LösemiMedicineNet'in haberine göre, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) Arzerra (ofatumumab) isimli ilacın, bir kan ve kemik iliği kanseri türü olan kronik lenfositik löseminin (KLL) tedavisinde kullanılmasını onayladı.

FDA yayınladığı basın bülteninde Londra merkezli bir firma olan GlaxoSmithKline tarafından üretilan ilacın, kemoterapinin diğer türlerinin hastalık üzerinde bir etkisi kalmadığı zaman kullanılması için onay verdiğini belirtti.

Yavaş bir şekilde gelişen KLL, genellikle 50 yaş üstü kişilerde görülüyor. Her yıl ortalama 16 bin kişiye teşhis konuyor ve yaklaşık 4400 kişi bu hastalık yüzünden hayatını kaybediyor.

Arzerra, Kronik Lenfositik Lösemi Tedavisi İçin OnaylandıArzerra B hücreleri olarak bilinen beyaz kan hücrelerine bağlanarak, bağışık sisteminin kanserli B hücreleri ile savaşmasını kolaylaştırıyor. İleride yapılacak çalışmalar, Arzerra'nın diğer standart kemoterapi türleriyle beraber kullanıldığında KLL'nin gelişme sürecini uzatip uzatmayacağını gösterecek.

Klinik testlerde, Arzerra'nın genellikle ölümcül bir beyin enfeksiyonu olan progresif multifokal lökoensefalopatiyi de içeren bazı yan etkileri olduğu görüldü. Ayrıca geçmişte hepatit geçiren kişilerinde ilacın kullanımı sırasında dikkatle takip edilmeleri gerekiyor.

FDA ayrıca kan hücrelerinde azalma, zatürre, ateş, öküsürük, ishal, bitkinlik ve nefes darlığı gibi diğer bazı yan etkilerin de görülebileceğini belirtiyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Arzerra, Kronik Lenfositik Lösemi Tedavisi İçin Onaylandı

Yazının devamı için tıklayın...

Sosyal İzolasyon Farelerde Meme Kanseri Gelişimini Etkiliyor

KanseriTedaviEt.com | Çarşamba, Ekim 28, 2009 | 0 yorum »

Meme KanseriCancer Research UK'in haberine göre, Amerikalı araştırmacılar eşlerinden annelerinden ayırılırak izole edilen farelerin daha stresli olduklarını ve bu farelerde meme kanserinin gelişiminin kötü etkilendiğini buldular. Sonuçlar insanlarda da aynı etkilerin görüleceği anlamına gelmiyor, konuyla ilgili daha fazla araştırma yapılmalı.

Chicago Üniversitesi'ne bağlı araştırmacılar genetik olarak meme tümörüne eğilimli fareler yetiştirdiler. Araştırmada annelerinden ayrılan fareler diğer farelerle beraber belirli bir süre farklı bir yerde beslendi.

Araştırmacılar bu farelerin sosyal izolasyondan dolayı daha büyük meme tümörleri geliştirmeye eğilimli olduğunu buldular. Ayrıca bu farelerin kortikosteron hormonu seviyelerinin ölçümü doğrultusunda daha stresli oldukları görüldü.

Chicago Üniversitesi Kanser Araştırmaları Ben May departmanında görevli Doç Dr. Suzanne Conzen "İzole edilen ve grup halindeki fareler arasındaki genetik benzerliklere rağmen stres dolu bir ortamda yaşamak ve tümörlerin büyüklüğü arasında bir bağlantı olduğunu gördük" diyor.

Sosyal İzolasyon Farelerde Meme Kanseri Gelişimini EtkiliyorConzen ayrıca bunun sosyal çevrenin kanserin büyümesini etkileyebileceğini anlamına gelebileceğini, ancak bunun ne şekilde gerçekleştiğinin henüz bilinmediği söylüyor.

