Tükürük Testiyle Kanser Teşhisi Yapılacak

KanseriTedaviEt.com | Çarşamba, Haziran 30, 2010 | 0 yorum »

Tüm HaberlerBasit bir tükürük testiyle bazı kanser türlerinin teşhis edilmesine olanak veren teknoloji geliştirildi.

Japonya'nın Keio ve ABD'nin California üniversitelerinden bilim adamları geliştirdikleri teknoloji sayesinde basit bir tükürük testiyle başlangıç evresinde pankreas, meme ve ağız kanserinin teşhis edilebileceğini belirtti.

Japon ve Amerikalı bilim adamları, bazıları kanser hastası 215 kişinin tükürük örneğini inceledi. Örneklerde hastalığın teşhisine olanak veren 54 madde belirlendi.

Bu maddeleri inceleyen bilim adamları, tükürük testinin pankreas kanserinin yüzde 99'unun, meme kanserinin yüzde 95'inin ve ağız kanserinin yüzde 80'inin teşhis edilmesini sağladığını belirtti.

Tükürük Testiyle Kanser Teşhisi YapılacakBu yeni teknolojinin bir defada 500'e kadar farklı maddenin belirlenmesini sağladığını vurgulayan bilim adamları, test sonuçlarının en fazla yarım gün içinde alındığına dikkati çekti.

Başlangıç evresinde belirtilerin belirgin olmaması nedeniyle pankreas ve ağız kanserinde hayatta kalma şansının düşük olduğunu ifade eden bilim adamları tükürük örneğinin kan ya da dışkı örneğinden daha kolay alındığını ve incelendiğini vurguladı.

Teknolojinin ne zaman hayata geçeceği bilinmese de bilim adamları bu teknolojiyi kanserin yanı sıra başka hastalıkların teşhisinde de kullanabilmeyi ümit ediyor.

Kaynak : Sabah

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Tükürük Testiyle Kanser Teşhisi Yapılacak

Yazının devamı için tıklayın...

Kanser Tedavisinde Mikro Baloncuklar Kullanılacak

KanseriTedaviEt.com | Salı, Haziran 29, 2010 | 0 yorum »

Tüm Haberlerİngiltere'de bulunan Leeds Üniversitesi kanser uzmanları ve mühendisleri, kemoterapi ilaçlarını kanserli tümörlere taşıyabilecek yeni bir baloncuk teknolojisi geliştirdi.

Her biri saç telinin onda biri genişliğinde olan mikroskobik gaz baloncuklarına, kanserli hücreleri hedef alacak ilaçlar yükleniyor ve bu baloncuklar, damardan vücuda enjekte ediliyor.

Kanser Tedavisinde Mikro Baloncuklar KullanılacakHedefe ulaşılınca verilen ultrason dalgası sayesinde de, baloncuğun patlaması ve ilacın kanserli hücrelere nüfuz etmesi sağlanıyor.

Şimdilik hayvanlar üzerinde test edilen teknolojinin, 3 yıl içerisinde insanlar için klinik deneylerine de başlanabileceği belirtiliyor.

Tedavi sayesinde, normal kemoterapide olduğundan çok daha etkili sonuçlar elde edilmesi umuluyor.

Kaynak : Habertürk

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Kanser Tedavisinde Mikro Baloncuklar Kullanılacak

Yazının devamı için tıklayın...

Tüm HaberlerKanser - cep telefonu ilişkisini inceleyen bilimsel her geçen gün artıyor. Bu konuda yoğun şüphe olmasına karşın, son dönem yapılan araştırmalardan bir tanesi hariç hepsi, cep telefonu ile kanser ilişkisi konusunda korkmamamız gerektiği yolunda.

Yeni yapılan bir araştırmaya göre hamileliği sırasında baz istasyonu yakınında yaşayan annelerin çocuklarında kanser görülme riski, baz istasyonundan çok uzakta yaşayan annelerin çocuklarına kıyasla aynı.

İngiltere'de yürütülen bir çalışma, çocukluk çağlarında kansere yakalanma oranları ile hamile annelerin baz istasyonlarına yakınlığı arasında anlamlı bir ilişki bulunmadığı sonucuna ulaştı.

Baz istasyonuÇalışmada neredeyse 7,000 çocuğa ait verilerden yararlanıldı. İngiltere'de yürütülen bu araştırmada ulusal veri tabanında 4 yaşından küçük olup kansere yakalanmış hastalar ile ülkedeki 4 büyük mobil operatörün 1996 ila 2001 yılları arasındaki baz istasyonu bölgeleri karşılaştırıldı.

Yapılan çalışmada baz istasyonlarından yayılan radyo frekansına maruz kalma oranları için 3 farklı ölçüt kullanılmış: En yakın baz istasyonuna uzaklık, 700 metre içerisindeki baz istasyonlarından yayılan toplam frekans gücü ve ev adreslerindeki frekans gücü yoğunluğu.

İngiltere'nin saygın tıp yayınlarından British Medical Journey'de yayınlanan araştırma raporu baz istasyonlarına yakınlık ve çocuklarda kanser görülme oranı arasında anlamlı bir bağ bulunmadığını ortaya koyuyor. Ancak rapor aynı zamanda bu çalışmanın baz istasyonlarına mesafe ile kanser riski artışı arasında daha uzun vadeli incelemeler için başlangıç noktası teşkil etmesi gerektiği ve derinlemesine çalışmalar yapılmasının zorunlu olduğunu da vurguluyor.

Hatırlayacağınız üzere Interphone'un Dünya Sağlık Örgütü desteğinde 10 yıldır yürüttüğü ve kanser – cep telefonu ilişkisini sorgulayan bir çalışma anlamlı bir bağ olmadığı sonucuna ulaşmış, ABD'li bir grup araştırmacı ise çalışmada kullanılan metodolojinin yanlış olduğunu açıklayarak tartışmaları yeniden alevlendirmişti.

Kaynak : turk.internet.com

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Baz İstasyonları Çocuklarda Kanser Görülme Riskini Arttırmıyormuş

Yazının devamı için tıklayın...

