Pankreas KanseriWebMD'nin haberine göre yeni bir ilaç, Apple'ın CEO'su Steve Jobs'un da yakalandığı az rastlanan bir pankreas kanseri için tedavi şansı vadediyor. İlaç tümörü besleyen maddelerin engelleyerek büyümesini önlüyor.

Yeni bir çalışmada Sutent isimli ilacı kullanan ilermiş pankreas nöroendokrin tümörleri olan 171 kişinin hastalıklarının ilerlemesi normalin iki katı zaman aldı. Kanserin gelişimi plasebo alan hastalarda 5.5 ay sürerken, Sutent alan hastalarda bu sürenin 11.4 ay olduğu görüldü. Fransa Clichy'deki Beaujon Hastanesi doktorlarından Eric Raymond ilacın aynı zamanda kanser riskini yüzde 60 oranında azalttığını söylüyor.

Bulgular geçtiğimiz günlerde Orlando'da düzenlenen 2010 Gastrointestinal Kanserler Sempozyumu'nda sunuldu.

Raymond "18 yıldan beri ilk defa bir ilaç bu hastalar üzerinde etkili oldu" diyor.

Chapel Hill'deki Kuzey Carolina Kanser Hastanesi başhekimi Richard M. Goldberg "Bu tümörler ender görülmelerine rağmen hastaların hayatlarını kısıtlıyor. Bu yeni çalışma sayesinde hastalığın tedavisinde ilerleme kaydedeceğimize inanıyorum" diyor.

SutentPankreas kanseri hastalarının yüzde 1'inde pankreas nöroendokrin tümörleri görülüyor. Amerikan Kanser Derneği'nin verilerine göre 2009'da ABD'de 42.500 kişiye pankreas kanseri teşhisi kondu.

Uzmanlar erken teşhis edilirse nöroendokrin tümörlerinin vücuda yayılmadan önce genellikle cerrahi müdahale ile alınabileceğini söylüyorlar.

Nöroendokrin tümörler ayrıca diğer pankreas tümörlerine göre daha yavaş büyüyorlar. Raymond "Ancak bir kez yayılmaya başladılar mı, çok hızlı yayılabilirler" diyor.

Raymond ilerlemiş nöroendokrin tümörleri olan kişilerin çok az tedavi seçeneği olduğunu söylüyor. Kemoterapi gören hastaların hastanede yatması gerekirken, aynı zamanda kusma, bulantı ve saç kaybı gibi yan etkilere katlanmaları gerekiyor. Raymond tedavinin hastaların sadece üçte birinde etkili olduğunu söylüyor.

Sutent isimli ilaç tümörü besleyen kan damarlarını engelliyor ve tümörün büyümesi için gereken besinleri durduruyor. İlaç aynı zamanda hücrelerin çoğalmasını da kısıtlıyor.

Sutent, tirozin kinaz inhibitörleri isimli bir ilaç sınıfına dahil. İlaç aynı zamanda ilerlemiş böbrek kanseri ve gastrointestinal stromal tümörlerin (GIST) tedavisi için de onaylanmış.

Bu yeni çalışma Sutent'i üreten Pfizer firması tarafından finanse edildi.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Sutent, Pankreas Nöroendokrin Tümörlerinin Tedavisinde Kullanılabilir

Yazının devamı için tıklayın...

D Vitamini Kolon Kanseri Riskini Düşürebilir

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Ocak 25, 2010 | 0 yorum »

Kalın Bağırsak KanseriMedicineNet'in haberine göre daha çok güneşe çıkmak ve daha çok süt tüketmek kolon kanserine karşı koruma sağlayabilir. Avrupa'daki araştırmacılar gün ışığı vitamini de denen D vitaminini yüksek seviyelerde alan kişilerin daha düşük kolon kanseri riski taşıdığınu buldular.

Bulgular D vitamininin kolon kanserine karşı koruma sağladığına ve hastaların sağkalım oranlarını artırdığına dair dair yeni kanıtlar ortaya koyuyor.

