Kanseri İşaret Edebilecek 8 Belirtiye Dikkat !

KanseriTedaviEt.com | Salı, Ağustos 31, 2010 | 0 yorum »

Tüm HaberlerUzmanlar, nedenini belirlemek genelde güç olan ancak kanserle yakından ilişkisi bulunan belirtileri listeleyerek, hastalara bu konularda dikkatli olmalarını öneriyor.

KANSER İÇİN SEKİZ UYARI

Anemi
İdrarda kan
Kan öksürmek
Memede şişlik veya kütle
Menopoz sonrası kanama
Prostat testlerinde anormal sonuçlar
Rektal kanama
Yutkunma zorluğu

Bu belirtilerin başında idrarda kan ve anemi (kansızlık) geliyor.

İngiltere'deki Keele Üniversitesi'nde çalışan ekibe göre, bunlar arasında rektal kanama, öksürürken kan gelmesi, memede şişlik ya da kitle, yutkunma zorluğu, menopoz sonrası kanama ve prostat testlerinde anormal sonuçlar çıkması da yer alıyor.

Araştırma ekibi, sonucunda kanser olarak teşhis edilmesi ihtimali 20'de bir ya da daha yüksek olan şikayetleri bir araya getirme hedefiyle yola çıktı.

Yine de bu belirtilerin kişinin hastalığa sahip olduğu şeklinde yorumlanması doğru değil.

Sonuçta kanser teşhisiyle sonuçlanma riski düşük olsa da doktorlar bu konudaki şüphelerin hastanın testler ve muayeneler için daha hızlı yönlendirilmesini sağlayacağını, bunun da bir çokları için erken teşhis anlamına geleceğini belirtiyorlar.

Belirli yaşlar için belirli riskler artıyor

Uzmanlar ayrıca söz konusu belirtilerden hangisinin hangi yaş grubu için kanser yarattığını da inceledi.

Bunun için bu alanda daha önce yapılmış olan 25 araştırmanın sonuçları kullanıldı.

Hasta 55 yaş altındaysa riskleri 'yirmide bir' eşiğine getiren sadece iki belirti var.

Bunlar prostat muayenesinde anormal sonuçlar çıkması ve memede kütle.

55 yaşın üzerindekiler için yutkunma zorluğunun gırtlak kanseri habercisi olabileceği belirlendi ama bu sadece erkekler için geçerli.

Buna karşılık idrarda kan 60 yaşın üzerindeki hem kadın hem de erkekler için kaygı unsuru.

Ekibe başkanlık eden Dr. Mark Shapley, "Aile hekimlerinin yaşam kalitesini iyileştirmek için bu belirtiler üzerinde durması gerekir. Hekimin hastaneye sevk kararı almasını sağlayacak risk düzeylerinin ne olduğu konusunda daha açık bir tartışma olmalı" dedi.

İngiltere'nin saygın kanser araştırmaları kuruluşu Cancer Research UK ise, kanser için erken uyarı işaretlerinin bunlardan ibaret olmadığını belirtti.

Kuruluşun açıklamasında "Bu çalışmada öne çıkarılan belirtiler halihazırda zaten kanserin potansiyel habercileri arasında görülüyordu. Ancak 200'den fazla kanser tipi varken, bunların yarattığı belirtiler de çok çeşitli" denildi.

"Dolayısıyla vücudunuzda sıradışı ve etkisini sürdüren bir değişiklik görüyorsanız bunu kontrol ettirmek çok önemli. Kanser erken safhalarında teşhis edilebildiğinde tedavinin başarı şansı da yükseliyor."

Kaynak : Sabah

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Kanseri İşaret Edebilecek 8 Belirtiye Dikkat !

Yazının devamı için tıklayın...

Hafif Egzersizle Kanseri Önlemek Mümkün

KanseriTedaviEt.com | Salı, Ağustos 31, 2010 | 0 yorum »

Tüm HaberlerEnerjik yürüyüş gibi egzersizler sayesinde sadece İngiltere’de her yıl 10 binin üzerinde meme ve bağırsak kanseri vakalarının önlenebileceği ileri sürüldü.

Uzmanlar günde sadece 45 dakikalık hafif fiziksel faaliyet ile İngiltere’de yılda 5 bin 500 meme kanseri vakasının önlenebileceğini söyledi.

Araştırmada haftada beş gün en az 30 dakika boyunca yapılan hafif fiziksel faaliyetlerle 4 bin 600 bağırsak kanseri vakasını önlenebileceği belirlendi.

EgzersizHafif fiziksel faaliyetlerle kalbin daha hızlı atmasını sağlayan ve daha derin nefes almaya yol açan fizksel faaliyetler kastediliyor.

Kısa aralıklarla yapılan egzersizler de uzunlar kadar etkili. Önemli olan fiziksel faailyet için harcanan toplam zaman.

Dünya Kanser Merkezi Fonu tarafından yapılan hesaplamalar kanserin gelişmesine engel olmada beslenme biçimi ve egzersizin oynadığı rolün önemini bir kez daha gözler önüne serdi.

Sıkı yürüyüşün yanı sıra yapılacak diğer faaliyetler arasında yavaşça bisiklet sürmek, dans etmek, yavaşça yüzmek, bahçeyle uğraşmak, elektrikli süpürgeyle evi süpürmek de dahil olmak üzere ev işleri yapmak bulunuyor.

