Pankreas KanseriWebMD'nin haberine göre, yeni bir araştırma yağlı yiyeceklerle beslenen kişilerin pankreas kanseri olma ihtimallerinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. Eğer bu yiyeceklerdeki yağlar et ve süt ürünleri kaynaklıysa risk daha da yükseliyor.

Araştırmanın bulguları, Ulusal Kanser Enstitüsü Dergisi'nde online olarak yayınlandı.

Araştırmacı Dr. Rachael Stolzenberg-Solomon daha önceki yağlı besinler ve pankreas kanseri çalışmalarının karmaşık sonuçlar ortaya koyduğunu söylüyor.

Çok Miktarda Hayvansal Yağ Tüketimi, Pankreas Kanseriyle İlişkilendirildiYeni çalışma yarım milyon yetişkin Amerikalıyı kapsıyor. Çalışma başladığı sırada katılımcıların hiçbirinde pankreas kanseri yoktu.

Katılımcılar bir önceki yıl ne yedikleriyle ilgili bir anket doldurdular. Bu anket alınan kalorinin yüzde 20'den yüzde 40'a kadarki kısmındaki yağ miktarını gösteriyordu. Stolzenberg-Solomon daha çok yağ yiyen kişilerin düzenli hayvansal yağ tüketen kişilen olduğunu söylüyor.

Araştırmacılar ortalama 6 yıl boyunca takip edildi. Bu süre boyunca erkeklerin 865'ine ve kadınların da 472'sine pankreas kanseri teşhisi kondu.

Çok yağ tüketen kişilerin, az yağ tüketenlere nazaran yüzde 23 daha fazla pankreas kanseri riskiyle karşı karşıya olduğu görüldü. Doymuş yağı en yüksek oranda tüketenlerde ise pankreas kanseri riski yüzde 36 daha fazlaydı.

Araştırma yağlı beslenmenin, et veya süt ürünlerinin birebir kanser sebebi olduğunu söylemiyor. Bu tip gözleme dayalı çalışmalar sadece bir bağlantı ortaya koyuyor, neden sonuç ilişkisini kanıtlamıyor.

Ayrıca bulgularda obezite, sigara kullanımı, diabet geçmişi gibi diğer pankreas kanserinin diğer risk faktörleri dikkate alınmıyor.

Stolzenberg-Solomon bulguların onaylanması için başka çalışmaların da yapılması gerektiğini söylüyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Çok Miktarda Hayvansal Yağ Tüketimi, Pankreas Kanseriyle İlişkilendirildi

Yazının devamı için tıklayın...

Kanser Hastaları Arasında Antioksidan Kullanımı Çok Yaygın

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Haziran 15, 2009 | 0 yorum »

Meme KanseriMedicineNet'te yayınlanana habere göre; çok yaykın şekilde kullanılmasına rağmen, antioksidan vitaminlerin meme kanseri tedavisi üzerindeki olumlu bir etkisi üzerine yapılan araştırma sayısı çok az. Bu bileşenler kanser tedavisi sırasında çok yüksek dozda alınabiliyor ve bazı uzmanlar bunun gelenekler kanser tedavisinin etkilerini azalttığına inanıyor.

Bir çalışma, kanser tedavisi üzerindeki etkisi üzerine çok az araştırma olmasına rağmen birçok meme kanseri hastasının antioksidan kullandığını gösteriyor.

Antioksidanlar ayrı olarak satılıyor ya da multivitaminlerin içersinde bulunuyor. Antioksidanların kanser tedavisinin yan etkilerini azalttığı, kanserin nüksetme ihtimalini düşürdüğü ve genel olarak sağlığı iyileştirdiğine dair yaygın bir kanı var. Ancak tedavi sırasında antioksidan kullanımının etkileri hakkında fazla araştırma yok ve bazı doktorlar haricen alınan antioksidan vitaminlerin etkilerinin radyoterapi ve kemoterapinin bazı çeşitleriyle çakışabileceğini düşünüyor.

Birçok uzman, antioksidan vitaminlerin geleneksel kanser tedavisinin etkisini azaltabileceğine inanıyor.

The Cancer Journal'da yayınlanan yeni bir çalışma, kadınlar arasındaki yaygın antioksidan vitamin kullanımına ışık tutuyor. Araştırmacılar bu çalışmada, 1990'larda yapılan çevresel faktörler ve kanser risk arasındaki ilişkiyi araştıran Long Island Meme Kanseri Projesi'ne katılan kadınlara odaklandılar.

2002 ve 2004 yılları arasında araştırmacılar, katılımcılardan antioksidan vitamin kullanımı üzerine bir röportaj talebinde bulundular. Odak noktası C vitamini, beta karoten, E vitamini ve Selenyum kullanımıydı. 1500 katılımcıdan 764'ü röportajı tamamladı. Gruptaki 663 kişi meme kanseri tedavisi için geleneksel tedavi yöntemleri olan kemoterapi, radyoterapi veya tamoxifen aldıklarını belirttiler.

Kanser Hastaları Arasında Antioksidan Kullanımı Çok YaygınBu 663 kadınının yüzde 60'ının meme kanseri tedavisi sırasında antioksidan aldığı belirlendi. Bu kişilerin çoğu vitaminleri yüksek dozda aldı. Bu, Centum multivitaminin içindekinden bile daha fazla dozda vitamin alındığı anlamına geliyor.

Yüksek dozda antioksidan vitamin kullanımınında öngörülen diğer faktörler meme kanseri teşhisi sırasında daha fazla meyve sebze tüketimi, bitkisel ürünlerinlerin kullanımı ve tamoxifen alımı.

Araştırmacılar "Meme kanseri tedavisi sırasındaki yaygın olarak yüksek dozda antioksidan vitamin kullanımı ve bunun diğer tamamlayıcı tedavilerle bağlantısı göz önüne alınırsa, ilerki araştırmaların amacı antioksidan vitaminlerin meme kanseri üzerindeki etkileri olmalı" diyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Kanser Hastaları Arasında Antioksidan Kullanımı Çok Yaygın

Yazının devamı için tıklayın...

Meme KanseriAmerikan Kanser Derneği'nin haberine göre, The Lancet Oncology'de bu ay yayınlanan bir çalışmanın sonuçları, diğer tedavilere cevap vermeyen HER2+ (araştırmalar meme kanserlerinin yüzde 25'inin HER2+ türü olduğunu gösteriyor. HER2+ tümörler diğer tümörlere göre daha hızlı büyüyor ve yayılıyor) inflamatuar keme kanseri hastalarının, lapatinib (Tykerb) kullanımından fayda görebiliceğini gösteriyor.

İnflamatuar meme kanseri (IBC) az görülen (Amerika'daki teşhis konulan meme kanserlerinin yalnızca yüzde 1 ila yüzde 3'ü), ancak agresif bir meme kanseri türü. IBC, hızlı büyümeye ve diğer kanser türlerine göre teşhis konulduğu süre içinde lenf düğümlerine yayılmaya daha meyilli bir tür. Hastalığın seyri ve olası sonuçlarını konusundaki tahminler de genelde iyi değil. Genelllikle meme yumrularıyla ilişkilendirilmez, bu nedenle erken teşhis oldukça zordur. Belirtiler memede şişkinlik, kaşınma; pembe, kırmızı veya farklı bir renkte bir bölge, bazen portakal kabuğu şeklinde bir doku; memeye dokununca sıcaklık hissi şeklinde ortaya çıkabilir.

İnflamatuar meme kanseri hastalarında çok fazla miktarda human epidermal growth factor receptor-2 (HER2) proteini ortaya çıkar. Bu protein kanser hücrelerinin büyümesine sebep olur. Bu hastalar genellikle bir kemoterapi ilaçları, trastuzumab (Herceptin) ve radyoterapi beraber kullanılarak tedavi edilir. Eğer kanser bu tedavilere tepki vermiyorsa, HER2+ inflamatuar meme kanseri hastalarının daha başka seçeneği yoktur.

Çalışmaya daha önce kemoterapi, Herceptin ve radyoterapinin beraber verildiği bir tedavi uygulanan 126 HER2+ inflamatuar meme kanseri kanseri hastası kadın ve ve HER2+ olmayan 15 kadın katıldı. Araştırma lapatinib'in üreticisi GlaxoSmithKline tarafından finansa edildi ve Chaim Sheba Tıp Merkezi, Toronto'daki Sunnybrook ve Duke Üniversitesi Tıp Merkezi gibi bir çok farklı enstitüden gelen araştırmacıların liderliğinde yapıldı.