Cilt güneş ışınlarını absorbe ettikten sonra vücut D vitamini üretiyor. D vitamini ayrıca süt ve tahıl gibi belli başlı besinler tüketilerek de alınabiliyor. Ancak çok az gıdada bu vitamin doğal olarak bulunuyor.

Yapılan çalışmada araştırmacılar kalın bağırsak kanseri riski taşıyan kişilerde kandaki D vitamini oranlarına ve tüketilen D vitamini ve kalsiyum miktarı arasındaki ilişkiyi incelediler. Bulgular 10 Batı Avrupa ülkesinden 520 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirilen European Prospective Investigation into Cancer Study (EPIC) isimli araştırmadan elde edilen bilgilere dayandırıldı. Katılımcılar 1992 ve 1998 yılları arasında kan örnekleri verdiler, beslenme ve yaşam tarzıyla ilgili anketleri cevapladılar.

Takip süresi boyunca 1248 kişiye kalın bağırsak kanseri teşhisi kondu. Araştırmacılar bu hastaların beslenme alışkanlıklarını ve yaşam tarzlarını aynı sayıda sağlıklı kişininkiyle karşılaştırdılar. Kanında yüksek seviyelerde D vitamin olan kişilerin daha düşük seviyelere sahip kişilere göre yüzde 40 oranında daha az kalın bağırsak kanseri riski taşığı bulundu.

D vitaminiBu bulgulara karşın D vitamini seviyesini yükseltmek için hangi yolun en iyisi olduğu bir tartışma konusu olabilir. D vitaminin sağlığa faydası her geçen gün daha çok bahsedilir hale geldiği için insanlar daha çok bunu hap olarak almayı tercih edebilirler. Ancak araştırmacılar kandaki D vitamini seviyesini artırmak için vitamin hapı almanın, dengeli beslenme ve güneş ışığı yoluyla vitamin almaktan daha etkili olup olmadığının henüz kesinleşmediği belirtiyorlar. Araştırmacılar yüksek dozda D vitamini hapı kullanmanın uzun süreli etklierinin araştıran çalışmaların henüz yapılmadığı konusunda uyarıyorlar.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır -

Yazının devamı için tıklayın...

Akciğer KanseriMedicineNet'in haberine konu olan Tayvan'lı araştırmacıya göre, günde bir bardak veya daha fazla yeşil çay içmek sigaranın akciğer kanseri üzerindeki etkisini önlebilir. Araştırmacıya göre yeşil çayın etkisi özellikle kansere genetik olarak yatkın olmayan ve sigara kullanan kişilerde daha belirgin.

Tayvan'daki Chung Shan Tıp Üniversitesi master öğrencilerinden I-Hsin Lin "Antioksidanlar tümörün büyümesini engelleyebilir" diyor. Lin bulgularını geçtiğimiz günlerde California'da düzenlenene Uluslararası Akciğer Kanseri Çalışmaları Toplantısı'nda sundu.

Lin önleyici etkinin, özellikle üzerinde çalıştığı gruptaki, bazı araştırmalarda kanser riskiyle ilişiği bulunmayan belirli genlere sahip sigara kullanan kişiler üzerinde görüldüğünü söyledi.

Yeşil çayLin ve ekibi 170 akciğer kanseri ve hastası ve 340 sağlıklı kişi üzerinde çalıştılar. Ekip katılımcılara sigara kullanma, yeşil çay içme alışkanlıkları ve diğer yaşam tarzı faktörleriyle ilgili sorular sordular. Katılımcılar da geçmiş 5 yıla dair alışkanlıklarına dair cevaplar verdiler.

Araştırmacılar daha önceki araştırmalarda kanser riskiyle ilişkilendirilen genlerin olup olmadığını bulmak için katılımcıların genetik yapılarını incelediler. Bu genler arasında IGF1 IGF2, ve IGFBP3 bulunuyor.