Kaynak : CNN Türk

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Hafif Egzersizle Kanseri Önlemek Mümkün

Yazının devamı için tıklayın...

Mide Kanseri İle İlgili Bilinmesi Gerekenler

KanseriTedaviEt.com | Perşembe, Ağustos 26, 2010 | 0 yorum »

Mide KanseriMide kanseri, karnın sol üst bölgesinde bulunan midenin herhangi bir bölgesine yerleşebilen, genellikle lenf bezleri karaciğer ve akciğere yayılabilen; tüm kanserler içinde en sık görülenler arasında 4. ancak kanserden ölümlerde 2. sırada yer alan bir kanser türüdür. Çeşitli sebeplerden dolayı midenin mukoza zarından tümörler gelişir; bu tümörlerden kötü huylu olanları, kansere neden olmaktadır. Ülkemizde de en sık görülen kanser türleri arasında bulunan mide kanserinden dünyada her yıl yaklaşık 800 bin kişi ölmektedir. mide kanseri Erkeklerde bayanlara kıyasla 3 kat daha fazla görülmektedir. ABD’de mide kanserine ait oranlara bakıldığında yıllık yeni vaka sayısı yaklaşık 25 bin dolayındadır.

Etli gıdalara isteksizlik önemli bir mide kanseri belirtisidir

Erken dönemde olan mide kanserleri çoğu kez başlangıçta belirsiz ve özellikli bir bulgusu yoktur; yani belirti vermeyebilirler. Başlangıçta hazımsızlık ve şişkinlik; özellikle etli gıdalara karşı isteksizlik önemli belirtiler gösterebilmektedirler. Daha geç dönemlerde ise; karın ağrısı, bulantı, kusma, gıda alımından sonra şişkinlik, kilo kaybı görülmektedir. Daha önce herhangi bir şikayeti olmayan 40 yaş üzerinde bir kişide hazımsızlık ve kilo kaybı gibi durumlar bu hastalık açısından değerlendirmeyi gerektiren belirtilerdendir.

Mide Kanseri İçin Risk Faktörleri

Mide KanseriSindirim sistemi organlarından midenin herhangi bir parçasından gelişebilen bir kanser türü olan mide kanserinin oluşumunu tetikleyen birçok neden bulunmaktadır. Mide kanserine neden olabilecek durumları şu şekilde sıralayabiliriz:

• Beslenme tarzı: Beslenme alışkanlığının önemli rol oynadığı mide kanserinde özellikle mangalda pişmiş et ve benzeri gıdalar, aşırı tuzlanmış ve salamura yapılmış sebzeler, mide kanserinin oluşumunda etkin olduğu kabul edilmektedir. Mide kanserinden korunmak amacıyla Akdeniz menüsü tarzında beslenme koruyucu sayılabilecek önlemlerden biridir. Taze ve doğal olan sebze ve meyveler yine mide kanserine karşı koruyucu özelliğe sahiptir.
• Enfeksiyonlar: H.plori, mide kanserine neden olan önemli bir faktör olarak kabul edilmektedir. Tüm mide kanserli olguların %65-85’inde H.plori enfeksiyonu mevcuttur. Diğer taraftan bakıldığında da tüm H.plori enfeksiyonlu olguların %2’sinde mide kanseri vakasına rastlanmaktadır.
• Sigara ve alkol: Sigara, önemli aynı zamanda da önlenebilir bir mide kanseri nedenidir. Sigaranın mide kanserine olan tetikleyici özelliğine bir de alkol ile birlikte tüketiminin eklenmesi mide kanseri olma oranını çok daha fazla artırmaktadır. Bunun için sigara ve alkolden uzak durulması önerilmektedir.
• Genetik: Birçok hastalık gibi mide kanserinde de genetik faktörlerin etkili olabileceği bilinmektedir. Tüm mide kanserli olguların yaklaşık %10’unda genetik faktörler ön planda bulunmaktadır.

Hastalığı erken evrede yakalamak tedavi için önemli bir adım

Mide kanseri tanısında en önemli araç endoskopidir. Risk grubundaki olgulara mutlaka endoskopi uygulaması yapılmalıdır. Endoskopi uygulamasında, ucunda kamera olan bir boru ile mideye girilmesi sağlanır ve gözlemlenen ur oluşumuna biyopsi uygulanmaktadır. Kesin tanı konması için biyopsi kaçınılmazdır. Endoskopinin uygun kullanımı ile hastalığı erken evrede yakalamak mümkün olabilmektedir. Özellikle Japonya da endoskopinin etkin kullanımı; erken tanıyı ve buna bağlı olarak bu hastalıktan kurtularak uzun yaşam sonuçlarını da beraberinde getirmiştir. Bunun dışında kontrastlı grafiler ve bilgisayarlı tomografi mide kanseri tanısını sağlayan diğer önemli araçlardandır. Mide kanseri tanısının ardından uygulanacak olan tedavi multi disipliner yaklaşımı gerektirmektedir; yani ekip çalışması ile başarı sağlanabilmektedir. Cerrahi olarak tümörün uygun bir şekilde çıkarılması hastalığın en önemli ve en belirleyici tedavi şekli olmaktadır. Hastalığın evresine göre kemo-radyoterarpi tedavisi uygulanması önemli bir etkinliğe sahiptir. Eğer lenf bezlerine sıçrama olmuşsa mutlaka kemoterapi yapılmalıdır.