Araştırmacılar 126 kadının yüzde 39'unun ilaca (her gün ağızdan 1500 mg) tepki verdiğini buldular. Aynı grup içinde medyan toplam hayatta kalma süresi 18.4 aydı, ilaca tepki vermeyen grupta ise bu sayı 8.4'tü. İlaca tepki veren kadınların yarısından fazlası iki ay içinde sonuçları gördü.

İlaca tepki veren hastaların kanserlerinde ortalama 25 hafta boyunca tekrar büyüme görülmedi. 6 ay sonunda HER2+ hastalarının yüzde 22'sinde ilerleme yoktu. Medyan toplam hayatta kalma süresi, daha önce trastuzumab ve lapatinib'e tepki veren hastalarda en uzundu. Hiçbir hastada kanser yok olmadı, sadece bir hasta cildinin belirgin şekilde düzeldiğini gördü.

141 kişinin yüzde 10 veya biraz daha fazlasında sık rastlanan yan etkiler görüldü : İshal, ciltte ürtiker benzeri kabartı ve döküntüler, bitkinlik, bulantı, anoreksi, nefes darlığı, kusma ve sırt ağrıları. En sık rastlanan yan etki ishaldi. 141 kişiden 45'inde çok ciddi yan etkiler görüldü : Nefes dalığı, akciğerler çevresinde su toplama ve ateş. Ancak fakat çoğu vakada bu yan etkilerin lapatinib tedavisiyle ilgili olduğu kesin değildi. Lapatinib tedavisi dolayısıyla oluşan yan etkiler yüzünden 5 kadın hayatını kaybetti.

Çalışmanın sonuçları umut verisi olsa da, ilacın bu tedavi amacıyla kullanımı henüz FDA tarafından onaylanmadı. Lapatinib'in ayrıca prostat, beyin, karaciğer, yumurtalık ve diğer bazı kanser türleri üzerinde etkisi üzerine çalışmalar yapılıyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Lapatinib Bazi İnflamatuar Meme Kanseri Türlerine Karşı Kullanılabilir

Yazının devamı için tıklayın...

KemoterapiUlusal Kanseri Ensitüsü'nün web sitesinde yer alan habere göre araştırmacılar bireylerin genetiği ve kemoterapiye verdiği tepki arasında bir bağlantı buldular. Ulusal Kanser Enstitüsü araştırmacıların bulguları, SOD2 geninde yer alan bir genetik değişimin insanın bir kemoterapi ilacı olan Siklofosfamid'a verdiği tepkileri etkileyebileceğini gösteriyor. Siklofosfamid meme kanseri ve diğer kanser türlerinin tedavisinde kullanılıyor.

SOD2 geni, reaktif oksijen türleri (ROS) ya da serbest radikaller denen moleküllerin hücrelere zarar vermesini engelleyen bir anahtar protein üretiyor. Serbest radikaller, normal hücresel süreçlerde ve bazı kemoterapi ilaçlarının etkisiyle üretiliyor. Bulgular meme kanseri hastalarındaki Siklofosfamid direncini işaret eden bir mekanizmayı ve potansiyel biyogöstergeyi işaret eden ilk ön kanıtları temsil ediyor. Çalışma 9 Haziran 2009'da Clinical Cancer Research'te online olarak yayınlandı.

Araştırmacılardan Dr. Sharon Glynn "Bu çalışma, kişiye özel bir ilaçla, bir hastada belirli kemoterapilerin etkilerini değiştirebilecek genetim değişimlerin olup olmadının teşhisini yapabileceğimiz testlerin geliştirilebileceğini gösteriyor" diyor.

Çalışmaya katılan bir başka araştırmacı Dr Stefan Ambs da "Gelecekte bu tip testler, SOD2 değişimi olan hastaların tedavilerinin desteklenmesinde kullanılabilir. Böylece bu hastaların Siklofosfamid bazlı tedavilerden daha etkili bir tedavi alacağına emin olabiliriz." diyor.

Araştırmacıların SOD2 geninde tespit ettikleri değişken, manganez süperoksit dismutaz (MnSOD) denen bir enzimin hem yapısını hem de işlevini etkiliyor. MnSOD normalde Mitokondri denen hücresel kompartmanlarda işlevini yerine getiriyor ve hücresel metabolizma sırasında şekillenen reaktif oksijen türlerinin zararlarına karşı hücreleri koruyor. Reaktif oksijen türleri aşırı miktarda olması, hücrelerde toksik etki yapabiliyor. Aslında bazı antikanser ilaçları kanserli hücrelerin öldürülmesi için yüksek miktarda reaktif oksijen türleri üretimine dayanıyor. Buna ilaveten bazı çalışmalar, MnSOD'in reaktif oksijen türlerini nötralize ettiği için kemoterapi ilaçlarının etkilerini de değiştirebileceğini işaret ediyor. Örneğin hayvanlar üzerinde yapılan bir deneyde, yüksek MnSOD aktivitesinin çok yaygın bir antikanser ilacı olan Doxorubicin'in toksik etkilerine karşı hücreleri koruduğu görülmüş.

Yeni çalışmalar araştırmacılar genetik değişimin meme kanseri olan kadınlardaki hayatta kalma oranına olan etkisini ABD'den 248 ve Norveç'ten 340 kişinin katılımıyla iki farklı grupta incelediler. Kadınların bazıları kemoterapi görürken diğerler görmedi. Ekip öncelikle hangi tür SOD2 genine sahip olduklarını bulmak için kadınların DNA'larını inceledi. Araştırmacılar kemoterapi alanlar arasında belirli bir genotipi olan kadınların hayatta kalma oranının düşük, genotipi daha farklı olan kadınlarda ise hayatta kalma oranın en düşük seviyede olduğunu buldular. Kemoterapi almayan kadınlarda ise SOD2 genotipinin hayatta kalma oranı üzeriden bir etkisi olmadı.

Ekip daha sonra SOD2 genotipi ve alınan kemoterapi ilacının türü arasındaki ilişkiyi inceledi. Veriler Siklofosfamid, Doxorubicin ve 5-fluorouracil ilaçlarından hangisinin verildiğine göre analiz edildi. Siklofosfamid ve Doxorubicin, tedavi sırasında kanserli hücrelerde reaktif oksijen türleri üretti. Araştırmacılar belirli bir genetik değişimin varlığının, bu üç ilaçtan herhangi birinin yer aldığı bir kemoterapi rejimi ile tedavi edilen hastalardaki düşük hayatta kalma oranıyla bağlantılı olduğunu tespit ettiler. Ancak en belirgin etkiler Siklofosfamid'de görüldü. Kemoterapisinde Siklofosfamid bulunan ve SOD2'nin farklı bir değişken formunun olduğu kadınlarda hayatta kalma oranı en düşük seviyedeydi.

Araştırma ekibi bu bulguların onaylanması için daha fazla çalışma yapılması gerektiğini belirtiyorlar. Ekip, farklı değişimlerin diğer kemoterapiler üzerindeki dirence olan etkilerini dikkatle incelemeyi planlıyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Meme Kanseri Olan Kadınlardaki Bir Genetik Değişim, Kemoterapi İlacına Dirençle İlişkilendirildi

Yazının devamı için tıklayın...

Tüm HaberlerWebMD'nin haberine göre diabet ilaçları önleyici ve tedavici edici kanser aşılarının geliştirilmesine yardımcı olabilir. Yeni bir çalışmada metformin isimli diabet ilacı verilen farelerin bağışıklık sisteminin kansere karşı daha etkili olduğu görüldü.

Yeni bir çalışmaya göre diabet (şeker hastalığı) ilacı Metformin kanser aşılarının daha etkili olmasını sağlayabilir.

Pennsylvania Üniversitesi araştırmacılarından Dr. Yongwon Choi "Bu sonuçlar beklenmiyordu, ancak bulgular çok önemli, tedavi edici veya önleyici aşıların iyileştirilmesini sağlayabilir" diyor.