Analizler; izole edilen farelerin çeşitli metabolik kimyasal reaksiyonlarında ortaya çıkan farklı türlerdeki genlerin, tümörün gelişimde rol oynadığını gösteriyor.

Cancer Research UK uzmanlarından Oliver Childs ise bu araştırmanın sonuçlarına bakılarak çıkarım yapılmaması konusunda uyarıyor : "Bu deneyler fareler üzerinde yapıldı. Yani bu araştırma sosyal izolasyon sonucu ortaya çıkan stresin insanlardaki kanser üzerine kötü bir etkisi olduğunu kanıtlamıyor. Görünen o ki stres bu hastalığın bir parçası. Fakat kimse bunun boyutunu bilmiyor ve stresin kanser gelişimini etkilediğini gösteren iyi kanıtlar bulunmuyor."

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Sosyal İzolasyon Farelerde Meme Kanseri Gelişimini Etkiliyor

Yazının devamı için tıklayın...

Akciğer KanseriMedicineNet'in haberine göre, yeni bir araştırmanın sonuçları, sigara içen kadınların erkeklere göre kanserojen ve diğer zehirli maddelere karşı daha büyük tehdit altında olduğunu gösteriyor.

İsviçreli uzmanlar akciğer kanseri olan 700 kişinin katıldığı bir çalışmada, erkeklerden daha az sigara içmelerine rağmen kadınlara daha genç yaşta kanser teşhisi konduğunu buldular.

Başka bir çalışmada Harvard Üniversitesi ve Norveç'teki Bergen Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, sigara kullanımına bağlı olarak gelişen kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) olan 950 erkek ve kadın üzerinde bir araştırma yaptılar. Sonuçlara göre KOAH hastalığı olan kadınlara, erkeklere göre daha az sigara kullanmalarına rağmen daha erken yaşlarda teşhis kondu.

Sigara İçen Kadınlar İçin Kanser Riski Daha Yüksek OlabilirHarvard Üniversitesi araştırmacılarından Dr. Inga-Cecilie Soerheim "Belki de kadınlar sigaranın akciğere zarar veren etkilerine karşı daha savunmasızlar" diyor. Soerheim bulguları Mayıs ayında yapılan American Thoracic Society konferansında sundu.

Aslında geçmiş 20 yılda yapılan birçok çalışma da sigara içen erkeklere kadınların daha büyük risk altında olduğunu gösteriyor.

Soerheim ve Harvard Tıp Fakültesi'nden arkadaşı Prof. Dr. Dawn L. DeMeo ayrıca 2000 yılında KOAH yüzünden hayatını kaybeden kadınların sayısının, aynı hastalık sebebiyle hayatını kaybeden erkeklerin sayısını aştığını buldular. Ancak araştırmacılar bunun nedeni hakkında kesin fikir sahibi değiller.

Bu sonuçlara rağmen, Amerikan Kanser Derneği Epidemiyoloji Araştırmaları yöneticilerinden Dr. Michael Thun kadınların daha fazla akciğer kanseri riski taşıdıklarına dair bir teoriye inanmak için henüz erken olduğu düşünüyor. "Mevcut kanıtlar erkek ve kadınların, sigara kullanımına bakılmaksızın akciğer kanserine karşı belirgin bir şekilde aynı riskleri taşıdığı gösteriyor"

Ama Thun kanserin akciğerde ortaya çıktığı bölümleri göz önüne alarak "Kadın ve erkeklerin akciğer kanserleri farklı türlerde" diye de ekliyor.

Thun ayrıca kadınların daha büyük tehdit altında olduklarını gösteren KOAH araştırmasını etkileyen başka faktörler olabileceğini de vurguluyor. Örneğin kadınların olası yaşam süresinin uzun olmasının, kansere yakalanma ihtimalinin daha yüksek olması anlamına gelebileceğini belirtiyor.