Kaynak : Radikal

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Mide Kanseri İle İlgili Bilinmesi Gerekenler

Yazının devamı için tıklayın...

Uçuk Yapan Herpes Virüsü Kanser Tedavisinde Kullanılabilir

KanseriTedaviEt.com | Salı, Ağustos 17, 2010 | 0 yorum »

Tüm HaberlerDoktorlar baş ve boyun bölgesinde kanser tümorü bulunan hastaları, genetik değişimden geçirilmiş bir herpes virüsü ile tedavi etmeyi başardıklarını söylüyor.

Londra'da bir hastanede, 17 hastaya kemoterapi ve radyoterapi yanında bu virüsün de verilmesi, hastaların büyük bölümünde tümörlerin yokolması ile sonuçlandı.

Virüsün kanser hücrelerinin içine girerek onları içeriden öldürdüğü; bu arada da hastanın bağışıklık sistemini güçlendirdiği belirlendi.

Bu konuda yıl içerisinde başka denemeler de yapılması düşünülüyor.

Her yıl binlerce kişi ağız, dil ve gırtlakta kendisini gösteren baş ve boyun kanserine yakalanıyor. Sadece İngiltere'de, bunların sayısı sekiz bini buluyor.

Araştırmayı yürüten Londra Kanser Araştırmaları Enstitüsü'nden Dr Kevin Harrington, şu anki tedavilerin kanser erken safhada belirlenirse etkili göründüğünü söylüyor; ancak pek çok hastanın ileri safhalara kadar teşhis edilmediğini anımsatıyor.

Halen cilt kanseri olan hastalarda da denenmeye başlanan herpes virüsü, sağlıklı hücrelere bulaşamayacak ancak tümörlü hücrelerin içinde gelişebilecek şekilde genetik mutasyona tabi tutuldu.

Genetiği değiştirilmiş herpes virüsü, kanser hücresi içine yerleştiği zaman ise, üç ayrı şekilde etkili oluyor:

Öncelikle çoğalıyor; çoğalırken tümör hücrelerini öldürüyor ve uğradığı genetik değişim sayesinde bağışıklık sistemini harekete geçiren bir protein salgılarken, geliştirdiği bir virüs proteini ise bağışıklık hücrelerini harekete geçiren bir uyarıcı görevi görüyor.

'Potansiyel silah'

Herpes VirüsüKanser alanında İngiltere'nin en önde gelen araştırma kurumu olan Royal Marsden Hastanesi'nde 17 hastaya standart tedavi yanında virüs de verildi.

Bunlardan yüzde 93'ü tümör ameliyatla alındıktan sonra yeniden kanser belirtisi göstermedi.

İki yılı aşkın süre sonra da, hastaların yüzde 82'sinde hala hastalık nüksetmemişti.

Clinical Cancer Research dergisine göre, yüksek dozda virüs alan 13 hastadan sadece ikisinde kanser yeniden ortaya çıktı.

Dr Harrington, "standart kemoterapi ve radyoterapi gören hastaların yüzde 35 ile 55 arasındaki bir bölümünde, hastalık iki yıl içinde yeniden nükseder. Dolayısıyla sonuçlar nispeten çok olumlu" diyor.

Uzmanlar kullanılan virüsün güvenliği konusunda herhangi bir kaygı olmadığını söylüyor ve bu yöntemi diğer kanser türleri için de denemeyi düşünüyorlar.

Uzmanlar için bir sonraki aşama, erken safhadaki baş ve boyun kanseri hastaları için sadece virüslü tedavi ile standart tedaviyi karşılaştırmak olacak.

Cancer Research UK adlı kanser araştırmaları kurumundan Dr. Alison Ross hala standart tedavilerle birebir karşılaştırmalar yapılması gerektiği için, tedavinin hastalarda yaygın şekilde kullanılmasının zaman alacağını söylüyor.

Ancak Ross bu arada, "Bu küçük araştırma, kansere karşı silah olarak genetiği değiştirilmiş virüsler kullanma fikrinin taşıdığı potansiyeli gösteriyor" diyor.

Normalde, doğada varolan haliyle ciltte döküntüler ve yaralarla kendini gösteren herpes virüsünün bir kez bulaştıktan sonra bilinen tam bir tedavisi yok.

Kaynak : BBC Türkçe

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Uçuk Yapan Herpes Virüsü Kanser Tedavisinde Kullanılabilir

Yazının devamı için tıklayın...

Nefes Testiyle Kanser Teşhisi Yapılabilecek

KanseriTedaviEt.com | Salı, Ağustos 17, 2010 | 0 yorum »

Tüm Haberlerİngiliz ve İsrailli bilim adamları, kanserde erken teşhis için yeni bir cihaz geliştirdiklerini, artık bu sayede kanser hücrelerinin vücutta yarattığı kimyasalları nefesten tespit edebileceklerini açıkladı.

Kanserde erken teşhis için adeta çığır açan bu çalışma dün The British Journal of Cancer adlı dergide yayımlandı.

Dergide yer alan habere göre; ucuz bir test olan "Nefes Testi"; akciğer, meme, bağırsak veya prostat kanserini erken zamanda tespit edebilecek.