Choi'nin ekibi aslında diabet ilaçlarıyla ilgilenmiyodu ve bağışıklık sistemini güçlendirmeye çalışmıyordu.

Ekip aslında bağışıklık sisteminin hastalığa yol açan bileşenleri tekrar gördüğünde anında tepki vermesini sağlayan hatırlama mekanizmasını çözmeye çalışıyordu.

Bağışıklık sisteminin hatırlama mekanızması vücuttaki bellek T hücrelerine dayanıyor. Hastalığa neden olan şey ortaya çıktığında harekete geçmen bu hücreler hastalığı yol açan bileşenleri tanımaya programlılar.

Enfeksiyon sırasında veya bağışıklık kazandırıldıktan sonra vücut hastalıkla savaşmak için çok büyük bir T hücre tepkisi verir. Tehdit ortadan kalktıktan sonra bu T hücreleri de yok olur, sadece birkaç tanesi yeni bellek T hücrelerinin üretimi için hayatta kalırlar. Ancak bu döngünün nasıl gerçekleştiği hala gizemini koruyordu.

Choi'nin ekibi bellek T hücrelerinin yakıt sistemlerini değiştirerek hayatta kaldıklarını buldular. Çoğu diğer hücre gibi glükoz yakan T hücreleri daha sonra yağ yakmaya başlıyorlar. Araştırmacılar laboratuar ortamında yakıt sistemini değiştiremeyen fareler yetiştidiler ve bu fareler daha sonra T hücresi üretemediler.

Metformin'in etkilerinden bir tanesi hücrelerin yağ yakmasına yardım etmek. Choi ve arkadaşları bu farelere metformin verdiler ve ilaç farelerin tekrar bellek T hücreleri üretmesini sağladı.

Bu bulgu araştırmacıları "ilaç normal farelere verilirse ne olur" sorusuna götürdü. Normalde hayvanlar üzerinde koruma etkisi olmayan deneysel bir kanser aşısı normal farelere enjekte edildi. Metformin verilen farelerde aşının kanseri önlemede çok daha etkili olduğu görüldü.

Choi "Bulgular hiç beklenmedikti, sadece şanslıydık" diyor. "Tabiki bu bulgular metformin alırsanız otomatik olarak daha iyi bellek tepkileri verirsiniz anlamına gelmiyor. Ancak çok yaygın olarak kullanılan bu ilaç, mevcut aşılama programlarının geliştirilmesine yardımcı olabilir. Eğer bulgumuzu bu programlarla beraber kullanabilirsek, aşıların etkilerini artırabiliriz.

Choi ve arkadaşlarının bulgularını içeren rapor Nature dergisinde online olarak yayınlandı.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Diabet İlaçları Kanser Aşılarının Daha Etkili Olmasını Sağlayabilir

Yazının devamı için tıklayın...

Tüm HaberlerForbes'un haberine göre Amerikan Klinik Onkoloji Derneği'nin bu yılki konferansının ana konusu, uzun süredir kanser tedavisi konusunda büyük bir ilerleme ya da buluş olmaması. Mevcut ilaçlar ancak hastaların hayatta kalma süresini uzatıyor.

Amerikan Klinik Onkoloji Derneği'nin (ASCO) kanser tedavisi ile ilgili senelik konferansında bu sene büyük gelişmeler ne yazıkki oldukça az yer tutuyordu.

Toplantıda sunulan ve herkesçe bilen verilerin çoğunluğu başarısız deneylere aitti, ve umut vadeden araştırmalar genellikle erken evre çalışmalarda görülüyordu.

Boston'daki Dana-Farber Kanser Entitüsü doktorlarından Eric Winer "İyi yapılmış ve bize biriniz nasıl tedavi etmememiz gerektiğini gösteren çalışmalar da bazen başarılı deneyler kadar önemli olabiliyor" diyor. "Bu çalışmalar insanlar bir tedavinin gereksiz yükünden kurtarıyor ve böylece zaman kaybetmiyoruz."

Bu seneki konferanstaki asıl odaklanılan konular, tedaviye yoğunlaşma yolları ve gereksiz test ve tedavileri elemek üzerineydi.

Her ne kadar kemoterapi birçok kanser türü için standart tedavi olsa da, bilim adamları son yıllarda tümörün şeklinde ve büyümesinde etkili olan belirli moleküllere müdahele eden hedefli tedavilere odaklandılar.

RituxanRoche ve Biogen Idec tarafından satılan ve kötü huylu B-hücrelerinin üzerindeki proteine bağlanarak bağışıklık sisteminin bu hücrelere saldırmasını sağlayan Rituxan isimli ilacı kullanan Hodgkin dışı lenfoma (bir tür lenf kanseri) hastaları çok daha uzun yaşıyorlar.

Ancak yaklaşık 40 senedir, başkan Richard Nixon 1971'de kansere karşı savaş ilan ettiğinden beri tam bir tedavi ufukta görünmüyor.

Wolters Kluwer'da araştırma direktörü olan Ben Weintraub "2003-2005 yıllarda herkes yeni tedavileri birleştirmeyi ve hayatta kalma süresini uzatmayı konuşuyordu, ancak bu strateji şimdiye kadar başarısız oldu" diyor.

Limitli hayatta kalma faydası

Konferansta tartışılan verilerdeki kanıtlara göre, başarılı ilaç deneyleri bile ancak birkaç ay veya hafta daha uzun hayatta kalma süresi sağlıyor.

Amerikan Kanser Derneği'nin istatistiklerine göre 1990'dan 2005'e kadar erkeklerdeki kanser yüzünden ölüm oranı yüzde 19, kadınlardaki ölüm oranı ise yüzde 11 azaldı. Ancak bu hastalık yüzünden hala her yıl 600.000 Amerikalı hayatını kaybediyor.

Ölüm oranlarındaki düşüş oranı kanseri önleme konusundaki ilerlemeye, erken teşhis ve gelişmiş tedavilere bağlanıyor.

Weintraub "Kanser tedavisi her yıl daha da iyiye gidiyor, ancak büyük bir ilerleme ya da buluş olmaması ilaç şirketleri için kötü birşey" diyor.

Bu yılkı konferansta tartışılan ve umut vadeden unsurlardan biri de hücreleri onaran bir enzim olan PARP. Sanofi-Aventis tarafından satın alınan BiPar Inc. ve AstraZeneca Plc'in PARP ile ilgili orta evrede geliştirmeleri bulunuyor, ancak bunların ilaç olarak piyasaya sürülmesine daha seneler var.

İlerlemiş akciğer kanseri üzerine yapılan çalışmalar da Avastin, Tarceva ve Alimta gibi ilaçların devamlı kullanılmasının hayatta kalma süresini uzattığını gösteriyor.

Bu gibi ilerlemeler, 2003'de Avastin'in uygulama değiştiren sahneye çıkışını gören konferans gibi önceki konferanslarla tezat oluşturuyor.

Bu sene Orlando'daki konferansta Avastin'in tümörleri operasyonla alınan erken evre kolon kanseri hastalarının tedavisindeki başarısızlığı konuşuldu.

Allegheny General Hastanesi Onkoloji bölümü başkanı ve araştırmanın lideri Dr. Norman Wolmark "Hastalarımıza iyileşme oranını artıracak yeni bir tedavi sunma konusunda başarısız olduk" diyor.

Wolmark Avastin'in bir yıldan uzun süreli kullanıldığı diğer çalışmaların da başarız olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu söylüyor.

Konferansta ayrıca Roche meme kanseri ilacı Herceptin'in, mide kanseri hastalarının bir bölümünün yaşam süresini 2.5 uzattığını açıkladı.

Chicago'lu bir onkolog olan ASCO başkanı Richard Schilsky bu gelişmenin standart tedavi üzerinde hızlı bir etkisi olacağını söylüyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - ASCO KOnferansı : Kanser Tedavisinde Önemli Bir İlerleme veya Buluş Yok

Yazının devamı için tıklayın...