Araştırma sonucuna göre sigara içen ve içmeyen kişiler arasında hiç yeşil çay içmeyen kişilerin günde en az bir bardak yeşil çay içen kişilere göre 5 kat daha fazla akciğer kanseri riski taşıdığı görüldü.

Sigara kullanan kişiler arasında ise yeşil çay içmeyenlerin, her gün bir bardak veya daha fazla içenlerden 13 kat daha fazla akciğer kanseri riski taşıdığı bulundu.

Kalıtsal olarak kansere yatkın olmayan ve yeşil çay içen kişilerin, akciğer kanserine yatkın genlere sahip ve yeşil çay içen kişilere göre yüzde 66 daha az kanser riski taşıdığı görüldü.

Çok sigara içen ve genetik olarak kansere yatkın kişilerin daha da yüksek risk taşıdığı bulundu.

Lin her ne kadar akciğer kanserini önlemenin en iyi yolunun sigarayı bırakmak olduğunu söylese de, "yeşil çay da riski azaltıyor gibi görünüyor" diyor.

Ancak Ohio'daki Cleveland Kliniği Taussig Kanser Enstitüsü doktorlarından Nathan Pennell araştırmadaki bulgular konusunda uyarıda bulunuyor : "Sigara içen kişiler arasında sadece 7 kişi günde bir bardak veya daha fazla yeşil çay içmiş. Bu da çoğunluğun hiç içmediği anlamına geliyor. Akciğer kanseri ve yeşil çay arasında kesin bir ilişki bulunmamış."

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Yeşil Çay Sigara İçenlerde Akciğer Kanseri Riskini Azaltabilir

Yazının devamı için tıklayın...

Prostat KanseriEğer prostat kanseri tedavinizi yeni tamamladıysanız egzersiz yapmak aklınızdaki en son şey olabilir. Ancak 2010'da ayakkabılarını giyip kendinizi egzersize adamak için sayısız neden var. Amerikan Kanser Derneği'nin haberine göre yeni bir çalışmanın sonuçları düzenli olarak yürüyüş yapmak gibi makul egzersizlerin prostat kanseri kanseri erkeklerin ölüm oranını düşürdüğünü gösteriyor. Araştırmaya göre egzersiz ne kadar kuvvetli olursa, etkisi o kadar fazla oluyor.

Araştırmayı yürüten, Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı Fakültesi araştırmacılarından Stacey A. Kenfield "Çok ulaşılabilir seviyelerde aktivitelerde fayda sağlandığını gördük. Sonuçlar prostat kanseri olan erkeklerin genel sağlık durumlarını korumak için fiziksel aktivite yapmaları gerektiğini gösteriyor" dedi.

Çalışma Houstan'da düzenlenen Kanser Önleme Araştırması Konferansı'nda sunuldu ancak henüz bir tıp dergisinde yayınlanmadı.

Kenfield ve arkadaşları, 1986 ve 2008 yılları arasında yapılan Health Professionals Follow-up isimli çalışmaya katılan 2686 prostat kanseri hastasını takibe aldılar. Araştırmacılar her erkeğin prostat kanseri tedavisi öncesi ve sonrasındaki fiziksel aktivitelerini değerlendirdiler.

Düzenli Egzersiz Prostat Kanseri Hastalarının Hayatta Kalmalarını SağlıyorBilim adamlarda haftada 30 saat kuvvetli egzersiz yapan (yavaş ve tempolu koşu, bisiklet, yüzme veya tenis) erkeklerin herhangi bir sebeple ölüm oranının yüzde 35 daha düşük olduğunu gördüler. Haftada 4 saat veya daha uzun süre yürüyüş yapan erkeklerin 20 dk'dan daha az yürüyen erkeklere göre herhangi bir sebeple yüzde 23 daha az ölüm riski olduğu görüldü. 90 dk veya daha uzun süre tempolu şekilde yürüyenlerin, bu süreden daha kısa templolu yürüyenlere göre yüzde 51 oranında daha az ölüm riski taşıdığı görüldü.