177 gönüllü hasta üzerinde yapılan tetkikler sonucunda nefes testinin; kimyasal bileşiklerinin kanser hücrelerini ele verdiği, aynı zamanda da kanserin yaşını, hangi cins ve hangi tip kanser olduğunu keşfedebildiği ortaya çıktı.

PEK ÇOK İNSAN KURTULACAK

Nefes Testiyle Kanser Teşhisi YapılabilecekBu önemli buluşla pek çok hayatın kurtulacağına inanan bilim adamları, altın nano parçacıklarla geliştirdikleri cihazın nanosensörler sayesinde 3-5 dakika alınan nefesle, akciğerden toplanan milyarca ufak bileşenlerdeki kimyasalları tespit edip, nefesten hastanın sağlıklı olup olmadığını ortaya çıkardığını söylüyor. Ayrıca, uzmanlar testi en çok ailesinde tümör, kanser geçmişi olan insanların kullanabileceğini de ekliyor.

TEDAVİ DAHA KOLAY VE UCUZ OLACAK

Kanserde erken teşhisin çok önemli olduğunu vurgulayan İngiltere Kanser Araştırma Merkezi'nden Dr.Lesley Walker, bu cihaz sayesinde tedavinin daha kolay ve ucuz olacağını vurguluyor.

NEFESİNİZ SAĞLIKLI MI; SAĞLIKSIZ MI?

İsrail Haifa Enstitüsü'nden Prof. Abraham Kutenai ise, yeni çalışmayla ilgili şunları söylüyor:

"Bu çalışma, elektronik bir burunla, sağlıklı nefes ile sağlıksız nefesi ayırt edebildiği gibi kanser tipleri içinde farklı nefesleri de ayırt edebiliyor. Eğer daha gelişmiş çalışmalarımızla sonuçları doğrulayabilirsek, bu yeni teknoloji erken teşhis için basit bir araç haline gelebilir."

Kaynak: ntvmsnbc

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Nefes Testiyle Kanser Teşhisi Yapılabilecek

Yazının devamı için tıklayın...

Herpes Virüsüyle Kanser Tedavisi Yapıldı

KanseriTedaviEt.com | Salı, Ağustos 03, 2010 | 0 yorum »

Tüm HaberlerKanser, genetik değişimden geçirilmiş bir herpes virüsü ile tedavi edildi. Uçuklara yol açan herpes virüsünün genetik olarak üzerinde oynanmış bir formunun, baş ve boğazda görülen kanserin tedavisinde kullanıldığı bildirildi.

İngiltere’nin başkenti Londra’da bir hastanede, 17 hastaya, kemoterapi ve radyoterapinin yanı sıra herpes virüsüyle tedavi uygulandığı ve virüsün hastaların çoğunda tümörlerin yok edilmesine yardımcı olduğu belirtildi. Virüsün, kanserli hücrelerin içine girerek, onları içeriden yok ettiği ve aynı zamanda hastanın bağışıklık sistemini desteklediği tespit edildi. Royal Marsden Hastanesi’nde standart tedavinin yanı sıra virüsün enjekte edildiği 17 hastada, kanserli bölgenin ameliyatla alınmasının ardından kanserin izine yüzde 93 oranında rastlanmadı.

Her yıl binlerce kişi ağız, dil ve gırtlakta kendisini gösteren baş ve boyun kanserine yakalanıyor. Sadece İngiltere'de, bunların sayısı 8 bini buluyor.

Araştırmayı yürüten Londra Kanser Araştırmaları Enstitüsü'nden Dr Kevin Harrington, şu anki tedavilerin kanser erken safhada belirlenirse etkili göründüğünü söylüyor ancak pek çok hastanın ileri safhalara kadar teşhis edilmediğini hatırlatıyor.

Halen cilt kanseri olan hastalarda da denenmeye başlanan herpes virüsü, sağlıklı hücrelere bulaşamayacak ancak tümörlü hücrelerin içinde gelişebilecek şekilde genetik mutasyona tabi tutuldu.

Genetiği değiştirilmiş herpes virüsü, kanser hücresi içine yerleştiği zaman ise, üç ayrı şekilde etkili oluyor:

Öncelikle çoğalıyor, çoğalırken tümör hücrelerini öldürüyor ve uğradığı genetik değişim sayesinde bağışıklık sistemini harekete geçiren bir protein salgılarken, geliştirdiği bir virüs proteini ise bağışıklık hücrelerini harekete geçiren bir uyarıcı görevi görüyor.

'Potansiyel silah'

HerpesKanser alanında İngiltere'nin en önde gelen araştırma kurumu olan Royal Marsden Hastanesi'nde 17 hastaya standart tedavi yanında virüs de verildi. Bunlardan yüzde 93'ü tümör ameliyatla alındıktan sonra yeniden kanser belirtisi göstermedi.

İki yılı aşkın süre sonra da, hastaların yüzde 82'sinde hala hastalık nüksetmemişti.

Clinical Cancer Research dergisine göre, yüksek dozda virüs alan 13 hastadan sadece ikisinde kanser yeniden ortaya çıktı.

Dr Harrington, "Standart kemoterapi ve radyoterapi gören hastaların yüzde 35 ile 55 arasındaki bir bölümünde, hastalık iki yıl içinde yeniden nükseder. Dolayısıyla sonuçlar nispeten çok olumlu." diyor.