Melanoma Karşı Aşı Tedavisi Umut Vadediyor

KanseriTedaviEt.com | Cuma, Haziran 05, 2009 | 0 yorum »

Cilt KanseriNewswise'da yayınlanan habere göre en ölümcül kanserlerden biri olan melanoma karşı geliştirilen bir tür aşı, vücudun bağışıklık sistemini harekete geçirerek kanserli hücrelere saldırıyor. Bulgular melanom ve genel olarak kanserdeki aşı tedavisinde önemli bir rol oynuyorç

Teksas Üniversitesi M. D. Anderson Kanser Merkezi araştırmacılarına göre yeni tür bir aşı, bir immunoterapi (bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine yönelik bir tür aşı tedavisi) ilacı olan Interleukin-2 ile birlikte verildiğinde, dünyanın en ölümcül kanser türlerinden biri olan melanom cilt kanserinde artan tepki oranları gösteriyor ve ilerlemeyi durdurarak hayatta kalmayı süresini uzatıyor.

American Society of Clinical Oncology'de (ASCO) sunulan bulgular, deneklerin olasılık dağılımına göre gruplara ayrıldığı bir evre III klinik deneyde, hastalığa ve genel olarak kansere karşı klinik faydayı gösteren ilk aşı olma özelliğini taşıyor. Bulgular ASCO'nun basın programında Dr. Patrick Hwu ve M. D. Anderson Melanom Tıp Onkoloji Bölümü başkanı Prof. Dr. Patrick Hwu tarafından sunuldu.

Amerikan Kanser Derneği'ne göre melanom görülme sıklığı en hızla artan kanser türlerinden biri. 2009'da ABD'de 68.720'den fazla kişiye melanom teşhisi kondu ve muhtemelen 8.650 kişi bu hastalık yüzünden hayatını kaybedecek. 5 yıllık hayatta kalma oranı bölgesel olması durumunda yüzde 16, diğer organlara yayılması durumunda ise yüzde 65.

Melanoma Karşı Aşı Tedavisi Umut VadediyorAraştırmacılardan Hwu "Görünen o ki bu hastalık için çok daha iyi tedavilere ihtiyaç var" diyor. "Daha çok çalışmanın yapılması gerekiyor, ancak bu bulgular da melanom ve genel olarak kanserdeki aşı tedavisinde önemli bir rol oynuyor. Eğer vücudun kendi bağışıklık sisteminin tümör hücrelerine saldırmasını başarabilirsek, sağlıklı dokulara vermeden vücudun kanserden kurtulmasını sağlayabiliriz."

Hwu ve Goshen Kanser Tedavi Merkezi tıp direktörü Dr. Douglas Schwartzentruber, Ulusal Kanser Enstitüsü'ndeki (NCI) görevleri sırasında aşının geliştirilmesi ve basit klinik çalışmaları yürüttüler. gp100:209-217 (200M) olarak bilinen peptid aşısı, hastaların bağışıklık tepkilerini düzenleyek T hücrelerini harekete geçiriyor.

Hwu "Bu aşı tümör yüzeyindeki antijenleri saptamak için vücudun sitotoksik (sitotoksik maddeler, hücreye toksik şekilde etki edip hücreyi öldüren ya da fonksiyonunu durduran maddelerdir) T hücrelerini faaliyete geçiriyor. T hücreleri de daha sonra tümör hücrelerinin zarında delikler açan enzimler salgılayarak hücrenin parçalanmasını sağlıyorlar."

NCI tarafından yürütülen bir evre II çalışmasında Interleukin-2 (IL-2) ile birlikte kullanılan aşı metastatik melanom hastalarında yüzde 42'lik bir tepki oranı görüldükten sonra, bu iki bileşeni test eden bir evre III deneyi 10 yıldan da uzun bir süre önce başlatılmıştı.

Hwo bütün kanser merkezleri ve hastaneler immunoterapi hizmeti veremediği için IL-2 ile yapılan böyle büyük ve birden fazla örgütün katılımıyla gerçekleşen deneylerin kendi içinde zorlukları olduğunu söylüyor. IL-2 ile yapılan bu özel tedavinin kalp ve akciğerler için risk oluşturan düşük tansiyon ve kaçış sendromu hastalığı gibi yan etkileri olduğundan, IL-2 genellikle yoğun bakım ünitelerinde uygulanıyor. M. D. Anderson geçen ay bu ilaç için özel bir bölüm açtı, daha bu tedaviyi kendi yoğun bakım ünitesinde veriyordu.

Çalışmaya konu olan evre III deneyi, ülke çapındaki 21 merkezden toplam 185 hasta katılımıyla yapıldı. Tüm katılımcıların metastatik melanomu ve IL-2'ye verilen tepkiyi işaret eden katmanlaşmış kutanöz metastaz vardı. Hastalar, bir kısmına yüksek doz IL-2, diğer kısmına IL-2 ve aşı birlikte verilecek şekilde gelişigüzel bir şekilde gruplandı. IL-2 ayağı için 94 hasta kaydedildi ve bu hastaların 93 tedavi edildi. IL-2 ve aşının beraber kullanıldığı gruba ise 91 kişi kaydoldu ve 86'si tedavi edildi.

Çalışmada aşı verilen grupta yüzde 22.1 oranın belirgin bir tepki oranı ve 2.9 aylık ilerlemenin durduğu bir hayatta kalma süresi görüldü. Bu oranlar diğer grupta yüzde 9.7 ve 1.6 ay seviyelerindeydi. İstatiksel olarak anlamlı olmasa da medyan toplam hayatta kalma süresi aşı verilmiş olan kişilerde pozitif bir trend izliyordu ve oranlar 17.6 aya karşı 12.8 aydı.

Araştırmayı yürüten Schwartzentruber "Bu, kanser aşı deneyleri arasındaki ilk pozitif olan çalışma ve bulgular ileri melanomun tedavisi için çok ileri bir adımı temsil ediyor. Ancak son 10 yılda çok fazla şey öğrendik ve bu aşıyı hayata geçirebilmemiz için bu bulguları birleştirmemiz gerekiyor." diyor.

Hwu da aşı içim evre III hastalarının uzun süre boyunca izlendiği ve daha fazla metastatik melanom hastasının katılımının sağlanabileceği başka araştırmalar yapılması gerektiğine katılıyor.

Hwu "Şu an aşı sadece melanomu olan kişilerin anca yarısına verilebiliyor çünkü aşının hastanın doku tipi veya HLA'sı (insan lökosit antijenler) ile uyumlu olması gerekiyor. Bizim için en önemli şey yaklaşımımızı genişletmek ve daha fazla hastanın faydalabilmesi için peptidlerin karışımlarını kullanmak." diyor. "Ayrıca aşıyı, anti-CTLA4 gibi diğer bağışıklık tetikleyici bileşenleri ekleyerek geliştirmek istiyoruz."

Çalışma, Ulusal Kanser Ensitüsü ve IL-2'yi üreten Novartis tarafından finanse edildi.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Melanoma Karşı Aşı Tedavisi Umut Vadediyor

Yazının devamı için tıklayın...

Kanser Tedaviniz İçin İkinci Bir Görüşe İhtiyaç Var Mı?

KanseriTedaviEt.com | Perşembe, Haziran 04, 2009 | 0 yorum »

TavsiyelerWebMD'nin bu yazısında asıl doktorunuz dışında kanser tedavinizin için başka bir doktordan ikinci bir görüş almanın öneminden bahsedilmiş. Uzmanlar ikinci bir görüş almanın doğru bir karar olduğu konusunda hemfikirler.

Kanser hastası olarak ikinci bir görüşe başvurmak sizin hakkınızdır.

Kanser teşhisi konulduğunda ve doktorunuz tedavi planınızı hazırladıktan sonra, hala içinizi kemiren bir şüphe duyabilirsiniz: Ya eğer doktorum yanılıyorsa? Onkoloğunuzu ne kadar seviyor veya ona ne kadar güveniyor olursanız olun, herhangi bir şeyin gözden kaçırılıp kaçırılmadığını ya da yeni bir tedavinin olup olmadığını merak etmeniz doğaldır. Eğer şüpheleriniz varsa, ikinci bir görüşe başvurun.

Uzmanlar, ikinci bir görüşe başvurmanın giderek yaygınlaştığını söylüyorlar. Atlanta’daki Amerikan Kanser Derneği’nde kanser bilgilendirme direktörü olarak görev yapan Terri Ades, “Geçmişte kanserli insanlar çoğu zaman ikinci bir görüşe başvurma konusunda tereddüt ederlerdi, ancak bugün bu konuda çok daha rahatlar” diyor. Siz de rahat olmalısınız. Bu sizin sağlığınız ve hayatınız. İkinci bir görüşe başvurmak hasta olarak hakkınız.