Pasif İçici Olmak da Kanser Sebebi

KanseriTedaviEt.com | Çarşamba, Haziran 23, 2010 | 0 yorum »

Akciger KanseriAraştırmalar kanser, kalp, felç gibi ölümcül hastalıkların 1 numaralı sebebinin tütün olduğunu ortaya koyuyor. Öyle ki, yanında sigara içilen kişilerin bile kalp hastalığı riski yüzde 30, meme kanseri riski ise yüzde 70 artıyor.

Bu duruma bir örnek İngiltere'den. Hayatında hiç sigara içmeyen 52 yaşındaki Lynda Mitchell'e yaşamı tehdit eden akciğer hastalığı olarak bilinen 'amfizem' teşhisi konuldu.

Lynda MitchellAKCİĞERLERİ İFLAS ETTİ

Lynda Mitchell'in günde 60 sigara içilen bir evde pasif içici olarak büyümesi sonucu bu hastalıklara yakalandığı tespit edildi.

Akciğerleri sadece yüzde 22 oranında çalışan ve zorlukla nefes alan Lynda Mitchell, 24 saat makinelere bağlı olarak yaşamak zorunda.

Akciğerlerin gelişimi 25 yaşına kadar devam ettiği için pasif içiciler de en az tiryakiler kadar riske girmiş oluyor.

Kaynak : Habertürk

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Pasif İçici Olmak da Kanser Sebebi

Yazının devamı için tıklayın...

Akciğer Kanseri, Melanom ve Lösemi İçin Aşı Tedavisi Geliyor

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Haziran 21, 2010 | 0 yorum »

Tüm Haberlerİlaç şirketi Glaxo Smith Kline, akciğer ve lösemi gibi kanser türleri için aşıyla tedavide son aşamaya gelindiği müjdesini verdi. Bir aşı da sigaraya geliyor.

Bilim adamları çağımızın iki kâbusu, sigara tiryakiliği ve kansere karşı aşı müjdesi verdi. Akciğer kanseri, melanom ve lösemiyi ölümcül hastalıklar listesinden çıkaracak aşıyla, bu hastalıklar tedavi edilebilecek. Sigara illetinden kurtulmak da 'tedavi edici aşı'yla mümkün olacak. Dünyanın önde gelen ilaç şirketlerinden Glaxo Smith Kline (GSK), en ölümcül hastalıklar listesinde başlarda bulunan üç kanser türü için yaptığı çalışmalarda son aşamaya geldi.

Sigara aşısıBelçika'nın başkenti Brüksel'deki Wawre Üretim Tesisi'nde bir toplantı düzenleyen GSK Global Aşı Geliştirme Başkan Yardımcısı Dr. François Meurice, rahim ağzı kanseri aşısını geçtiğimiz yıllarda piyasaya sürdüklerini hatırlatarak şunları söyledi: "Şimdi bazı kanser türlerine yönelik aşı çalışmalarımız sürüyor. Bunlardan biri akciğer kanseri. Bu çalışma üçüncü aşamaya ulaşmış durumda. Yani önümüzdeki birkaç yıl içinde piyasaya sürmeyi planlıyoruz. Bazı kanser türlerinde kanser hücrelerinin yüzeyinde bazı moleküller oluşuyor. Üretilecek aşı bu molekülleri yok etmeye yönelik olacak. Bu aşıyla kanserli hücreler öldürülecek. Melanom (deri kanseri) ve lösemi için de aşı çalışmaları sürdürüyoruz."

SİGARA AŞISI 10 YILA...

Şirket yetkililerinden bir iyi haber de sigarayla ilgili geldi. Doktor Meurice, nikotin aşısı üzerinde de çalıştıklarını belirterek şunları söyledi: "Henüz başlangıç aşamasındayız bu aşıda. 10 yıl içinde piyasaya sürülmesi planlanıyor. Önleyici değil tedavi edici özelliğe sahip olacak aşıyla, sigaranın yarattığı iyi duygular ortadan kaldırılacak. Nikotinin, dolayısıyla sigaranın yarattığı tatmin duygusu yok edilince kişi sigara içmek istemeyecek." Türkiye'yi aşı çalışmalarıyla ilgili önemli merkezlerden biri yapmaya da karar veren GSK, Ankara'da "Aşı Klinik Araştırma Merkezi" açtı. Yaklaşık 1 milyon dolarlık yatırımla açılan merkezde gözlemsel ve deneysel çalışmalar yapılacak. Merkeze, Hacettepe Üniversitesi başta olmak üzere pek çok üniversite destek veriyor. Bu merkez sayesinde artık Türkiye, uluslararası klinik çalışmalara da katılacak. Bu arada GSK yetkilileri H1N1 (domuz gribi) virüsüyle ilgili tehlikenin de "hortlayabileceği" uyarısında da bulundu: "Geçen sene yanlış alarm verildi evet ama önümüzdeki yıl için mikrobun mutasyona uğrayıp uğramayacağını bilmiyoruz."

Kaynak : Sabah

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Akciğer Kanseri, Melanom ve Lösemi İçin Aşı Tedavisi Geliyor

Yazının devamı için tıklayın...

Cep Telefonlarının Kanser Riski Açıklanandan Fazla mı ?

KanseriTedaviEt.com | Perşembe, Haziran 17, 2010 | 0 yorum »

Tüm HaberlerEnvironmental Health Trust Interphone tarafından yürütülen çalışmanın hem tasarımında hem de yürütülmesinde oluşan sorunlar nedeniyle herhangi bir beyin kanseri gelişim riskini yüzde 25 oranında düşük olarak yansıttığını bu nedenle rapora güvenilemeyeceğini duyurdu.

ABD’li Environmental Health Trust (Çevresel Sağlık Vakfı) grubu yaptığı bir açıklama ile geçtiğimiz ay yayınlanan cep telefonu kullanımı – kanser ilişkisi raporunun kullanıcıların maruz kaldığı gerçek riskleri yansıtmadığını açıkladı.

Environmental Health Trust Interphone tarafından yürütülen çalışmanın hem tasarımında hem de yürütülmesinde oluşan sorunlar nedeniyle herhangi bir beyin kanseri gelişim riskini yüzde 25 oranında düşük olarak yansıttığını bu nedenle rapora güvenilemeyeceğini duyurdu.

EHT yaptığı açıklamada Interphone çalışmasındaki rakamlar düzeltildiğinde meningioma türündeki beyin tümörü gelişimi riskinin her bir yıllık cep telefonu kullanımı ile minimal risk grubuna oranla yüzde 24 oranında arttığını bulduklarını söylüyor.