Uzmanlar kullanılan virüsün güvenliği konusunda herhangi bir kaygı olmadığını söylüyor ve bu yöntemi diğer kanser türleri için de denemeyi düşünüyorlar.

Uzmanlar için bir sonraki aşama, erken safhadaki baş ve boyun kanseri hastaları için sadece virüslü tedavi ile standart tedaviyi karşılaştırmak olacak.

Cancer Research UK adlı kanser araştırmaları kurumundan Dr. Alison Ross hala standart tedavilerle birebir karşılaştırmalar yapılması gerektiği için, tedavinin hastalarda yaygın şekilde kullanılmasının zaman alacağını söylüyor.

Ancak Ross bu arada, "Bu küçük araştırma, kansere karşı silah olarak genetiği değiştirilmiş virüsler kullanma fikrinin taşıdığı potansiyeli gösteriyor." diyor.

Normalde, doğada varolan haliyle ciltte döküntüler ve yaralarla kendini gösteren herpes virüsünün bir kez bulaştıktan sonra bilinen tam bir tedavisi yok.

Kaynak: Vatan

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Herpes Virüsüyle Kanser Tedavisi Yapıldı

Yazının devamı için tıklayın...

Meme Kanseri Riskini Nasıl Azaltabilirsiniz ?

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Ağustos 02, 2010 | 0 yorum »

Meme KanseriAraştırmalara göre, günde 30 dakika veya haftada 3 kez birer saat yürüyüş yapan kadınların meme kanserine yakalanma riski yüzde 50 oranında azalıyor.


Üstelik buna bol sebze ve meyve tüketmek ya da hobiler edinmek gibi basit ama etkili yaşam alışkanlıkları eklendiğinde bu oran yüzde 90’lara ulaşıyor.

Meme kanseri kadınlar arasında en sık görülen kanser türü. Öyle ki batı ülkelerinde her 8 kadından biri hayatının bir döneminde meme kanserine yakalanıyor. Ülkemizde de her 12 kadından birinde, hayatının bir döneminde meme kanseri geliştiği belirtiliyor.

Meme kanseri ölüme yol açması açısından ise akciğer kanserinden sonra ikinci sırada yer alıyor. Dünyada her yıl 1 milyon kadında yeni meme kanseri saptanıyor. Her yıl 375 bin kadın da meme kanseri nedeniyle yaşamını yitiriyor. Aslında yaşam alışkanlıklarında yapılan basit ama etkili değişikliklerle meme kanserinden korunmak mümkün. Örneğin sadece günde 30 dakika yürüyerek meme kanserinin gelişme riskini yüzde 40-50 oranında azaltabiliyorsunuz.

Acıbadem Kadıköy Hastanesi’nden Meme Kliniği Sorumlusu Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hilal Ünal, meme kanserinden korunmanın 12 püf noktasını şöyle anlattı:

HER GÜN 30 DAKİKA YÜRÜYÜN

Meme Kanseri Riskini Nasıl Azaltabilirsiniz ?"Düzenli olarak yapılan spor, kilo kontrolünü sağlıyor ve meme kanserinin oluşumunda önemli bir risk faktörü olan kadınlık hormonu östrojenin düzeyini dengeliyor. Ayrıca bağışıklık sistemini de güçlendiriyor. Yapılan çalışmalar, günde 30 dakika veya haftada 3 kez, birer saat yürüyüş yapan kadınların meme kanserine yakalanma risklerinin yüzde 40-50 oranında azaldığını gösteriyor. Menopoz sonrası dönemde yapılan yürüyüş daha da önem taşıyor. Çünkü bu dönemdeki hızlı kilo alımı östrojen düzeyini yükseltiyor, bunun sonucunda meme kanseri riskini daha da artırıyor.

FORMUNUZU KORUYUN

Özellikle menopozdan sonra hızla alınan kilolar, meme kanseri riskini artırıyor. Çünkü bu dönemde kadınlardaki östrojenin ana kaynağını artık yumurtalıklar değil, yağ dokuları oluşturuyor. Bu nedenle ne kadar kilo alınırsa, östrojenin düzeyi de o kadar artıyor. Çalışmalar, karın ile üst beden bölgelerinde fazla kilosu olan kadınların, meme kanserine yakalanma risklerinin kilo fazlası bacak ile basen bölgesinde yoğunlaşan kadınlardan daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Bunun nedeni ise seks hormonunu bağlayan globulinin bu grup kadınlarda daha düşük düzeyde kalması, böylece östrojenin büyük bir kısmının vücutta serbestçe dolaşabilmesi. Bunun sonucunda da östrojenin meme dokularına bağlanma riski artıyor.

ÖSTROJENDEN UZAK DURUN

Menopoz döneminde kadınlar; ateş basması, terleme, vajina kuruluğu, osteoporoz ve çarpıntıyı önlemek amacı ile hormon replasman tedavisi görebiliyor. Ancak menopoz sürecinde hormonların uzun süre kullanımı meme kanseri riskini artırıyor. Bu nedenle menopoz dönemine girdiğinizde doktorunuzla konuşun ve östrojen alımından mümkün olduğunca uzak durun.