Kenfield "Bu çalışma büyük bir nüfus içinde egzersiz ile prostat kanseri olan erkeklerle arasındaki ölüm oranını inceleyen ilk araştırma olma özelliğini taşıyor." dedi. Daha önceki araştırmalar düzenli egzersizin prostat kanserini nasıl önleyeceği üzerine odaklanıyordu.

Araştırmacılar egzersizin uzun ve yoğun olduğu sürece daha etkili olduğunu da buldular. Düzenli olarak yoğun egzersiz yapan erkeklerin prostat kanserine bağlı ölüm riski daha düşük.
Kenfield "Bu faktörlerin prostat kanserini biyolojik olarak nasıl etkilediği hala araştırılıyor. Şu an için elimizdeki verilen prostat kanserine yakalanan hastalarının düzenli olarak makul oranda egzersiz yaparak genel hayatta kalma oranlarını arttırabileceklerini, haftada 5 saat veya daha uzun süre yoğun egsersiz yapmanın da özellikle prostat kanserine bağlı ölüm oranını düşürdüğünü gösteriyor" dedi.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Düzenli Egzersiz Prostat Kanseri Hastalarının Hayatta Kalmalarını Sağlıyor

Yazının devamı için tıklayın...

Nar, Meme Kanseri Tedavisinde Kullanılabilir

KanseriTedaviEt.com | Perşembe, Ocak 07, 2010 | 0 yorum »

MedicineNet'in haberine göre nar yemek ve nar suyu içmek meme kanserinin bazı türlerini önlemede ve gelişimini yavaşlatmada yardımcı olabilir.

Cancer Prevention Research'te yayınlanan yeni bir araştırmanın sonuçları, narda bolca bulunanan ve ellagitaninler olarak adlandırılan fitokimyasal gruplarının, laboravutar testerinde östrojene duyarlı meme kanserinin büyümesini engellediği gösterdi.

City of Hope Tümör Hücresi Biyolojisi Bölümü direktörlerinden Shiuan Chen yayınlanan bir basın bülteninde "Fitokimyasallar, meme kanseri hücrelerinin çoğalmasına ve östrojene duyarlı tümörlerin büyümesine sebep olan östrojen üretimini engellerler" diyor.

NarAraştırmacılar narda bulunan ellagitaninlerin aromatazı engellediğini söylüyorlar. Aramotaz vücutta östrojen üretimini sağlayan önemli bir enzim ve bu enzim meme kanserinin büyümesinde kilit bir rol oynuyor.

Chen "Bulgularımıza bizi çok şaşırttı. Daha önceki araştırmalarımızda üzüm gibi diğer meyvelerin de aramotazı engellebileceğini bulmuştuk. Ancak nardaki ve üzümdeki fitokimyasallar farklı" diyor.

Araştırmacılar son olarak narın potensiyel anti-kanser ve kalbe faydalı yüksek antioksidan içeriğinin öğrenildiğini söylüyorlar. Ancak bu yeni araştırma, narın aromataz ve meme kanseri büyümesi üzerine etkilerini konu alan ilk çalışma özelliğini taşıyor. Bu çalışmada araştırmacılar lavobatuvar testlerinde narda bulunan 10 tane ellagitanin zengini bileşiğin aromatez aktivitesi ve kanser hücreleri büyümüsi üzerindeki etkilerini incelediler.

Sonuçlar bu 10 bileşiğin (özellikle ürolitin B) meme kanseri hücresini gelişimini engellendiğini gösterdi.

Uzmanlar nar yemenin veya nar içerikli içecekleri tüketmenin de insanlar üzerinde aynı etkileri yaratıp yaratmayacağını belirlemek için daha çok araştırma yapılması gerektiğini belirtiyorlar. Bu zamana kadar meme kanseri ve diğer kanseri türlerine karşı olası bir korunma sağlamak için araştırmacılar daha çok nar tüketmenin tercih edilecebileceğini söylüyorlar.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Nar, Meme Kanseri Tedavisinde Kullanılabilir

Yazının devamı için tıklayın...