Cep Telefonlarının Kanser Riski Açıklanandan Fazla mı ?Grubun yaptığı açıklamaya göre bir diğer beyin tümörü olan glioma gelişimi riski rakamlarında da ciddi bir fark var. Gruba göre altı ay veya daha uzun bir süre boyunca en az haftada bir cep telefonu görüşmesi yapan ve bu görüşmeyi başının aynı tarafını kullanarak gerçekleştiren kişilerde glioma gelişimi riski yüzde 55 civarında. Interphone bu oranın yüzde 24 olduğunu açıklamıştı.

EHT’nin yürüttüğü çalışmaya liderlik eden ve vakfın kıdemli araştırmacılarından Lloyd Morgan söz konusu rakamları Güney Kore’nin başkenti Seul’da düzenlenen Bioelectromagnetics Society toplantısında açıkladı.

Morgan Interphone çalışmasında toplam 100 saat’in üzerinde cep telefonu kullanan her denekte meningioma riskinin yüzde 26 oranında arttığını keşfettiklerini söylüyor. Morgan insanların bu konuda uyarılmazlarsa ve cep telefonu kullanma alışkanlıklarını değişmezse eninde sonunda devasa bir beyin tümörü salgını yaşanacağını iddia ediyor.

EHT Vakfı, Interphone çalışmasında düzeltme yaparken beş yıldan az süreli cep telefonu kullanımı için olan yayınlanan ortalama olasılık oranlarından yararlandığını açıklıyor. İngiltere merkezli kanser araştırma merkezi ise genel Interphone raporu ile çok az tutarsızlık saptandığını belirterek EHT’nin raporunu ciddiye almadıklarını açıkladı.

Dünya Sağlık Örgütü WHO’nun desteklediği Interphone araştırması geçtiğimiz ay yayınlanmış ancak çalışmada cep telefonu kullanımı ile beyin tümörü riski artışı arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştı.

Kaynak : turk.internet.com

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Cep Telefonlarının Kanser Riski Açıklanandan Fazla mı ?

Yazının devamı için tıklayın...

Tüm HaberlerKök hücre çalışmaları bilim ve teknoloji gündeminin en önemli ve en çok tartışılan konularından. Günümüzde kök hücreleri yıpranmış dokuların ve çeşitli hastalıkların tedavilerinde umut ışığı oluyor. İstanbul Teknik Üniversitesi KOSGEP Teknoloji Geliştirme Merkezi bünyesinde hücre ve doku üzerine araştırma yapmak üzere Demet Sabancı Çetindoğan’ın desteğiyle kurulan ONKİM Sağlık Bankası’nın laboratuvarlarında kök hücrelerden kıkırdak ve kemik dokusu, damar dokusu üretiliyor.

ONKİM’in başında bulunan Dr. Aysel Yurtsever, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra Londra’da ümminoloji üzerine çalışmalar yapmış. 78’de yurtdışında bu konudaki çalışmalarına başlayan Dr. Aysel Yurtsever, 3 yıl Londra, 2 yıl Paris, geri kalan zamanda da Almanya’da bulunmuş. 2005’te ise Türkiye’ye gelip çalışmalarını burada sürdüren bir bilim kadını. Hep çalışmaları hücre ve doku üzerine olmuş. Dr. Aysel Yurtsever’le yurtdışından da yakınen izlenen çalışmaları üzerine konuştuk. Öğrendik ki, Türkiye’de de bu konuda önemli gelişmeler var. Bunlardan biri de kişiye yönelik hücresel kanser aşısı...

Dünyada doku üretimi konusunda neler yapılıyor? Türkiye bu çalışmaların neresinde?

Bu konuda Amerika, İngiltere ve İran çok gelişmiş. Dünyada kalp kapakçığı, deri, göz korneası ve kas da yapılıyor. Deri oluşumu üzerine çalışılıyor. Bizde ise daha kıkırdak ve kemik dokusu ile damar dokusu üretiliyor.

Doku üretimi nasıl gerçekleştiriliyor?

Doku mühendisliği tıp ve mühendislik dallarının, yani iki farklı mesleğin bir araya geçtiği bir mühendislik dalı. Vücudun doku hücrelerinden bir parçacık alınıyor. Bu parçacık laboratuvarda üç boyutlu olarak yapılandırılıyor. Mesela bir iskelet alıyorsunuz, bu insandan da, hayvandan da olabilir, organik de olabilir inorganik de. Bu iskeletlerin üzerine laboratuvarda üç boyutlu kültür oturtuluyor. Yani kendi hücrenizle kaplanıyor. Hasar vücutta neredeyse, hangi organdaysa ona göre hücrelerin çoğalması sağlanıyor. Yeterli çoğalma olunca hastaneye gönderiliyor. Ameliyatla hasarlı doku çıkarılıyor, yerine bu yeni oluşturulmuş doku konuluyor.

Bu işlemler ne kadar sürüyor?

Bu üç boyutlu kültür işlemleri laboratuvarda 8-14 gün sürüyor. Hastaya verildikten sonra 6 aya varan bir iyileşme dönemi, yani vücuda adaptasyonu var. 6 ay sonra film çekildiği zaman yeni dokuyla uyum sağlamış olduğu görülüyor.

Tüp bebek gibi!

Doğru örnek. Aynı bebek gibi burada da laboratuvarda oluşuyor, bir yıla yakın bir sürede tam iyileşme oluyor.

Mesela büyük kazalarda kadavradan alınan kemik (Greft) kullanılır. Sizin ürettiğiniz kemik dokusunun getirdiği avantaj nedir?

Aysel YurtseverBu sistem önceki sistemlerin gelişmesidir. Daha önceki sistemde protezler vardı, sizin vücudunuza giren yabancı maddelerdi. Şimdi bunun üzeri kendi hücrenizle kaplandığı için yabancı madde olmuyor. Aradaki en önemli fark bu. Diğerleri yabancı madde ve bağışıklık mekanizmanız yabancı maddeleri reddetmek ister. Şimdi ise bu risk kalkıyor. Vücudunuz bunu kabul ediyor, onunla barışık yaşıyor. Ayrıca protezler hareketlerinizde birtakım kısıtlamalar getirir, bu vücudunuzla uyum sağladığı için normal yaşamınıza kısıtlamasız dönüyorsunuz.