UZUN SÜRE DOĞUM KONTROL HAPI KULLANMAYIN

Yapılan çalışmalara göre; uzun süre doğum hapı kullanan kadınlarda damar içi pıhtılaşma, karaciğerinde hasar oluşumu ve meme kanserinin gelişme riski artıyor. Çalışmalar, doğum kontrol haplarının batı toplumunda meme kanserinin yükselişinin bir nedeni olarak gösteriliyor. Çünkü bu ülkelerde kadınlar doğum kontrol haplarını 13 -14 yaşından itibaren kullanmaya başlıyor, bunun sonucunda da östrojene uzun süre maruz kalıyorlar.

HORMON TEDAVİSİNDE MEME KONTROLÜ YAPTIRIN

Menopoz öncesinde veya sonrasında ya da çocuk sahibi olabilmek için… Nedeni ne olursa olsun, uzun süreli hormon tedavisi görüyorsanız, düzenli olarak meme kontrolü yaptırmayı asla ihmal etmeyin.

ANNE OLMAYI GECİKTİRMEYİN

Günümüzde pek çok kadın kariyer kaygısı nedeniyle çocuk konusunu İleri yaşlara erteliyor ya da hiç çocuk sahibi olmuyor. Yapılan araştırmalara göre; ilk çocuğunu 30 yaşından sonra doğuran kadınlarda meme kanseri görülme oranı 20 yaşından önce doğuranlara göre 2 kat artıyor. Çünkü meme dokusu hücrelerinin gelişmesi, doğum ve emzirme ile tamamlanıyor. Memenin gelişmesi ne kadar erken tamamlanırsa, hücreler de bu kanser türüne yol açan genetik faktörlere karşı kendilerini o kadar korumuş oluyorlar.

ÇOCUĞUNUZU BOL BOL EMZİRİN
Yoğun iş temposu nedeniyle pek çok kadın bebeklerini ya emziremiyor ya da emzirme süreçlerini kısa tutmak zorunda kalıyor. Oysa meme kanserinin en önemli nedenlerinden biri, kadınlık hormonu östrojenin yüksek olması. Emzirmek ise kansere neden olan östrojenin kandaki değerini azaltıyor ve hücreleri yeniliyor. Bu nedenle bebeklerinizi ilk 6 ay sadece anne sütüyle, daha sonra ek gıdalarla birlikte 2 yıla kadar emzirin.

YEŞİL SEBZE VE KIRMIZI MEYVELERİ BAŞTACI EDİN

Bu tür sebze ve meyveler antioksidan özellikleri nedeniyle vücutta birtakım zararlı etkilere neden olan atıkları temizliyor. Bunun sonucunda da vücudumuzun bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

STRESİN ESİRİ OLMAYIN

Batı tarzı yaşamın vazgeçilmez unsurlarından bir olan stres, bağışıklık sistemimizi zayıflatıyor. Bunun sonucunda da pek çok hastalıkta olduğu gibi meme kanserinin gelişme riskini artırıyor. Meme sağlığınız için stresli ortamlardan mümkün olduğunca kaçının ve kendinizi gergin hissediyorsanız, spor, yoga, meditasyon veya size keyif veren başka etkinliklerle içsel huzura kavuşun.

GÜNDE EN FAZLA 1 KADEH İÇİN

Çalışmalar her gün düzenli olarak alkol tüketen kadınlarda meme kanserine yakalanma riskinin alkol tüketmeyenlerden % 40 oranında daha fazla olduğunu gösteriyor. Bunun nedeni ise akolün kandaki östrojen düzeyini yükseltmesi. Meme kanseri riskini önlemek için alkol alımını günde en fazla birer kadeh ile sınırlandı veya kullanmayn.

SİGARAYI ÇÖPE ATIN

Çünkü sigara kullanımı, meme kanseri de dahil olmak üzere birçok kanserin gelişme riskini artırıyor. Bu yüzden eğer hala sigara içiyorsanız, sağlıklı yaşamak için sigara içmeyi bırakın.

HAFTADA 2 KEZ KIRMIZI ET YİYİN

Kırmızı eti haftada 2 kez, birer öğün (250 – 300 gr.) yemeğe özen gösterin. Çünkü, kırmızı et, hemoglobin yapımını en iyi sağlayan demir kaynağı olarak gösteriliyor. Demir meme kanseri riskinin azaltılmasında olumlu yönde rol oynuyor. Üç köfte veya bir dilim biftek, bir öğün için yeterli geliyor. Ancak kırmızı et tüketimini abartmayın, aksi halde istemeden kolesterol ve kan yağlarınızı yükseltebilirsiniz."

Kaynak : ntvmsnbc

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Meme Kanseri Riskini Nasıl Azaltabilirsiniz ?

Yazının devamı için tıklayın...

Yumurtalık Kanserinde Risk Faktörleri Nelerdir ?

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Ağustos 02, 2010 | 0 yorum »

Yumurtalık KanseriYumurtalık (over) kanser kadınlarda kansere bağlı ölümlerde dördüncü sırada yer alır. Belirtiler geç ortaya çıktığı için tanı genellikle geç evrelerde konulabiliyor. Kanseri tanısı konan hastaların %70’inde evre III ve IV hastalık görülmekte.

Erken tanı oldukça zor olup yıllık kontrollerin ve tanıda kullanılan serum tümör belirteçlerinin rolü oldukça sınırlı.