Zaten kanser gibi ciddi bir konuda başka bir uzmanın görüşünü almak mantıklıdır. Yeni bir araba alırken, ilk tanıştığınız satış elemanından araba almazsınız, biraz gezersiniz. Ve eğer bir araba için bu kadar zahmete giriyorsanız, kanser tedavinizle ilgili karar verirken en azından biraz dikkatlı olmanız gerekmez mi?

Uzmanlar, doktorların sizin asla ikinci bir görüş almanızı engellememeleri gerektiğini söylüyorlar, aksine sizi desteklemeliler.

Harvard Tıp Okulu’nda yardımcı profesör ve Boston’daki Dana-Farber Kanser Enstitüsü’nde onkolog olarak görev yapan Harold J. Burstein, “Doktorlar hastalarının ve ailelerinin tedavi ile ilgili rahat olmalarını isterler” diyor. “İkinci görüşler çoğu zaman bu konuda yardımcı olur, çünkü güvence sağlarlar.”

Öyleyse ikinci bir görüşe başvurma hakkında bilmeniz gerekenler nedir ? WebDM uzmanlara sordu.

Neden İkinci Bir Görüşe Başvurmalı?

İkinci bir görüşe başvurmanın yararları nelerdir? Rochester’daki Mayo Kliniği’nde tıbbi onkoloji başkanlığını yürüten Jan C. Buckner yanıtın bir kısmını veriyor: “Herkes her zaman doğru değildir.” Buckner, ikinci görüşlerin tedaviyi, hastalık seyir tahminini ve hatta teşhisi değiştirdiği vakalar görmüş.

Ancak her ne kadar ikinci bir görüşün tedavinizi tamamen değiştirme ihtimali bulunsa da, uzmanlar bu tip vakaların azınlıkta olduğunu belirtiyorlar.

Burstein, “İkinci görüşler, doktorlar standart prosedürleri takip etse bile, birçok açıdan yararlı olabilir” diyor. “Gittiğiniz yönü doğrulatabilir, ama ayrıca yeni yönler ve fikirler, ya da bütünsel kanser merkezlerinde uygulanan klinik deneyler önerebilir. Tecrübe, kanser hastalarının tedavisinde önemlidir ve ikinci görüşler hastaların bir onkoloji tecrübesi birikimine erişimini sağlar.”

Çoğu ikinci görüşler zaten bildiklerinizi doğruluyor olsa bile, yine de önemli rol oynarlar. İkinci bir görüş kafanızı rahatlatır.

Buckner “İkinci bir görüş almazlarsa, insanlar bazen ‘ya’lara saplanıp kalırlar” diyor. “Ya farklı bir tedavi olsaydım? Ya başka bir doktora görünseydim?” İkinci bir görüşten doğrulama almak gerçekten yardımcı olur. Birden çok uzmanın ihtiyacınız olan tedavide birleştiğini bilirsiniz ve mümkün olan en doğru tercihi yaptığınız konusunda daha rahat hissedersiniz.

Kimlerin İkinci Bir Görüşe İhtiyacı Vardır?

İkinci bir görüşe başvurmak hiçbir zaman kötü bir fikir değildir. Ancak bazı durumlar vardırki mutlaka ihtiyaç duyarsınız. Bunlar şu gibi durumlardır:

Eğer doktorunuzla ilgili şüpheleriniz varsa ya da onunla anlaşamıyorsanız: Doktorunuzla iyi bir ilişkiye sahip olmanız önemlidir. Eğer yoksa, kendinizi rahat hissedebileceğiniz başka birisini bulun.

Eğer doktorunuzun kanserinizin tedavisi ile ilgili çok tecrübesi yoksa: Onkoloğunuza baştan, sizin sahip olduğunuz türdeki kanserin tedavisi ile ilgili ne kadar tecrübesi olduğunu sorun. Eğer yetersizse, ikinci bir görüşe ihtiyacınız var demektir. Burstein, bütün kanser türlerinin tedavisinde tecrübenin çok önemli olduğunu belirtiyor.

Ender görülen bir tür kanser hastasıysanız: Eğer yaygın görülen bir göğüs ya da prostat kanseri hastasıysanız, yardımcı olabilecek bir çok iyi doktor vardır. Ancak, ortalama bir onkolog, çok fazla - belki de hiç – ender görülen türde kanser vakası görmemiş olabilir. Sorun yalnızca tecrübe eksikliği değil. Buckner, “Bir kanser türü ne kadar ender görülüyorsa, tedavisi konusundaki görüşlerin farklı olma ihtimali o kadar artacaktır.”

Eğer doktorunuz hayatınızı kurtaracak bir tedavi türü olmadığını söylüyorsa.
İkinci bir görüşe başvurmak çoğu zaman oldukça basittir. Önce sigorta şirketinizden sigortanızın bunu kapsayıp kapsamayacağını öğrenin. Birçok sigortacı aslında kanser tedavisinden önce ikinci bir görüşe gerek duyarlar. Sonra sizi ikinci bir görüş alabileceğiniz bir uzmana yönlendirmeleri için onkoloğunuza ya da aile doktorunuza başvurun.

Ayrıca arkadaşlarınıza ya da ailenize de bir isim sorabilirsiniz. Ya da evinize en yakın özel kanser tedavi merkezlerinde bir uzman bulmaya çalışabilirsiniz.

Hiç İki Görüşten Fazlasına İhtiyaç Duyabilir Misiniz?

Eğer iki görüş bir görüşten daha iyiyse, mantık olarak üç – veya dört, ya da beş – görüş daha da iyi olmaz mı? Uzmanlar çoğu durumda bunun doğru olmadığını, eğer iki doktor görüş birliğine varıyorsa, büyük olasılıkla aynı şeyi söyleyecek daha fazla kişi aramanın pek anlamı olmayacağını söylüyorlar .

Ancak Ades, bazı ender görülen durumlarda üçüncü bir görüşün yardımcı olabileceğini söylüyor. Bazen uzmanlar en iyi tedavi konusunda görüş ayrılığında olabiliyor. Örneğin, prostat kanseri hastası bir kişi, üroloğundan sonra onkoloğundan da bir öneri alabilir. Ades, bu gibi durumlarda üçüncü bir görüşün yardımcı olabileceğinden bahsediyor: “Hangi görüşe yönelmeniz gerektiğini üçüncü bir kişi belirleyecektir.”

İkinci Bir Görüşe Başvurursanız Doktorunuz Size Kızar mı?

İkinci bir görüşe başvurmanın onkoloğunuzu gücendirebileceğinden endişelenebilirsiniz. Doktorunuzun görüşünü eleştirmek ayıp değil midir?

Uzmanlar kesinlikle öyle olmadığını söylüyorlar. Aslında eğer doktorunuz ikinci bir görüş alma fikrinize olumsuz tepki veriyorsa, bu kötü bir işaret olabilir. Buckner, “Hastalarıma, bir doktor ikinci bir görüşe başvurma fikrinizden en ufak bir şekilde rahatsız oluyorsa, kesinlikle başka bir doktora ihtiyacı olduklarını söylüyorum” diyor.

Aksine, doktorlar ikinci bir görüşe başvurmaları konusunda insanları desteklemeliler. İyi doktorlar sizin tedaviniz sırasında güvenli hissetmenizi isterler. Onlardan yardım almaya zorlanmış gibi hissetmenizi istemezler.

Burstein “İkinci bir görüş alma fikrinizi belirttiğinizde, doktorunuz ‘İyi fikir – şu isim listesine bir göz at istersen’ demeli” diyor. “Bu şekilde tepki vermeli.”

O yüzden asla ikinci bir görüş alma isteğinizi belirtmekten çekinmeyin. Sonuçta, ikinci bir görüş almanız doktorunuzla olan ilişkinizi zayıflatmaktan çok büyük olasılıkla geliştirecektir. Mümkün olan en iyi tedaviyi alacağınızı bilmenin verdiği yeni bir güvenle, doktorunuzla tedaviye başlayabiliyor olacaksınız.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Kanser Tedaviniz İçin İkinci Bir Görüşe İhtiyaç Var Mı?

Yazının devamı için tıklayın...