Peki damar dokusu?

Şu anda kısmi iyileştirmeler var.

Kornea?

Görmeyen kornea kaldırılıyor, onun yerine gören gözden alınan hücrelerle oluşturulan üç boyutlu kornea konuluyor. Bu ölüden alınan kornea transplantasyonundan farklı. Gören gözünüzün hücreleriyle yapılmış oluyor. Ama Türkiye’de henüz yok. İngiltere’de ve İran’da yapılıyor. Kalp kapakçıkları da Amerika’da uygulanıyor. Amerika’ya gidip üretilen kalp kapakçığını taktırabilirsiniz. Biz daha hücreyle kaplama teknolojisi yapıyoruz. Diğerlerinin izinleri daha yok.

Ne izni?

Sağlık Bakanlığı’ndan izin alıyorsunuz. İzin alabilmeniz için bu işi başarıyla yapıyor olabilmeniz lazım. Ki o kadar kolay değil.

Peki yakın gelecekte neler olacak; mesela bu yöntemlerle giden dişin yerine yenisi gelecek mi?

Bu hemen bugünden yarına olacak değil. Ama bu soru güzel oldu. Bu konuda çok büyük çalışmalar var. Amerika’da Washington Üniversitesi’nde ve Seattle’da çok büyük bir proje yürütülüyor. Dünyanın birçok yerine çalışmalar var. Zaten 2004’te dişte ve etrafındaki dokuda kök hücre olduğu gösterildi. Yani bunlarda farklılaşarak yeniden yenilenme yeteneği olduğu gösterildi. ‘Hücrelerden yararlanarak yeniden diş oluşturabilir miyiz?’ gündeme geldi. Ancak bu henüz farelerde denendi ve dişe dönüştüğü görüldü. Tabii insanda zorlukları var, dişin içinde çok tabaka var. Ama gerçekten 20 yaş ve süt dişlerindeki kök hücreler oldukça kıymetli kök hücreler.

Saklanılmasını öneriyor musunuz?

Aslında korunmalı, çünkü çok kıymetli.

Nasıl saklanmalı?

Laboratuvarlarda saklanıyor ama henüz Türkiye’de bu konuda da ilgili bir yönetmelik yok. O yönetmelik hazırlanacak diye bekliyoruz.

Bu iş gelecekte nereye kadar gidebilecek; “kuyruğu tekrar oluşan kertenkele” gibi eksilen uzuvlar da bu yöntemlerle yerine getirilebilecek mi?

Kertenkelenin kuyruğu düştüğü zaman oluşabiliyor, ama insanlarda böyle değil. Çünkü kertenkelelerin kuyruğundaki kök hücreler orada hazır vaziyette duruyor. Bizim vücudumuzun doku hücreleri ise içeride gömülü vaziyette duruyor. Kertenkele gibi kolumuz, bacağımız çıkmaz ama trafik kazası geçirdik vücudumuzda kemiğimizin bir parçası eksildi. Ya da kanserden dolayı kemiğimizin bir parçası alındı. Onun yerine koyabiliriz. Ama boydan boya bir uzuv koyamayız. Kalbin tamamını koyamayız, daha çeşitli parçacıkların dokucuklarını yapabiliyoruz. Daha emekleme aşamasında bile değiliz. Bu süreç 2020’leri aşacağa benzer. Ama o kadar çok sayıda çalışma yapılıyor ki bu da gidilecek yolu gösteriyor.

Sizin bir açıklamanız var, “Kanser 10 yıl içinde yok olacak” diye. Bu nasıl olacak?

Tedaviden daha önemli olan koruyucu tıptır. Koruyucu tıp demek, geniş taramalarla bir hastalığı başlamadan öne çıkarmak demek. Amerika’da 1000 dolara bütün genetik analiziniz yapılabiliyor. Sizin kaç yaşında meme kanseri olacağınız, eğiliminiz biliniyor. Bir meme kanseri 2 milimken yakalanırsa ölmezseniz, ama yayılırsa kurtulma imkanınız kalmaz. Öyle aletler var ki 2-3 mm’lik kanseri bulup kesip yok ediyor. Bunlarla kanserin önünü alacağız. Ama henüz Türkiye’ye bunlar gelmedi.

Kanser tedavisi konusunda da çalışmalarınız var; bu konuda iyi gelişmeler var mı?

Tedavide yeni yöntemler gelişiyor. Şu anda klasik kanser tedavisi olan radyoterapi, kemoterapi, ameliyat var. Ama bunun yanında hücresel tedavi de geliyor. İmmünolojik tedavi dediğimiz, kişinin kendi hücreleriyle kanseri yok etme tedavileri üzerinde epeyi gelişmeler var.

Nasıl?

Vücudumuzda kanser olduğu zaman bağışıklık mekanizmamız hücreleri o kanseri tanımıyor. Kanser ondan kaçıyor. Sanki üzerinde bir görünmezlik pelerini var. Görünmez olmuş. Ya onu görünür hale getirmek lazım ya da bağışıklık mekanizması hücrelerimizi eğitimle terbiye ederek kanser hücresini görür hale getirmemiz lazım. İşte buna hücresel kanser aşısı yöntemleri deniliyor.

Sizin bu konuda çalışmalarınız ne aşamada?

Dünyada en son bunlar üzerine çalışılıyor. Bizim de bu konuda çalışmalarımız sürüyor. Ama hepsi daha çalışma düzeyinde.

Bu bir aşı mı?

Evet, kişiye yönelik hücresel tedavi aşısı. Dentritik aşı deniliyor. O hücreleri eğitiyorsunuz, vücuda verdiğiniz zaman gidip kanseri görüyor.

Bunun için ne kadar bekleyeceğiz?

Sağlık Bakanlığı’na müracatımız var, başlamak için iznimizi almamız lazım. Daha hastaya tatbik aşamasında değiliz.

Meme kanseri nedeniyle alınan memenin yerine protez koymaya gerek bırakmayacak şekilde, bahsettiğiniz doku üretimiyle yeni bir meme oluşumu söz konusu değil mi?