Over kanserinde 5 yıllık sağkalım oranı ortalama sadece %30 olduğu için risk faktörleri ve koruyucu önlemler oldukça önem kazanıyor. Riski artıran en önemli neden genetik faktörlerdir. Bu kanserlerin yaklaşık olarak %10’u genetik faktörlere bağlıdır ve bu üç grupta inceleniyor:

1-Sadece overde görülen kanserler

2-Over-meme kanseri

Lynch sendromu: Burada over ve meme kanseri dışında prostat, kolon, pankreas ve safra kesesi gibi diğer organ kanserleri de görülebilmekte.

Genetik açıdan over kanseri riskini artıran en sık değişiklik BRCA 1 ve 2 genlerinde oluşan mutasyonlardır. Genetik geçişli over kanserlerinin %85’i BRCA1 ve 2 mutasyonlarına bağlı. Bu mutasyonların sıklığı 1/300 ile 1/800 arasında değişmekle birlikte, bu sıklık toplumlar arasında önemi farklılıklar gösterebiliyor. Örneğin Askenazilerde görülme sıklığı 1/40’dir.

Araştırmalar gösteriyor ki, BRCA 1 mutasyonu olan kadınlarda yaşam boyu over kanseri görülme riski %32-84, BRCA 2 mutasyonunda ise bu oran daha düşük. BRCA mutasyonu olan kadınlarda over kanseri riski, genel toplumdaki orandan 15 kat daha yüksek bulunmuştur.

Genetik açıdan over kanseri riskini arttıran diğer önemli bir faktör de MMR genlerinde (örn. MSH2 ve MLH1) olan mutasyonlardır. MSH2 ve MLH1 mutasyonlarında rahim, bağırsak, prostat, pankreas ve safra kesesi kanserleri ile birlikte over kanseri riski de arttırmaktadır.

Genetik tarama

Yumurtalık Kanserinde Risk Faktörleri Nelerdir ?Over kanseri riski yüksek olan kadınların genetik açıdan taranması ve riskin objektif olarak ortaya konması, alınacak koruyucu önlemler açısından oldukça önemlidir. Genetik tarama için kesin kriterler olmamakla birlikte, aşağıdaki gruplara önerilmektedir.

Birinci derece iki yakınında meme kanseri olması ve bunlardan en az birinde tanının 50 yaşından önce konulması.

Birinci veya ikinci derece en az üç kişide meme kanseri olması.

Birinci veya ikinci derece 1 kişide over ve meme kanserinin birlikte bulunması.

Birinci derece bir yakınında her iki memede kanser tarama için yeterli görülmektedir.

Birinci veya ikinci derece en az 2 yakınında over kanseri olması.

Ailenin bir erkek bireyinde meme kanseri olması.

Askenazi Yahudilerinde ailede en az 1 kişinin over veya meme kanseri olması.

Koruyucu önlemler

Genetik yatkınlığı olan kadınlarda koruyucu önlemler oldukça önemlidir. Ultrason muayenelerine ve CA-125 olarak adlandırılan tümör belirteçlerine 25-35 yaşlarında başlanılması ve yıllık sürdürülmesi;

Doğum kontrol hapı kullanılması;

Koruyucu olarak yumurtalıkların alınması: Genetik açıdan riskli olan BRCA 1 veya 2 mutasyonlarını taşıyan, ailesinde en az 2 over kanseri hasta bulunan kadınlar çocuk doğurup ailelerini tamamladıktan sonra veya 35 yaşında her iki yumurtalığın alınması önerilmektedir.

MMR gen mutasyonu olanlarda da yine 35 yaşından sonra overlerin alınması önerilmektedir.

Diğer risk faktörleri

Çevresel faktörler: Dünyada over kanserinin en yüksek olduğu ülkeler İskandinav ülkeleri ve en düşük olduğu ülkeler Çin ve Japonya gibi Uzakdoğu ülkeleridir. Japonya’dan ABD’ye göç eden kadınlarda bu oran yükselmekte ve Anglo-Saksonlardaki düzeye ulaşıyor. Bu yiyecek, kültürel ve geleneksel faktörlerin over kanseri gelişiminde etkili olduğunu düşündürmektedir.

Beslenme faktörleri: Over kanseri riski ile beslenme faktörleri konusunda kesin bir veri yok ama kırmızı et ve yağdan zengin beslenme şeklinin riski arttırdığı düşünülmekte. Ayrıca glisemik indeksi yüksek olan besinlerin birçok kanserle birlikte over kanseri riskini de arttırdığı bazı çalışmalarda gösterildi.

Kısırlık ve tedavide kullanılan ilaçlar: İlk defa 1992 yılında kısırlık tedavisinde kullanılan ilaçların over kanseri riskini 2.8 kat arttırdığı ile ilgili bazı veriler yayımlandı ancak birçok çalışmada bu ilişki doğrulanamadı. Bugün genel kabul edilen görüş, kısırlık tedavisinde kullanılan ilaçların over kanseri riskini minimal düzeyde arttırabileceği şeklindedir. Kısırlığın tek başına risk faktörü olduğu birçok çalışmada gösterildi. Bu nedenle tedavide kullanılan ilaçların getirdiği ek riskin önemli düzeyde olmadığı kabul edilmektedir.