Bütünsel Kanser Tedavisi İçin Kimlerden Destek Almalı ?

KanseriTedaviEt.com | Çarşamba, Haziran 03, 2009 | 0 yorum »

TavsiyelerKanser tedavisi dendiğinde, aklınıza çoğunlukla kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi tedaviler gelir. Ancak kanserle mücadele, kanserli hücreleri yok etmekten daha fazlası demektir. WebMD'nin aşağıda tercümesini vermiş olduğumuz yazısında bahsedilen bu 6 kişi, kanser tedavisi sırasında size destek olabilir.

Beslenmeden manevi desteğe kadar, bu 6 kişi kanser tedavisi sırasında size destek olabilir.

Kanser tedavisi dendiğinde, aklınıza çoğunlukla kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi tedaviler gelir. Ancak kanserle mücadele, kanserli hücreleri yok etmekten daha fazlası demektir.

Kanser tedavisi sırasında, iyi beslenmeye ve sağlıklı bir kiloyu korumaya ihtiyacınız vardır. Tedaviniz ya da tedavinizin yan etkileriyle ilgili soruları kime soracağınızı bilmeniz gerekir. Kanserin duygusal etkileriyle mücadele etmek için yardıma ihtiyacınız olabilir. Bu yüzden her ne kadar bir diyetisyeni, sosyal görevli ya da bir terapisti önemli bir destek olarak düşünmeseniz de, genellikle bunlar da önemlidir.

Amerikan Kanser Derneği’nde kanser bilgilendirme direktörü olan Terri Ades, “Bir kişinin tıbbi tedavisine bütünsel bir açıdan bakmalıyız” diyor. Doktorunuzun ana işi kansere odaklanmak olsa de, diğer sağlık uzmanları da sizin sağlığınızı korumak için çabalarlar” diyor.

Şimdi tedaviniz sırasında kanser desteği için dayanak olarak kullanabileceğiniz altı sağlık uzmanı hakkında biraz bilgi verelim.

Hasta Bakıcınız: Kanser Destek Ekibinizin Lideri

Hasta bakıcıların kanser tedavinizde rol oynadığını söylemek herhalde sizi şaşırtmaz. Ancak tam destek konusunda ne kadar önemli olduklarını farketmeyebilirsiniz.

Ades “Hasta bakıcılar bir hastanın en büyük avukatıdır” diyor.

Harold Burstein da bu konuda hemfikir. Boston’daki Dana-Farber Kanser Enstitüsü’nde onkolog olarak görev yapan Burstein “Bence hasta bakıcılar tedaviyi hastanın bakış açısından görmede bir doktordan daha başarılı olabilirler” diyor.

Ne tip hasta bakıcılar göreceksiniz? Her türlü. Fakat onkoloğunuzun büyük olasılıkla ya bir onkoloji hasta bakıcısıyla (kanser tedavisinde özel eğitimleri olan) ya da bir pratisyen hasta bakıcı ile yakın olarak çalışıyordur. Bu hasta bakıcılar, tedavinin bulantı gibi yan etkilerini yönetmede ve önlemede kritik bir rol oynar.

Ayrıca günlük endişelerinizle ilgili size yardımcı olmada önemli rol oynarlar. Örneğin endişelerinizi doktorunuza iletirler. Kanser destek takımınızdaki diğer uzmanlarla beraber tedavinizi koordine edebilirler. Sizi kanser destek hizmetlerine yönlendirebilirler. Tedavi süreci boyunca, hastalar genellikle hasta bakıcılarına önemli ölçüde güvenirler.

Ades, “Hasta bakıcılar hastalara destek verme ve soru cevaplama konularında doktorlara göre daha fazla zaman harcarlar” diyor. “Genellikle rahat, güvenilir bir ilişki geliştirirler.”

Psikolojik Rehberiniz: Her Türlü Kanser Destek Ekibinin Kilidi

Kanserle yaşamak – ve kanser tedavisinden geçmek – derin psikolojik etkilere sebep olabilir. Birçok insan anksiyöz ya da depresif olabilir. Bir terapiste (sosyal klinik görevlisi, psikolog ya da psikiyatrist gibi) gitmek kanser tedavisi desteğinin önemli bir parçası olabilir.

Terapistler, kanser tedavinizin birçok farklı yönüyle ilgili size yardımcı olabilirler. Kanserin sebep olduğu bazı büyük ve korkutucu problemlerle baş etmenize yardımcı olabilirler. Ancak terapistler ayrıca günlük pratik problemlerinizle de ilgili yardımcı olabilirler : Kanserinizle ilgili çocuklarınızla nasıl konuşmalısınız? Patronunuza ve iş arkadaşlarınıza durumunuzdan ne kadar bahsetmelisiniz?

Bazı kanser merkezlerinin çalışanları içerisinde terapistler vardır. Ayrıca doktorunuz sizi dışardan kanser tedavisi desteği alanında uzmanlaşmış bir psikolojik rehbere yönlendirebilir.

Sosyal Görevliniz: Kanser Destek Kaynaklarıyla İlgili Yardım

Sosyal görevliler, birçok farklı yönden yardım edebildikleri için, sıklıkla tedavi destek ekiplerinde kilit görev oynarlar. Kanser tedavisinin stresiyle mücadele etmede size ve ailenize ciddi bir manevi destek olabilirler.

Ancak sosyal görevliler, birçok pratik şeyle ilgili de yardımcı olabilirler. Örneğin kanser destek grupları, ulaşım ve diğer ihtiyaç duyabileceğiniz toplum kaynaklarını sizin için bulabilirler. Tedavinin kafanızı karıştıran yönlerini anlamanıza ve hatta evrak işlerinize yardımcı olabilirler.

Hastaneniz, personeli dahilinde sosyal görevli barındırıyor olabilir. Hatta bazı sağlık merkezlerinin personelinde kanser tedavisi desteği alanında özel olarak eğitilmiş onkoloji sosyal görevlileri bulunabilir. Dilerseniz, günlük tedavi için hastane dışında çalışan bir sosyal görevliye gitmeyi tercih edebilirsiniz. Hastalıklarla mücadele eden insanları tedavide uzmanlaşmış birilerini bulmayı deneyin.

Ruhsal Danışmanınız: Kanser Destek Ekibindeki Kişisel Danışmanınız

Birçok insan ve aileleri için, inanç ve ibadet kanser tedavisini atlatmada büyük önem taşır. Ulusal Kanser Enstitüsü’ne göre bazı araştırmalar gösteriyor ki, güçlü dini inançları olan insanlar daha az acıya, anksiyeteye ve depresyona girebiliyorlar. Bazen kanserle mücadele etmek inancınızı sınayabilir ve endişelerinizle ilgili birileriyle konuşmanız gerekebilir.

Tedavi desteği için ruhsal bir danışman bulmak iyi bir fikir. Rahip veya haham gibi topluluğunuzdaki bir dini lider olabilir. Ya da hastaneniz personelinde yer alan din görevlisiyle konuşabilirsiniz. Tabii ki bir ruhsal danışmanın resmi bir ünvanı olması gerekmez. Sadece ibadet grubunuzdaki yakın arkadaşlarınızla görüşmek bile sizi çok rahatlatabilir.

Diyetisyeniniz: Kanser Desteğinde Beslenmenin Önemi

Eğer kanser tedavisi görüyorsanız, iyi beslenme aklınızdaki son şey olabilir. Dengeli bir diyetle uğraşmak için çok yorgun ya da meşgul olabilirsiniz. Ayrıca kanser ve tedavisi, yemek yemeyi zor hale getirebilir. Bulantı, ishal, ağız yaraları ya da iştah kaybınız olabilir.

Ancak sağlık beslenmenin önemi, kanser tedavisinin fiziksel ve duygusal stresi altındayken çok daha fazladır. Bir diyetisyen size ihtiyacınız olan besinleri almada basit yollar önerebilir. Bazı insanlar kanser tedavisi altında iken hızlı kilo kaybına eğilimlidir. Bir diyetisyen bu gibi durumlarda hayati destek sağlayabilir. Diyetinizin, size kilonuzu korumanız için gerekli olan kalori ve proteinleri vermesini sağlayabilir.