Estetik cerrahlarımız şu anda alınmış memenin yerine karın yağlarından meme yapıyor. Kök hücreler kullanılıyor. İnsanlar iki memesi alınınca büyük bir yıkım yaşıyor, bu yıkımla baş edemiyor, hayatını da kaybediyor. Ama şimdi hemen yeni meme yapılıyor, o yıkımı yaşamıyor kadın. Tunç Tiryaki mesela yurtdışında, Amerika’da ‘en güzel meme yapan estetik cerrah’ seçildi. Birçok kadın artık silikon istemiyor, karın yağları alınıp meme büyütme işlemini tercih ediyorlar. Yüze de enjekte ediliyor. Anti- aging’de de neredeyse 10 senedir kök hücreden doku oluşumu kullanılıyor. Artık kimin yüzünde var ben televizyonda görünce tanıyorum!

Kaynak : Posta

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Dr. Aysel Yurtsever : Kişiye Özel Hücresel Kanser Aşısı Yolda

Yazının devamı için tıklayın...

Karbon İyonları İle Kanser Tedavisi

KanseriTedaviEt.com | Salı, Haziran 15, 2010 | 0 yorum »

Tüm HaberlerBir önceki ekranlanan makalemizde fizikte yapılan her keşfin tıp alanında yeni teşhis ve tedavi yöntemlerine yol açtığından söz etmiştik. Bu makalemizde kanser tedavisinde, hızlandırılmış karbon iyonlarından nasıl yararlanıldığı anlatılacaktır.

Kanser yenilikçi teknolojiler ve bilimsel araştırmalar sonucu, eskisi gibi korkutan bir hastalık olmaktan çıkmıştır. Hızlandırılmış iyon veya genel terminolojiye göre hızlandırılmış hadron demetlerinden yararlanma, kanser tedavisinde devrim niteliğinde gelişmelerden biri olarak değerlendirilmektedir. Umarım ülkemizde de bu yöntemleri uygulayacak tesisler kurulur.
İki sene önce yine bu ekrana yansıttığımız ‘Kanserde Yeni Umut Proton Tedavisi’ başlıklı makalemizde sözünü ettiğimiz yöntem, aradan geçen kısa süre içinde inanılmaz boyutlarda yaygınlaşmıştır. Proton da hidrojen iyonudur. Yani aynı tedavidir. Bir umut olmaktan çıkmış gerçek olmuştur. Başta ABD ve AB olmak üzere proton veya aynı anlama gelen hadron tedavi merkezlerinin sayısı hızla artmaktadır. Özellikle bu merkezlerde kritik organların yakınında bulunan tümörler sağlıklı dokuya zarar vermeden tedavi edilebilmektedir. Pek çok okur bu konuda bizden tamamlayıcı bilgi talep etmiştir. Ekrana yansıtılan bu makalede, hızlandırılmış karbon iyonları ile yapılmakta olan kanser tedavileri hakkında bilgi verilecektir.

Işın tedavisinin dayandığı mantık, tümör üzerine enerji aktararak hastalıklı dokuyu yok etmek, daha kaba bir değişle yakmaktır. Nasıl güneş ışınları yakınsak mercekte odaklandığında her şeyi yakarsa, kanserli doku da üzerine gamma ışınları odaklanarak yakılır ve hastalık tedavi edilir. Işın tedavilerinde Co-60 izotopundan kaynaklanan gamma-ışınları, yani fotonlar veya hızlandırılmış elektronlar, planlanan enerjiyi kanserli bölgeye taşıyarak tedaviyi gerçekleştirirler. Şimdiye yapılan ve ülkemizde uygulanan ve ışın tedavisi olarak bilinen yöntem de budur. Ancak bu yöntemin çok ciddi sakıncaları da vardır. Işınları tümör üzerine yönlendirmede ne kadar hassas teknikler kullanılırsa kullanılsın, kanserli hücreyi kesin olarak vurması ve yok etmesi beklenemez. Işınlar kanserli bölgeye gidene kadar sağlıklı doku içersinde enerjilerinin önemli bir kısmını kayıp ederler. Yani sağlıklı dokuyu da yakarlar. Esas olan, tedavi planlamasına göre öngörülen dozda enerjinin kanserli bölgeye boşaltılabilmesidir. Şimdiye kadar tedavi yöntemleri ile bunu başarmak, ancak kısmen mümkün olabilmektedir. Işınlar canlı doku içersinde ilerlerken Compton saçılması yaparak dağılırlar ve kanserli bölgeye ulaştıklarında enerjilerinin büyük bir kısmını sağlıklı doku üzerine bırakmış olurlar, yani sağlıklı dokuya zarar verirler.

Işın TedavisiKarbon iyonları veya daha genel anlamda iyonlar, örneğin proton ile kanser tedavisi bu önemli bu önemli sakıncayı gidermektedir. Özellikle derin yumuşak doku içinde oluşan kanser vakalarında enerji, sağlıklı dokuya zarar vermeden tümör üzerine boşaltılır. Ağır iyonlar ve hidrojen iyonu, yani proton, sağlıklı doku içinde ilerlerken gamma ışınları gibi saçılmadığından, enerjisini kayıp etmeden kanserli bölgeye kadar taşır. Bu yöntemden yararlanılarak bir tesis kurma planlaması, 1970 yılında ABD Berkeley Lawrence Ulusal laboratuarında yapılmıştır; tesis 1993 de tamamlanmıştır. İşin ilginç yanı böyle bir sistemin planlanması ve hayata geçirilmesi bir nükleer fizik araştırma merkezinde gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bu fizik ile tıp arasındaki içi içeliği gösterir.

