaları kullanıldı. Deney Londra'da iki farklı merkezde yapıldı.

HIFUDeneye katılan erkekler HIFU tedavisi gördükten ortalama 5 saat sonra taburcu edildi. Prostat kanseri genellikle cerrahi veya radyoterapi ile tedavi ediliyor. Cerrahi müdahele sonrası genelde iki veya üç gün istirahat ve radyoterapi sonrasında bir aya kadar günlük tedavi gerekiyor.

Gruptan 159 erkek bir yıl sonra kontrolden geçti. Bu erkeklerin dörtte üçünde prostat kanserinin biyokimyasal tekrarı görülmedi.

Bağırsak ve idrarını tutamama problemleri görülen hasta sayısı da oldukça azdı. Bir yıl sonra verilerine ulaşılabilern her 12 hastadan 8'i güçlü ve sağlıklıydı.

Bu karşılaştılmalı bir çalışma değil ancak cerrahi müdahele ve radyoterapi gören hastaların yüzde 5 ila 20'sinde idrarını tutamama ve yarısında da cinsel iktidarsızlık ortaya çıkması bekleniyor. Ayrıca radyoterapi gören hastaların yüzde 5 ila 20'sinde ishal, ağrı ve kanama gibi yan etkiler görülebiliyor.

Deneyi yürüten Dr. Hashim Ahmed "Bu çalışmalar ilerde HIFU tekniğiyle erken evre prostat kanserinin daha az yan etkiyle tedavi edilebileceğini gösteriyor. Ancak henüz bu yöntemin geleneksel tedavi yöntemlerinden daha etkili olup olmadığını bilmiyoruz. Bu tedavinin uzun vadeli etkilerini görebilmemiz için daha büyük hasta grupları üzerinde daha uzun süreli çalışmalar yapılması gerekiyor." diyor.

HIFU teknolojisiyle, tam isabetle hedeflenen miktardaki dokular 80-90◦C sıcaklığa kadar ses dalgalarıyla ısıtılıyor. Bütün prostat tedavi edilebileceği gibi, bu çalışmadaki gibi sadece kanserli bölgeler de tedavi edilebiliyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Ses Dalgaları (HIFU), Prostat Kanserini Daha Az Yan Etkiyle Tedavi Ediyor

Yazının devamı için tıklayın...

Meme KanseriForbes'in haberine göre; çok yakından takip edilen bir araştırma, Amgen'nin kanseri ilacının Wall Street'in beklediğinden daha etkili olduğunu gösteriyor.

Amgen ilaç şirketinin yayınladığı bir basın bültenine göre Amgen'in deneysel ilacı Denosumab, ilerlemiş meme kanserinin kemiğe zarar vermesini önlemede Novartis'in Zometa isimli ilacından çok daha etkili.


Bu haberle birlikte Amgen'in hisseleri yüzde 13 değer artışıyla 59.30 dolara fırlarken, Novartis'in yüzde 1.7 oranında değer kaybederek 38.90 dolara düştü.

Dana-Farber Kanser Enstitüsü Meme Onkolojisi Merkezi direktörü Eric P. Winer "Kemik metastazı olan kadınlar için bu iyi bir haber" diyor. Amgen'le hiç bir finansal bağlantısı bulunmayan Eric, sonuçları görünce çok şaşırmış ve umutlanmış, ancak son kararlar verilmeden önce yayınlanan tüm verilerin incelenmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Winer ayrıca ilacı kullanan kadınların, tümörün kemiklere yayılması sonucu kırık ve ağrı yaşanma sıklığını da azalttığını ekliyor. "Halihazırda metastatik meme kanseri olup da çok iyi bir hayat yaşayan birçok insan var. Bu tip ilaçlar işte bunu sağlıyor."

Kanseri kemiklere yayılan hastaların kullandığı ana ilaç, Novartis firmasının ürettiği Zometa. Bu ilaç, Fosamax gibi osteoporoz (kemik erimesi) ilaçlarıyla aynı sınıfta yer alıyor ancak yüksek kırık riski olan hastalara damar yoluyla çok yüksek dozda veriliyor.

DenosumabDenosumab isimli enjeksiyon ise tamamen farklı bir yolla etkisini gösteriyor ve Zometa'ya tepki vermeyen hastalarda etkili olabiliyor. İlaç şu anda Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi'nden osteoporoz tedavisinde kullanılmak üzere onay bekliyor. Kanser hastalarında kullanılmak üzere ek bir onay alması satışları artırabilir.

Ancak kötü bir haber var: Denosumab az rastlanıyor olsa çene bölgesinde kemik ölümüne yol açıyor. Zometa gibi diğer ilaçlar da aynı yan etkiyi yapıyor ancak bazı çevreler Denosumab farklı bir mekanizmayle işlediği için bu yan etkinin olmayacağını sanıyordu. Amgen'in araştırma direktörü Roger Perlmutter bunun, kemik erimesini önleyen tüm ilaçların yüksek dozda kullanılması halinde bu yan etkiye sebep olacağı anlamına gelebileceğini söylüyor.