Tüm HaberlerKemoterapinin belirli türlerinin kansere karşı kullanılırken aynı zamanda kalbe zarar vermesi, bilim adamlarının yıllardan içinden çıkamadığı bir ikilemdi. Ancak MedicineNet'in haberine göre fareler üzerinde yapılan yeni bir çalışma, kalbe kök hücre enjekte edilmesinin, güçlü anti-kanser ilaçlarının yol açtığı zararın tersine çevrilebileceğini gösteriyor.

Araştırmacılar, bu bulgular sayesinde kanser hastalarının ileride güvenle daha yüksek dozda ve daha güçlü kemoterapi alabileceklerini ve daha sonra kök hücrelerle kalplerinde oluşan zararın düzeltebileceğini söylüyorlar.

Çalışma Circulation dergisinda 28 Aralık tarihinde online olarak yayınlandı.

Doxorubicin meme, yumurtalık, akciger, tiroid, neuroblastoma, lenfoma ve lösemi dahil pek çok kanser türünün tedavisinde kullanılan yaygın bir kemoterapi ilacı. Ancak ilacın kanser tedavisi bittikten sonra kalp yetmezliğine yol açacak kalp hasarı gibi pek çok yan etkisi bulunuyor.

Yapılan çalışmada araştırmacılar kemoterapiden önce farelerden kök hücrelerini aldılar. Kök hücreler çoğaaltılıp izole edilerek laboratuvar ortamında saklandı.

Kök Hücreler Kemoterapi Sebepli Kalp Hasarını Tersine DöndürebilirDoxorubicin verilen farelerde kalp yetmezliği görüldü. Sonrasında kalplerine kök hücre enjekte edilen farelerde kalp hasarının yok olduğu görüldü.

Boston'daki Center for Regenerative Medicine at Brigham and Women's Hospital direktörlerinden Dr. Piero Anversa "Teorik olarak hastaların kendi kök hücreleriyle kurtarılabilir" dedi.

Kentucky'daki Louisville Üniversitesi Moleküler Kardiyoloji Enstitüsü direktörü Dr. Roberto Bolli benzer bir prosedürü kullanan 1. evredeki bir deneyin insanlar üzerinde yapılmaya başlandığını söyledi. Bolli'nin deneyinde kardiyovasküler hastalıklar yüzünden (kemoterapi değil) kalp hasarı oluşmuş 30 kişinin tedavisi için Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi'nden onay alındı.

Deneyle katılımcıların kalp dokularından alınan kök hücrelerın sayısı, haftalar sonra labovatuvar ortamında biyolojik işlemle 500 hücreden 1 milyona çıkarılacak. Aylar sonra hastalar bypass ameliyatı olduktan sonra kök hücreler yeniden enjekte edilecek.

Araştırmacılar kök hücrelerinin yeni kalp kası ve kan damarı hücrelerine dönüştüğüne inanıyor. Buna ekl olarak kök hücreler, Organizmanın çevresiyle uyum sağlayabilmesi için, mediyatörler ve hormonlardan ayrı olarak, büyüme ve gelişmenin sağlanması ve immuniteden sorumlu olan sitokinleri salgılıyorlar. Bolli, bunun kalbin kendini onarmasını sağladığını söyledi.
Anversa, doxorubicin ve kemoterapi sınıfındaki diğer ilaçların tümörlere karşı çok etkili olabileceğini, ancak onkologların genellikle kalp risklerinden dolayı sınırlı doz kullanabildiklerini söyledi.

Eğer gelecekte yapılacak araştırmalar kök hücre prosedürünün insanlar üzerinde güvenli ve etkili olduğunu gösterirse, doktorlar daha yüksek dozda kemoterapi verebilirler.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Kök Hücreler Kemoterapi Sebepli Kalp Hasarını Tersine Döndürebilir

Yazının devamı için tıklayın...