Benzer şekilde ağır ve hafif iyonlar ile ışın tedavisi yapma fikri, 1984 yılında Japon ulusal radyoloji enstitüsünde benimsemiş ve böyle bir merkezin inşasına Gunma üniversitesinde başlanmıştır ‘GHMC (Gunma Havy İon Medical Center)’. Ağır iyon medikal hızlandırıcısı olarak bilinen bu merkezde ( HİMAC=Heavy -ion medical accelerator), 1994 yılından 2010 yılına kadar 5500 hastayı tedavi etmiştir. Karbon iyonları ile tedavi sadece tümörleri yok etmekle kalmamış, klasik ışın tedavilerine karşı direnç gösteren tümörlere karşıda da başarılı sonuçlar alınmıştır. Yeni bir ünite 2011 faaliyete geçmek üzere kurulmaktadır. Işınlama sürelerinin kısalığı, sağlıklı dokuya zarar verme olasılığını nerdeyse sıfırlamaktadır. Örneğin dört ayrı yönden iyon demetleri göndererek bir akciğer kanser vakasına bir seansta yeterli doz verilebilmektedir. Benzer iki sistem de yine Japonya’da Tosu ( Saga heavy ion medical accelerator) ve Kanagawa da kurulmaktadır. Burada amaç hızlandırıcının teknik ayrıntıları hakkında bilgi vermekten ziyade böyle bir tedavinin farkındalığını toplum ile paylaşmaktır.((Ayrıntılı bilgi için bakınız, CERN Courier, Aralık 2006, Aralık 2009, Mart 2010)

Almanya da Heidelberg iyon tedavi merkezi(HİT) üniversite hastanesinde mart ayında hizmete açılmıştır. Bu en yeni faaliyete geçen karbon iyonları ile tedavi merkezidir. Yapımına 2006’da başlanmıştır. Tenis topu büyüklüğünde tümör oluşumunu, sağlıklı dokuya zarar vermeden ışınlama kabiliyetine sahiptir. Saniyenin binde biri kadar kısa aralıklar ile hastalıklı bölgeye aktarılan enerjinin tümör içindeki dinamiğini görüntüleyebilen PET (Pozitron Emission Tomography) sistemine de sahiptir.1997 de genellikle beyin yakınlarında bulunan 440 kanser vakasını tedavi etmiştir. Başarı oranı yaklaşık %90. ABD ve AB ülkelerinde faaliyet gösteren proton veya hadron tedavi merkezleri hakkında bilgi vermek makalenin amaçları dışındadır. Burada sadece sistemin dayandığı fiziği basit bir dil ile aktarmak ve ülkemizde de benzer sistemlerin kurulması için ilgililerin dikkatini çekmektir. Her sene binlerce hasta yurt dışında büyük paralar ödeyerek şifa aramaktadırlar. Fizikçiler ve klinik uzmanlarından oluşan ekiplerin müşterek çalışması bu sistemleri insanlığa kazandırmıştır.

Gelişmelere paralel olarak, dünyanın en önemli nükleer fizik araştırma merkezlerinden CERN, hadron tedavi merkezlerine uzman yetiştirmek için eğitim programları düzenlemelerine öncülük etmektedir. Dünyanın en deneyimli hızlandırıcı uzmanları bu merkezde bulunmaktadır. Tedavinin dayandığı temel alet bir hızlandırıcıdır. İyonlar bu alette yüksek hızlara çıkartılarak enerjik hale getirilmektedir. Tedavide bu enerji hastalıklı dokuya aktarılmaktadır. Sistem yüksek gerilim mühendisliğinin ve parçacık fiziğinin tıp alanına uygulanmasından ibarettir. Eğitim detektör fiziği, hızlandırıcılar, temel parçacık fiziği gibi konularda verilmektedir. Hadron tedavi merkezlerinde çalışan uzmanlar arasında iletişim ağları kurulmakta bu konuda çalıştaylar düzenlenmektedir.

Bu konu, 1998 de CERN araştırma merkezinde Avrupa Onkoloji Derneği başkanının verdiği bir konferansta bir fizikçi olarak ilgimi çekmişti. Türkiye Atom Enerji (TAEK) başkanlığı görevini yürütürken, radyo izotop üretmek maksadıyla bir proton hızlandırıcısı kurma projesini hayata geçirmek için gayret etmiştim. Aradan 12 sene geçti. Duyumlarıma göre şimdilerde projenin öngördüğü hızlandırıcı kurulmaktadır. Hızlandırıcı 30 MeV enerjide proton demeti üretecektir. Ülkemiz bir hızlandırıcı ile tanışmış olacaktır, gönül isteki ikinci hızlandırıcıyı, yabancı bir şirkete ihale etmek yerine kendimiz kurabilelim. Umarım bu tesisin yanına bir proton tedavi merkezi kurulur ve insanlarımız yurt dışına avuç dolusu paralar harcayarak gitmekten kurtulur.

Kaynak : Hürriyet

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Karbon İyonları İle Kanser Tedavisi

Yazının devamı için tıklayın...

EBC-46 İsimli İlaç Kanser Tedavisinde Umut Vadediyor

KanseriTedaviEt.com | Salı, Haziran 15, 2010 | 0 yorum »

Tüm HaberlerAvustralya yağmur ormanlarında yetişen bir bitkiden elde edilen kanser ilacı, hayvanlarda ameliyat edilemez durumdaki tümörlerde etkili olmasının ardından insanlar üzerinde denenecek.

İlacı geliştiren Queensland'li QBiotics limited şirketi, EBC-46 adlı ilacın, tropikal yağmur ormanlarındaki bir bitkinin tohumlarından elde edildiğini ve 100'den fazla köpek, kedi ve attaki zorlu tümörleri başarıyla tedavi etmesinin ardından insanlar üzerinde test edilmeye hazır olduğunu açıkladı.

Şirketin yöneticisi Victoria Gordon AFP'ye yaptığı açıklamada, "Çeşitli tümörlere sahip 150 kadar hayvanı tedavi ettik ve insanlar üzerinde çalışmaya hazırız" diye konuştu.

Dr. Gordon, şimdiye kadarki sonuçların, ilacın bir dizi habis büyümeye, deri kanseri, baş ve boyun bölgelerindeki kanserler, göğüs ve prostat kanseriyle savaşta işe yarayabileceğini gösterdiğini belirtti.

Yağmur OrmanlarıTÜMÖRÜ İÇERİDEN PATLATIYOR

Gordon, ilacın tümörün içinde bir infilak ettirici gibi çalıştığını, aktif olmayan yararlı beyaz hüçrelerin çalışmasını ve kanseri yok etmesini sağladığını belirtti.

Şirket, ilacın geliştirilmesi için altı yıl harcamış. İlacın daha önce bilinmeyen ve Avustralya'da yetişen bir bitkiden elde edilen molekülden elde edildiği kaydediliyor. Şirket 2011'de insan deneylerine başlamayı umuyor.