Doğurganlık: Çocuk doğurmayanlar da over kanseri riski daha yüksektir. Ancak burada önemli olan çocuk doğurmamanın, kadına bağlı faktörlerden kaynaklanmasıdır. Erkek faktörüne bağlı kısırlıklarda bu riskte önemli bir değişiklik gözlenmiyor. Bir çalışmada bir kez gebe kalan kadınlar ile hiç gebe kalmamış kadınlar karşıaştırıldı ve riskin 1.27 kat azaldığı gösterildi.

Emzirme: Birçok çalışmada emzirmenin over kanseri riskini azalttığı gösterildi.

Menstruasyon faktörleri: Bazı çalışmalarda erken yaşta adet görme ve geç menopoz ile over kanseri riskinin arttığı gösterilmekle birlikte, bu ilişki kesin kanıtlanmış değil.

Kimyasal karsinojenler: Bu konuda en çok suçlanan ajan talk pudrası olup, birçok çalışmada genital bölgeye pudra sürülmesi, riskte çok az da olsa artışa neden olduğu gösterildi.

Enfeksiyonlar: En çok üzerinde durulan ajan, kabakulak virüsüdür, riskin arttığını ve azaldığını gösteren çelişkili araştırmalar var.

Koruyucu önlemler

Beslenme: Bazı çalışmalara göre, soyadan zengin beslenme riski azaltıyor.

Doğum kontrol hapları: 5 yıl süre ile doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda over kanseri riskinin %40 oranında azaldığı ve bu koruyucu etkinin hap kesildikten sonra 10 yıl süre ile devam ettiği gösterildi. Risk altındaki kadınlarda doğum kontrol hapı kullanımı oldukça önemli.

Doğum ve Emzirme

Tüplerin bağlanması: Kesin olmamakla birlikte, bazı çalışmalarda tüpleri bağlanan kadınlarda riskin daha düşük olduğu gösterildi. Bu nedenle overlerin alınmasını istemeyen kadınlarda tüp bağlanması önerilebilir.

Overlerin koruyucu amaçla alınması: Gen mutasyonu olduğu gösterilen veya öyküye dayanarak riskin yüksek olduğu saptanan kadınlarda 35 yaşından sonra veya çocuk doğumundan sonra overlerin alınması önerilmekte. Buna rağmen, karın duvarında hâlâ kanser görülebileceği unutulmamalı.

Asetaminofen kullanımı: Bazı çalışmalarda asetaminofen kullanımının over kanseri riskini önemli azalttığı gösterildi.

Metformin (Glukophage) kullanımı: Diabet hastalarında kullanılan ve insülin direncini azaltan metfromin birçok kanser riski ile birlikte over kanseri riskini azalttığını gösteren çalışmalar var. İnsülin direnci ile kanser ilişkisini gösteren birçok veri bulunmakta ve bu nedenle metformin ilerisi için oldukça umut vaat etmekte.

Sonuç olarak over kanseri riskini arttıran en önemli faktörün genetik faktörler olduğunu ve en etkin korunma yöntemlerinin doğum kontrol hapı kullanımı ile overlerin koruyucu amaçla alınması oduğunu söyleyebiliriz.

Kaynak : Cumhuriyet

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Yumurtalık Kanserinde Risk Faktörleri Nelerdir ?

Yazının devamı için tıklayın...

Kanser Daha Çok Ruhsal ve Duygusal Değişikliklere Sebep Oluyor

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Ağustos 02, 2010 | 0 yorum »

Tüm HaberlerKansere yakalanıp hayatta kalan birinin hayatı nasıl değişir? Çoğu kez, bu kişiler hayatlarının şimdi çok farklı olduğunu, kanserin kendilerini değiştirdiğini söylerler. Uzmanlar, bunların fiziksel değişiklikten ziyade ruhsal ve duygusal değişiklikleri kapsadığını belirtiyorlar.

Kanser Daha Çok Ruhsal ve Duygusal Değişikliklere Sebep OluyorMayo Clinic dergisinde yer alan haberde, göğüs kanseri ameliyatı geçiren bir kadının ameliyattan sonra olacak fiziksel değişikliklerden dolayı endişelenmediği, eşi ve kızlarıyla arasındaki bağların nasıl değiştiği anlatılıyor. O zamanlar 40 yaşlarında olan kadının yaşadığı tüm her şey hakkında kızlarıyla açıkça konuştuğu, duygularını dürüstçe açıkladığı ifade ediliyor. Ayrıca, bu hastalık kalıtsal olabildiği için kızlarıyla gelecekleri için yapmaları gereken genetik testler hakkında bilgi verdiği ve birbirlerine güç verecek tüm yolları kullandıkları açıklanıyor.

Kanserden kurtulan kişiler için birçok kez dini inanç da duyguları güçlendiriyor, onlar için aile üyeleri yeni roller üstleniyorlar ve arkadaşlıklar yeni anlamlar kazanıyor. Kişisel bakış açıları, öncelikler ve alışkanlıklar teşhisten sonra bir parça değişebiliyor. Bu değişiklikler kişinin karakterine ve özelliklerine ve çevresindekilerin ona verdikleri desteğe bağlı olarak pozitif ya da negatif olabiliyor ve hastaya yeni mücadele yolları sunabiliyor.

Kaynak : İnternet Haber

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Kanser Daha Çok Ruhsal ve Duygusal Değişikliklere Sebep Oluyor

Yazının devamı için tıklayın...