Amgen çene bölgesinde oluşan yan etkiyle ilgili olarak kesin bir sayı vermedi ancak Wall Street analistleri ve doktorlar, veriler yayınlandığı zaman sonuçları çok dikkatli bir şekilde inceleyecekler.

Amgen'in basın bülteninde çok az detaya yer verilmiş. Ancak şirket Zometa ile karşılaştırıldığında Denosumab'ın ilk kırıkları, kemik ameliyatını, kemik üzerindeki diğer yan etkileri geciktirdiğini ve kemiğe bağlı komplikasyonların sayısını düşürdüğünü söylüyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Denosumab, Kemik Metastazı Olan Meme Kanseri Hastalarının Yeni İlacı Olabilir

Yazının devamı için tıklayın...

Akciğer KanseriMedicineNet'in haberine göre Alimta (pemetrexed) isimli ilaç, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından ilerlemiş veya metastatik (yayılan) akciğer kanserinin belirli türlerinin tedavisinde kullanılmak üzere onaylandı.

Belirli tümörlerin gerekli B vitamini folik asidini emmesine engel olan ilaç, tümörü küçülen veya kanseri kemoterapi sonrası stabil hale gelen hastalar için onaylandı.

AlimtaAlimta ilk olarak 2004 yılında asbestoza (Endüstride kullanılan asbest (amiant), magnezyum silikat ve demir oksit mineral bileşiklerinin tozlarının solunmasıyla oluşan pnömokonyoz çeşidi. Meslek hastalıklarından sayılmaktadır) bağlı mezotelyom'in tedavisi ve daha sonra küçük hücreli olmayan akciğer kanserinin tedavisi için onaylanmıştı.

Alimta'nın olası yan etkileri kan hücresi bozukluğu, bitkinlik, bulantı, iştahsızlık, kol ve bacaklarda hissizlik, ciltte kabartı ve döküntü.

İlaç Eli Lilly & Co. isimli şirket tarafından üretiliyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır -

Yazının devamı için tıklayın...

Tüm HaberlerMedicineNEt'in haberine göre; önceki çalışmalar Lantus (insulin glargine) gibi enjekte dilen diabet ilaçlarının kanser riskini artırdığını gösterse de, Amerikan Gıda Ve İlaç Dairesi (FDA) geçtiğimiz salı günü hastaları bu ilaçlara devam etmeleri konusunda teşvik etti.

Geçtiğimiz cuma günü Diabetologia'da yayınlanan dört çalışmadan üçü, Fransız ilaç şirketi Sanofi-Aventis üretilen insülin enjeksiyonu Lantus ve belirli tümör tiplerindeki yüksek risk arasında bir ilişki olduğunu gösteriyordu.

Ama FDA konu hakkındaki ilk yorumunda "Çalışmalarda hastaların takip edilmesi için gereken süre, ilacın kanser riski üzerindeki etkilerini anlamak için gerekenden kısa. Ayrıca bulgulardaki ve diğer çalışmalardaki tutarsızlıklar, insulin glargien ve kanser arasında bir ilişki olduğuna dair şüpheyi artırıyor" diye belirtti.

FDA ayrıca çalışmalar için seçilen hasta tiplerindeki farklılıkların da sonuçları etkilemiş olabileceğini düşünüyor. "Mevcut verilere bakarsak, FDA hastalara bir doktora danışmadan insulin ilaçlarını almayı bırakmamalarını öneriyor. Kontrol altına alınmamış kan şekeri seviyeleri orta veya uzun vadeli ciddi ters etkilere sebep olabilir."

Amerikan Diabet Birliği tarafından geçtiğimiz cuma günü yayınlanan bir bildiri de, FDA'nın önerisini destekliyor : "Çalışmalardaki veriler, glargine kullanan hastalar için başka bir insüline geçmek için veya hangi tip insülinin kanser riskini artırdığının bilinmesi için yeterli değil. Bu çalışmalar veya insülin tedavileri hakkında endişee duyan hastalar mutlaka doktorlarına danışmalılar ve bu bulgulara dayanarak kesinlikle insülin almayı kesmemeliler."

Lantus, insülinin "analog" veya yapay bir türü. Mem Tip 1 Diabet hem de Tip 2 Diabet için belirli bir süreliğine kandaki şeker seviyesini kontol altında tutmak için kullanılıyor. İlaç günde bir kere enjekte ediliyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - FDA : Diabet İlacı Lantus ve Kanser Arasındaki İlişki Kesin Değil

Yazının devamı için tıklayın...

Tüm HaberlerMedicineNet'in haberine göre, İsveç'ye yapılan yeni bir araştırmanın sonuçları, bariatik cerrahinin obez kadınlarda kanseri riskini yüzde 42 oranında azaltığını gösteriyor. Erkeklerde herhangi bir azalma görülmese de bulgular, benzer etkilerin ilaçlar veya cerrahi olmayan müdahelerler yaratılması için büyük önem taşıyor.