Gordon ayrıca bu buluşun, yağmur ormanlarının dünya için inanılmaz biyolojik bir zenginlik olduğunu ve hazine gibi korunması gerektiğini kanıtladığını belirtti.

Avustralya Kanser Konseyi, gelişmenin ardından şirketin henüz araştırmalarını yayınlamadığını ve ayrıntılı bağımsız bilimsel incelemenin beklendiğini açıkladı.

Kaynak : İnternet Haber

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - EBC-46 İsimli İlaç Kanser Tedavisinde Umut Vadediyor

Yazının devamı için tıklayın...

Yumurtalık KanseriGöğüs ve bağırsak kanseri tedavisinde kullanılan Avastin isimli ilacın, ileri safhadaki yumurtalık kanseri vakalarında hastanın ömrünü uzattığı kanıtlandı.

ABD'de Ulusal Kanser Enstitüsü'nün desteğiyle yumurtalık kanserinin ileri evresindeki 1873 kadın üzerinde yapılan testlerde Avastin isimli ilacın kemoterapi ile birlikte kullanıldığında hastanın ömrünü 6 ay uzattığı tespitine varıldı.

AvastinYumurtalık kanseri ile mücadelede son 20 yılın en büyük adımı olarak nitelendirilen deneme İngiltere'de de 48 yaşındaki İngiliz hasta Rona Passmore üzerinde 18 ay önce yapıldı ve olumlu sonuç verdi.

Konuyla ilgili SABAH'ın görüşünü aldığı Medicalpark Medical Onkoloğu Doç. Dr. Mehmet Türk, "Sağlık Bakanlığı, bu ilaca kalın bağırsak kanserleri sırasında kullanmak için ruhsat verdi. Ancak bu ilacın yumurtalık kanserlerine etkilerine ilişkin faz2 deneyleri daha önce yayımlanmıştı. Son derece iyi sonuçlar elde edilmişti. Bu nedenle başka yol kalmayan hastalar için biz de kullandık. Bazı hastalarda çok olumlu sonuçlar aldık" yorumunu yaptı.

'RUHSAT ALINMASI 2 YIL SÜRER'

İstanbul Tıp Fakültesi Farmakoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aykan Canberk ise söz konusu ilacın yumurtalık kanseri için ruhsat alma aşamasının en az iki yıl süreceğine dikkat çekerek, "Doktorlar şu anda etik kurallara uyarak ve hastayı bilgilendirerek ilacı deneme amaçlı kullanabiliyorlar" dedi.

Kaynak : Sabah

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Avastin Kemoterapiyle Beraber Yumurtalık Kanseri Hastalarının Ömrünü Uzatıyor

Yazının devamı için tıklayın...

Şeftali ve Erik Kansere Karşı Koruyor

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Haziran 07, 2010 | 0 yorum »

Tüm HaberlerTexas Agrilife Research Merkezi araştırmacıları, sadece şeftali ve erikte çok yüksek oranda bulunan iki fenolik bileşimin kanser hücrelerini kısa sürede öldürdüğünü ispatladılar ve sonuçlarını Journal of Agriculture and Food Chemistry Dergisi’nin son sayısında yayımladılar.

Araştırmacılardan Dr. David Bryne, “Kemoterapi tüm hücreleri öldürebilirken meyve kökenli bileşimler sağlıklı hücreleri hiç etkilemez, fakat kanser hücrelerine toksik yani öldürücü etki yapar” dedi.

Şeftali ErikMeyvelerdeki antioksidan oranlarını da araştıran bilim adamları, bilinen bütün meyveler içerisinde eriğin en yüksek oranı taşıdığını görünce şaşırdılar.

Dünyadaki kadın ölümlerinin % 16’sı meme kanserinden kaynaklanıyor. Bu yüzden özellikle şeftali ve eriğin tedavi edici etkilerinin kadınlara tanıtılarak tüketimlerinin artırılması öneriliyor.

Kaynak : Vatan

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Şeftali ve Erik Kansere Karşı Koruyor

Yazının devamı için tıklayın...

Diş Röntgeni Çektirende Tiroit Kanseri Riski Daha Fazla

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Haziran 07, 2010 | 0 yorum »

Tüm Haberlerİngiltere'de yapılan bir araştırmada, sık sık diş röntgeni çektiren hastalarda, tiroit kanserine yakalanma riskinin ciddi biçimde arttığı ortaya çıktı.

Araştırmacılar, tiroit kanseri teşhisi konulmuş 313 hastaya ve aynı sayıda sağlıklı kişiye ne kadar diş röntgeni çektirdiklerini sordu.

Diş RöntgeniEn fazla dört diş röntgeni çektiren kişilerde tiroit kanserine yakalanma oranı sağlıklı kişilere göre 2 kat fazla çıktı. Dört ila dokuz diş röntgeni çektirenlerde bu oran 4 kat yükseldi.

Brighton ve Sussex Tıp Fakültesi araştırmacıları, en az 10 kez diş röntgeni çekilen kişilerde söz konusu kanser türünün ortaya çıkma riskinin 5 kat yükseldiğini de belirledi.

'RUTİN HALE GELMEMELİ'

İngiltere'de son 30 yılda tiroit kanseri vakalarının iki katına çıktığına dikkat çeken Dr. Anjum Memon ise "Göğüs kafesi röntgeninde olduğu gibi diş röntgeni çektirmenin de reçetelendirilmesi gerekiyor. Bu röntgenin rutin olarak çekilmemesi lazım" uyarısında bulundu.

Kaynak : Habertürk

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Diş Röntgeni Çektirende Tiroit Kanseri Riski Daha Fazla

Yazının devamı için tıklayın...

Deniz Süngeri Meme Kanseri Tedavisinde Kullanılabilir

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Haziran 07, 2010 | 0 yorum »

Meme KanseriDeniz süngerinin etken maddesinden geliştirilen ilaç, ileri derecede meme kanserine yakalanan kadınların ömrünün uzamasını sağlayabilir.

"Eribulin mesylat" adlı sentetik bileşen sünger hücrelerinin bölünmesine engel olan maddeyi "taklit ediyor".

İngiltere'deki Leeds Üniversitesi'nden bilim adamlarının başında olduğu klinik araştırmaya 762 kişi katıldı.