Birçok hastanenin personelinde diyetisyenleri vardır. Eğer bir diyetisyen ya da beslenme uzmanı görmek isterseniz, doktorunuza ya da hasta bakıcınıza sorun. Ayrıca sağlık merkezi dışarısında da bir diyetisyen bulabilirsiniz, ancak kanser desteği sağlamada uzman olan birisini bulmaya çalışın.

Fizik Tedavi Uzmanınız: Kanser Tedavisinde Gücünüzü Korumak

Kanser – ve tedavisi – sizi yatalak yapabilir. Ancak uzun süre yatar ve hareketsiz kalırsanız, hızla kas gücü kaybedersiniz. Bu yüzden kanser destek ekibinize bir fizik tedavi uzmanı eklemeyi düşünün. Kas zayıflığı iyileşmenizi geciktirebilir ve daha zor hale getirebilir. Fizik tedavi uzmanları, tedavi sırasında gücünüzü korumanızı ve ardından hızla ayağa kalkmanızı sağlarlar.

Kanser ve kanser tedavisi ayrıca alışmanızı gerektirecek fiziksel değişikliklere de sebep olur. Örneğin, cerrahi operasyon geçirirseniz, sonrasında kas gücünüzü yeniden geliştirmek için özel egzersizlere ihtiyacınız olabilir. Eğer doktorunuz fizik tedavi önermezse, siz sorun. Ayrıca sağlık sigortanızın tedavi sırasındaki ya da sonrasındaki fizik tedaviyi kapsayıp kapsamadığını kontrol edin.

Kanser Desteğinin Anahtarı: Yardım İstemek

Tabii ki, bu uzmanların hepsini ihtiyaç duymayabilirsiniz. Durumunuza gore sadece bazılarını görmeniz gerekebilir. Eğer tedaviye başlamak üzereyseniz – ve kendinizi yalnız hissedip korkuyorsanız – mevcut olan kanser desteği türlerini biliyor olmanız önemlidir.

Burstein, “Yalnız olmadığınızı hatırlayın” diyor. “Benim hastalarım bana, her zaman ne kadar fazla yardım isterlerse, o kadar çok yardım aldıklarını söylüyorlar”. Tek yapmanız gereken istemek.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Bütünsel Kanser Tedavisi İçin Kimlerden Destek Almalı ?

Yazının devamı için tıklayın...

Aktris Farrah Fawcett`in Almanya`daki Kanser Tedavisi

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Haziran 01, 2009 | 0 yorum »

Anal KanserWebMD'nin haberine göre, aktris Farrah Fawcett’ın Almanya’da anal kansere karşı mücadelesinde ABD’de onayı olmayan tedavilerin kullanılması, kanser hastalarının Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından onaylı tedavilerden daha fazlasını istediklerinde mevcut olan seçenekler hakkındaki tartışmaları alevlendirdi. Uzmanlar alternatif ya da tamamlayıcı kanser tedavilerinin geleneksel tıbbi tedaviler yerine kullanılamayacağı konusunda hemfikir.

Anal kanser hastası aktris Almanya’da, ABD’de onaylanmayan bir tedavi gördü.

62 yaşındaki Fawcett’a 2006 yılında anal kanser teşhisi kondu.

NBC’nin Today programında Fawcett’ın doktoru Lawrence Piro, Fawcett’ın şu anda gayet iyi olduğunu söyledi. Los Angeles’taki Angeles Klinik ve Araştırma Enstitüsü başkanı ve CEO’su Piro “Şu anda Fawcett belirgin biçimde kanser ve kanser kemoterapisiyle gelen birçok yan etki maruz kalmış durumda. Vucüdu zayıf düştü ve kendisi uzun süredir yatakta istirahat ediyor. Ancak genel olarak ruh hali iyi ve tabii ki bütün bunları atlatmasında yardımcı olan kendine has espri anlayışını korumakta” diyor.

Fawcett’ın partneri ve oğlunun babası aktör Ryan O’Neal, People dergisine Fawcett’ın Amerika’daki tedavisi dışında, kanser tedavisi için altı kez Almanya’ya gittiğini söyledi.

Almanya’daki tedaviler

62 yaşındaki Fawcett’a 2006 yılında anal kanser teşhisi kondu. Almanya’daki Alpenpark Kliniği doktorlarından Ursula Jacob, Fawcett’ı tedavi etti. Access Hollywood ile yaptığı bir röportajında Jacob, Almanya’da Fawcett’ın kendi vakasına özel olarak tasarlanmış doğal tamamlayıcı ilaçlar ve bağışıklık tedavileri aldığını söyledi.

Bu tedaviler Fawcett’ın yaşam kalitesini yükseltti. Jacob “Tümörün hacmi ve ayrıca kütlesi küçüldü” diyor. “Uzun süredir, iki buçuk yıldır, gerçekten iyi durumdaydı”.

Jacob yakın zamanda Kaliforniya’ya Fawcett’i görmeye gitti. Jacob Fawcett’ın Almanya’da aldığı tedavilerin FDA onayı olmadığı için ABD’de uygulanamadığını, ancak ayrıntılarına girmediği bu tedavilerin Avrupa’da "normal" olduğunu söylüyor.

Fawcett’ın arkadaşı Alana Steward, Access Hollywood muhabirine Jacob’ın orada tedavi amacından ziyade bir arkadaş ve destekçi olarak bulunduğunu söyledi ve Fawcett’ın Amerikalı doktorlarca tedavi altında olduğunu belirtti.

Cerrah Görüşü

Laurence R. Sands, Miami Üniversitesi Sylvester Kanser Merkezi’nde kolorektal cerrahi başhekimi ve cerrahi yardımcı profesörü. Birçok anal kanser hastasını tedavi ediyor ancak Fawcett’ın doktorlarından biri değil.

Sands bazı anal kanser hastalarının Avrupa’ya giderek bağışıklık sistemlerini güçlendirmek amacıyla ökseotu ve diğer bitkisel tedavilerden faydalanmayı düşündüklerini belirtiyor.

Sands, teorinin “bağışıklık sistemini güçlendirir ve canlı tutarsan, kanser hücrelerini öldürebilirsin” şeklinde olduğunu söylüyor. Ancak bu yaklaşımın bilimsel kanıtı olmadığını ekliyor: “Bilimden çok teoriye dayandırılmış bir yaklaşım.”

Sands hastalarına bu tip tedavilerin, standart tıbbı tedavilerin yerine kullanılamayacağını söylüyor. “Anal kanser durumunda bu asıl tedavi kemoterapi ve radyaterapidir. Bu ikisi yeterli olmazsa cerrahi müdahale gerekir”.

Sands standart tıbbı tedavilere ek olarak diğer tedavilerin kullanılmasına karşı olmadığını söylüyor ve hastalarına konuyu asıl doktorlarıyla konuşmaya davet ediyor.

Bazı hastaları Sands’e standart tedavileriyle bir uyumsuzluk olup olmadığını kontrol etmek için kendilerine verilen bitkisel tedavilerin içerikleri göstermiş. Sands genellikle tehlikeli içerikler görmediğini, ancak bazı içeriklerin kanama riskini artırdığını ve bu içeriklerin kullanımını onaylamadığını söylüyor.

Genel olarak Sands, hastalarının özellikle zararlı olabilecek ürünler göstermediğini, sadece ne kadar yararlı olabileceğini bilmediğini söylüyor.

Hastalara öneriler

Michael Fisch, Teksas Üniversitesi M.D. Anderson Kanser Merkezi’nde genel onkoloji programını yönetiyor. Fawcett’ın doktorlarından biri değil, ancak birçok ileri evrede kanserli hasta görüyor.

İşte Fisch’in tedavi seçeneklerinden memnun olmayan ileri evre kanser hastalarına önerileri:

Amaçlarınızı tanımlayın ve öncelik sırasına koyun: Fisch “Gerçekten istediğiniz nedir?” diye soruyor ve birçok hastanın birden çok amacının olduğunu söylüyor – yeni bir tedavi için umutlu olmak, daha az acı çekmek, daha yüksek yaşam kalitesi ve ayrıca ailelerinin mali kaynaklarını yiyip bitirmemek gibi. “Eğer sadece bir amaç seçip onun peşinden giderlerse, diğer açık olmayan amaçlarının zamanla kaybolduklarını göreceklerdir.”