10 yıl süren bu araştırmanın sonuçları The Lancet dergisinde yayınlandı. Bulgular obez kadınların, kilo vermeye çalışmak yerine bariatrik cerrahi (Vücut kitle indeksi 40 ve üzerinde olup diğer yöntemlerle kilo vermeyi başaramayan, kilo nedeniyle sağlığı tehlike altında olan insanlara uygulanan kilo verdirme amaçlı cerrahi girişimlerdir. Başlıca yöntemler mide küçültme ameliyatları ve gastrik bypass operasyonlarıdır.) operasyonlarıyla riski yüzde 30 civarında azaltabileceğini gösteriyor.

Gothenburg Üniversitesi'nden Dr. Lars Sjostrom "Yüzde 42 azalma oldukça güçlü bir etki. Statin ilaçları kalp riskini azaltmak için yaygın biçimde kullanılır ve riski yüzde 20 civarında azaltır. Statin etkisiyle karşılaştırılda bu oldukça güçlü bir sonuç" diyor.

Mide Küçültme ve Gastrik Bypass Ameliyatları, Kadınlarda Kanser Riskini AzaltıyorAncak bu etki erkekler üzerinde görülmedi. New York'taki Lenox Hill Hastanesi obezite ameliyatları başkanı Dr. Mitchell Roslin "Bunun sebebi birçok tümörün cinsiyet hormonlarıyla bağlantılı olması olabilir. Bu tür kanserleri kadınlarda erkeklere nazaran daha çok görülüyor" diyor. "Birçok yağ ile bağlantılı tümör var and çoğunlukla bunların cinsiyet hormonlarının yağda çözülüyor olması gerçeğiyle bir bağlantısı mevcut. Eğer kişi hastalık derecesinde obez ise, görülen hormonal değişimler belirgin oluyor. Kısırlık, adet düzensizliği, çok ağıt adet görme gibi sorunlar obez kadınlarda daha çok görülüyor."

Sjostrom kanser riskinin azalması sadece kadınlarda görülse de, bulguların erkekler için de umut taşıdığını söylüyor.

Bunun sebebi gizemli bir bulguya bağlı : Kansere karşı korunma, kadınların ne kadar kilo verdiği ve ne kadar az yedikleriyle doğrudan bağlantılı değil.

Sjostrom "Eğer hangi mekanizmaların gastrik ameliyatlardan sonra korunma sağladığını anlayabilirsek, bu etkiyi ilaçlarla ve cerrahi olmayan müdaheleler gerçekleştirmemiz mümkün olabilir" diyor. "Kısacası kadınlarda kanser riskini azaltan mekanizmayı anlamak çok büyük önem taşıyor. Sonrasında bugün anlamlandıramadığımız koruyucu tedavileri geliştirmeye başlayabiliriz."

İngiltere'deki Manchester Üniversitesi doktorların kanser cerrahı Andrew G. Renehan, Sjostrom'ın çalışmasını konu alan bir makalesinde "Obeziteye bağlı kanserlerin tersine çevrilebilir olduğunu görmek cesaret verici" diyor. "Obeziteye bağlı kanseri türleri (meme kanseri, endometriyal kanser, kalın bağırsak kanseri, böbrek kanseri) sigara kullanımıyla ilgili değildir. 40 yıldır sigara kullanımını azaltmaya çalışıyoruz. Şimdi elimizde riski düşürebileceğimiz kanserlerden oluşan yeni bir liste var."

Renehan, insanların bu araştırmanın sonucundan "obez olmakta sorun yok" anlamını çıkarmayacaklarını umuyor. "Bu sonuçlar bize, obez hastalardaki kanseri daha az yıkıcı tekniklerle önlemenin yolunu bulmamızı sağlayacak çalışmaları geliştirmemiz için bir platform sağlıyor."

Roslin de, obeziteyi önlemenin veya erkenden tedavi etmenin, cerrahi operasyonun tek çözüm olduğu zamana kadar beklemekten daha iyi olduğuna katılıyor. "Yağ hücreleri çok ama çok aktif hücrelerdi. Birçok hastalıkta gördüğümüz şey şu; eğer obeziteyi kararlı bir şekilde tedavi ederseniz, herşey belirgin bir şekilde daha iyiye gidiyor. İnsanları geç olmadan daha az şiddetli yöntemlere tedavi etmeliyiz. Yani obeziteyi elimizdeki her bir kaynağı kullanmalıyız."

Ancak kişi çok aşırı derecede obez ise, faydası olmayacak tedaviler için zaman harcamaya gerek yok.

Roslin "davranışsal tedaviler kısa bir zaman içerisinde işe yaramıyorsa, cerrahi proserdürler hızlıca uygulanmalı" diyor. "Böylece hastalarımızın diabet ve kalp hastalıkları gibi kronik rahatsızlıklara yakalanma ihtimali ve şimdi ortaya çıktığı üzere kansere yakalanma riski azalır."

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Mide Küçültme ve Gastrik Bypass Ameliyatları, Kadınlarda Kanser Riskini Azaltıyor

Yazının devamı için tıklayın...