Deniz süngeriEribulinin etkileri ile memede tekrarlanan ya da yayılan kanserle mücadele için uygulanan klasik tedavilerin karşılaştırıldığı bu ilk araştırmaya göre, eribulin kullanan hastalar mevcut tedavi yöntemlerini görenlerden 2.5 ay uzun yaşayabilir.

İleri derecede meme kanseri hastaları için standart bir tedavinin bulunmadığını belirten araştırmacılardan Christopher Twelves, sonuçların umut verici olduğunu ifade etti.

Araştırma, Chicago'daki tıp kongresinde sunuldu.

Kaynak : ntvmsnbc

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Deniz Süngeri Meme Kanseri Tedavisinde Kullanılabilir

Yazının devamı için tıklayın...

EarlyCDT-Lung İsimli Kan Testiyle Kanser Önceden Tespit Edilecek

KanseriTedaviEt.com | Çarşamba, Haziran 02, 2010 | 0 yorum »

Tüm Haberlerİngiltere’de Nothingham Üniversitesi ve Oncimmune Medikal Araştırmalar Merkezi’nin ortak çalışması sonucunda geliştirilen yeni bir kan testiyle hücreler tümörleşmeden kanser teşhis edilebiliyor.

Benzer denemelerin aksine, yeni geliştirilen test, bağışıklık sisteminin verdiği sinyallere dayanarak kanser tehlikesi olup olmadığını saptayabilen ilk kan testi olma özelliğini taşıyor. Şu ana kadar yapılan araştırmalar, bağışıklık sisteminin verdiği bu sinyallerin, tümör oluşumundan beş yıl öncesine kadar tespit edilebileceğini öngörüyor. Doktorlar, böyle uzun bir süre öncesinden elde edilebilecek uyarılar sayesinde başlanacak erken tedavinin, hayati önemi olduğunu vurguluyor.

ABD’DE DENENECEK

EarlyCDT-Lung İsimli Kan Testiyle Kanser Önceden Tespit Edilecek15 yıldır süren çalışmalar sonucu geliştirilen yeni kan testinin haziran sonunda ABD’de deneneceği duyuruldu. Akciğer kanserinin erken teşhis edilebilmesi için geliştirilen yeni testin, geleneksel tedavi yöntemleriyle birlikte kullanılacağı bildirildi. Kanserli hücrelerin protein üreterek bağışıklık sisteminin yoğun miktarda antibiyotik üretmesine neden olduğu, bilim adamlarının yeni yöntem sayesinde artık bu hareketliliği takip edebileceği belirtildi. Araştırmanın başkanı Prof. John Robertson, “Kanser oluşumu hakkında yepyeni bir anlayışa sahibiz. Artık anormallik gösteren proteinlere karşı bağışıklık sisteminin tepkisini görebiliyoruz. Tümör oluşmadan sanki vücut ‘kanser oldum’ diye haykırıyor” açıklamasını yaptı. Araştırmada 8 bin hastadan yararlanıldı. “EarlyCDT-Lung” diye tanımlanan yeni kan testinin ABD’den sonra, önümüzdeki yılın ilk aylarında İngiltere’de uygulanması planlanıyor.

Kaynak : Haber Türk

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - EarlyCDT-Lung İsimli Kan Testiyle Kanser Önceden Tespit Edilecek

Yazının devamı için tıklayın...

Meme Kanseri Aşısı Fareler Üzerinde Başarılı Oldu

KanseriTedaviEt.com | Salı, Haziran 01, 2010 | 0 yorum »

Meme KanseriFareler üzerindeki başarı insanlarda da tekrarlanırsa meme kanseri ortadan kalkabilir. Amerikalı bir tıp ekibi, meme kanserini önleyen bir aşının fareler üzerinde başarıyla denendiğini ve yeni aşamada insanlar üzerinde deneneceğini açıkladı.

Nature Medicine dergisinde yayımlanan çalışmayı yöneten Cleveland Clinic Learner Research Institute’dan imünolog (bağışıklık uzmanı) Vincent Tuohy, “Aşı, fareler üzerinde gösterdiği etkiyi insanlar üzerinde de gösterirse, bu anıtsal bir başarı olacaktır; meme kanserini ortadan kaldırabiliriz” dedi.

Ancak araştırmacılar, aşının yaygın olarak kullanılmasının daha yıllar alabileceği uyarısında bulundular.

Deneyde kullanılan aşı, meme kanseri tümörlerinin büyük çoğunluğunda bulunan bir proteini hedef alıyor.

Meme kanseri aşısıAraştırmacılar genetik olarak kansere yatkın farelerin yarısına a-lactalbumin içeren aşıyı, öteki yarısına da bu antijeni taşımayan aşıyı uygulamışlar. Sonuçta a-lactalbumin aşılanan farelerin hiçbiri meme kanserine yakalanmazken, öteki gruptakilerin hepsinde hastalık gelişmiş.

ABD yetkilileri şimdiye kadar iki kanser aşısına ruhsat vermiş bulunuyor: Rahimağzı kanseri aşısı ve karaciğer kanseri aşısı. Ancak bu aşılar virüslere yönelik (rahim ağzı kanserine yol açan insan papilloma virüsü [HPV] ve Hepatit B virüsü [HBV]).

Yeni aşının önemiyse, insan vücuduna yabancı bir maddeye karşı değil, insanın kendi hücrelerine yönelik olması. Çünkü kanser, insan hücrelerinin kontrolden çıkmış bir biçimde çoğalması demek. Yani işlerin ters gitmesi halinde aşının sağlıklı hüzrelere de zarar vermesi olası.

Bu nedenle başka onkologlar (kanser uzmanları) her ne kadar sonuçlar umut verici olsa da, bunun yalnızca bir ilk adım olduğunu ve aşının insanlarda da etkili ve güvenli olduğunun belirlenebilmesi için geniş kapsamlı klinik deneylerin sonuçlarının beklenmesi gerektiğine işaret ediyorlar. Bu arada kadınların alkol tüketimini azaltmak, sağlıklı bir kiloda kalmak ve düzenli egzersiz gibi önlemlerle meme kanseri riskini azaltabileceklerine de dikkat çekiliyor.

Kaynak : ntvmsnbc

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Meme Kanseri Aşısı Fareler Üzerinde Başarılı Oldu

Yazının devamı için tıklayın...