Amaçlarınızı doktorunuzla konuşun: Fisch “Bu, başka bir ülkeye gidebilmek için doktorunuzdan izin istemenizin gerekli olduğu anlamına gelmiyor” diyor. Ancak onların bakış açısını dinleyin, başka neleri göz önüne almanız gerektiğini sorun ve eğer daha ileri giderseniz, sağlık bilgilerinizin bir kopyasına ihtiyacınız olacaktır.

İyi tedaviyi garanti görmeyin: ABD sağlık sistemi, hastaları için birçok güvenlik kontrolüne sahiptir ve bütün ülkeler bunlara sahip değildir. Fisch “Biz dünyada araştırma ve iyi hasta bakımı yapan tek ülke değiliz. Bu kibirli bir ifade değil” diyor. “Sadece şu soruyu sormanız gerekiyor, gitmeyi düşündüğünüz yurtdışı tesislerinde bu işin iyi gitmesini sağlayacak içerikler nedir ve bunların hepsi orada mevcut mu? Bu doktordan veya ilaçtan daha fazlası.” Sizin kafanızdaki amaçlar için mükemmel ve umutlu bakım verecek daha bir sürü başka şeyler var.

Kendi bahçenizdekileri göz önüne alın: Fish M.D. Anderson Kanser Merkezi ve diğer akademik merkezlerde yeni ilaçların klinik deneylerinin yapıldığını, zihin-vucüt ve diğer programlarını bulunduğunu belirtiyor. Fisch “Çok uzaklara gidip kanıtlanmamış bir şey denemek, umutlu bir sonuca yönelik tek yaklaşım değildir” diyor.

Zayıf yönlerinizi tanıyın: Fisch “Eğer ileri evrede kanser hastasıysanız ve insanlar bunu mevcut tedavilerle tamamen iyileştirilebileceğini ya da hafifletilebileceğini düşünmüyorlarsa, olası sömürülere açıksınız demektir” diyor. Tabii bu her potansiyel tedavinin sahte olduğu anlamına gelmez. “Sizin bir mucize ya da tedavi için olan umudunuz, insanların sizden çok pahalı, çok uygunsuz ya da size yardım etme olasılığı çok düşük tedavileri denemenizi istemelerine sebep olabilir.” Fisch’in tavsiyesi: Düşüncelerinizi, seçeneklerinizi tartmanıza yardımcı olabilecek sağlık uzmanları da dahil olmak üzere başka insanlarla paylaşın.

Kanser Tedavisi Seçenekleri

Her ülke tıbbı tedaviler için kendi standartlarını kendi belirler. Amerika’da FDA ilaçları ve tıbbı tedavileri belirleyen otorite.

Kanser hastaları için deneysel ilaçların klinik deneyleri diğer bir seçenek olabilir. Ulusal Kanser Enstitüsü’nün, 8000’den fazla klinik deneyin bulunduğu, arama yapılabilen bir veritabanı bulunmakta.

Birçok kanser hastası tamamlayıcı ya da alternatif tedavilerle de ilgileniyor. Ulusal Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Merkezi’ne (NCCAM) göre, tamamlayıcı tıp geleneksel tıpla beraber kullanılmakta, alternatif tıp ise geleneksel tıbbın yerine kullanılmakta.

Tamamlayıcı ve alternatif tedavilerin birçok şekli var. Akupunktur, bitkisel ürünler ve özel diyetler bunlardan bazıları.

NCCAM tamamlayıcı ya da alternatif tıbbı düşünen herkese öncelikle doktorlarıyla konuşmalarını, tedaviler ve uygulayıcılar hakkında kapsamlı araştırma yapmalarını öneriyor. Konu ile ilgili kaynaklar :

• Tedavilerle ilgili temel bilgiler için, Ulusal Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Merkezi’nin web sitesini ziyaret edin ve “health information”a tıklayın.
• Tamamlayıcı ek besin maddeleri ile ilgili bilgi için, Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün Tamamlayıcı Ek Besinler Ofisi’nin web sitesini ziyaret edin.
• Sahte kanser tedavilerini farketmek ile ilgili ipuçları için, Federal Ticaret Kurulu’nun web sitesini ziyaret edin.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Aktris Farrah Fawcett`in Almanya`daki Kanser Tedavisi

Yazının devamı için tıklayın...

Avastin Sindirim Sisteminde Delinmeye Yol Açıyor

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Haziran 01, 2009 | 0 yorum »

Tüm Haberler2008'de kanser konusunda en önemli gelişmelerden biri sayılan Avastin'le ilgili haberlere bir yenisi daha eklendi. Yeni bir çalışmaya göre Avastin alan kişilerde gastrointestinal delinme görülme olasılığı daha fazla.

Yeni yayınlanan bir rapor, kanser ilacı Avastin ve sindirim sisteminde (mide-bağırsak-karaciğer) hayatı tehdit eden olası delinmelerin oluşması (gastrointestinal perforasyon) riski arasındaki ilişkiyi gösteriyor.

Risk uyarısı halihazırda Avastin ambalajlarının üzerinde "kara kutu" uyarısı (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi'nun zorunlu kıldığı) şeklinde bulunuyor.

Avastin birçok farklı kanser tedavisinde kullanılıyor : Metastatik kalın bağırsak kanseri (metastatik, kanserin yayılmış olması anlamına geliyor), küçük hücreli olmayan akciğer kanseri, bazı hastalardaki metastatik meme kanseri ve bir çeşit beyin kanseri olan glioblastoma.

AvastinAvastin bir anti-anjiyogenez ilacı. VEGF denen proteini engelleyerek tümörlere kan akışını sağlayan kan damarlarının büyümesini durduruyor.

The Lancet'te online olarak yayınlanan yeni rapor, 17 deneye katılan 12.300 kanser hastasını ve farklı dozda Avastin kullanan 6.490 hastayı kapsıyor.

Stony Brook Üniversitesi Tıp Merkezi doktorlarından araştırmacı Sanjaykumar Hapani ve arkadaşları 17 deneyden toplandıkları veriyi analiz ettiler. Çıkan sonuçlara göre Avastin alan hastalarda sindirim sisteminde delinme olma ihtimali daha fazla.

Avastin alan hastaların çoğunluğunda delinme olmadı. Ancak perforasyon oranı yüzde 1 de olsa bu oran Avastin kullanmayan hastalardaki oranın iki katı.

Gastrointestinal delinme görülen hastalarda, Avastin kullananlardaki ölüm oranı yüzde 22 iken, kullanmayanlardaki oran yüzde 16 olarak görüldü.

Gastrointestinal delinmeler yüksek dozda Avastin kullananlarda, kanseri yayılmış olanlarda ve belirli kanseri tiplerinde (özellikle kalın bağırsak ve böbrek kanseri) daha sık görüldü.

Hapani ve arkadaşları, Avastin'in delinme riskini tam olarak ne şekilde artırdığını bilmediklerini belirtiyorlar.

Gastrointestinal perforasyon görülen hastaların Avastin kullanmayı bırakması gerekiyor. Ancak Hapani'nin ekibi, metastatik kanser ve çok az tedavi seçeneği bulunan hastalarda, bunun dışında etkili ilaç kullanımının azaltılmasının basite indirgenmiş bir yaklaşım olabileceğini ifade ediyorlar.

Hapani ve arkadaşları Avastin'inin metastatik kanser hastalarındaki gastrointestinal delinmeler iyileştikten sonra düşük dozda alınmasının uygun olabileceğini ve bunun için yeni çalışmalar yapılması gerektiğini belirtiyorlar.

Lancet'te, Hapani'nin iş arkadaşlarından birinin birçok ilaç şirketiyle finansal bağları bulunuyor, ancak bu şirket Avastin'i üreten Genentech değil.

Hapani'nin raporuna istinaden, Genentech'in basın sözcüsü Kristina Becker WebMD'ye yolladığı emailde, sonuçların Avastin'in prospektüsünde yazan bilgilerle uyumlu olduğunu belirtti. Becker ayrıca hangi dozda olursa olsun bazı hastalarda gastrointestinal perforasyon görülmesinin, FDA tarafından onaylanan Avastin'in güvenliğini ve etkisini etkilemediğini vurguladı.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Avastin Sindirim Sisteminde Delinmeye Yol Açıyor

Yazının devamı için tıklayın...