Thun'a göre olası cinsiyet farklılıkları üzerine odaklanmak asıl noktayı kaçırmak anlamına geliyor. Bunun yerine sağlık uzmanlarının ve halkın kesin olan birşey üzerine odaklanmalılar : Sigara kullanımı, akciğer kanseri ve KOAH için en büyük tehditlerden biri.

Thun "Eğer tiryakiler sigarayı 50 yaşından önce bırakırlarsa, riski büyük ölçüde azaltabilirler. Bıraktıktan sonra da, kadın ve erkekler akciğer kanseri riskini azaltmak için pasif içicilikten uzak durmak gibi diğer önemli noktalara dikkat etmeliler" diyor.

Akciğer kanseri, ABD'de kadın ve erkekler için en başta gelen ölüm nedenlerinden bir tanesi. Amerikan Kanser Derneği'ne göre, akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybeden kişi sayısı; kalın bağırsak kanseri, meme kanseri ve prostat kanseri nedeniyle hayatını kaybeden kişilerin toplamından daha fazla.

Derneğin tahminlerine göre bu yıl 219 bin kişiye daha akciğer kanseri teşhisi konacak ve yaklaşık 159 bin kişi bu nedenle hayatını kaybedecek.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Sigara İçen Kadınlar İçin Kanser Riski Daha Yüksek Olabilir

Yazının devamı için tıklayın...

Radyoterapinin Sağlıklı Hücrelere Zarar Vermesi Önlendi

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Ekim 26, 2009 | 0 yorum »

Tüm HaberlerMedicineNet'in haberine göre Amerikalı araştırmacılar radyoterapi gören kanser hastalarında sağlıklı dokuya zarar vermeden tümörü yok etmenin bir yolunu buldular. Araştırmanın bulguları Science Translational Medicine dergisinde online olarak yayınlandı.

Araştırma, radyasyona maruz kaldıklarında sağlıklı ve kanserli hücreleri etkileyen biyokimyasal reaksiyonlar üzerine odaklanıyor. Farelerle yapılan deneylerde araştırmacılar thrombospondin-1 isimli bir molekülün hücre yüzeyi reseptörlerine bağlanmasını (CD47) engelleyerek standart ve yüksek dozlarda radyasyona maruz kalan normal dokuyu tamamen korumayı başardılar.

Radyoterapinin Sağlıklı Hücrelere Zarar Vermesi ÖnlendiAraştırmayı yürüten Pittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi profesörlerinden Dr. Jeff S. Isenberg yayınlanana basın bülteninde "Gördüğümüz şeye inanamadık. Korumacı etki deri, kas ve kemik iliği hücrelerinde görüldü ve bu oldukça umut verici. Radyasyona maruz kalınca ölmesi beklenen hücreler yaşamaya ve işlevlerine devam ettiler" diyor.

Araştırmacılar ayrıca bu sinyalleri engelleyerek radyasyona maruz kaldıktan sonra tümörün tekrar büyümesini durdurabileceklerini buldular.

Isenberg ve arkadaşları şimdi bubiyokimyasal reaksiyonların hipertansiyon, orak hücreli anemi hastalığı, kalp krizi ve yara iyileşmesi gibi diğer koşullar üzerindeki etkilerini araştırıyorlar.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Radyoterapinin Sağlıklı Hücrelere Zarar Vermesi Önlendi

Yazının devamı için tıklayın...

KemoterapiMedicineNet'in haberine göre, Danimarka'da yapılan bir araştırmanın sonuçları, yoğun bir şekilde fiziksel egzersizle birlikte zihinsel egzersizlere katılan kemoterapi hastalarının daha az bitkin ve yorgun hissettiklerini gösteriyor.

Danimarka'da yapılan bir çalışmaya göre, vücut egzersiziyle beraber zihin egzersizini içeren yoğun programlara katılan kemoterapi hastaları daha az bitkinlik hissediyor. Çalışmanın sonuçları BMJ'de online olarak yayınlandı.

Bitkinlik, kanser tedavisi için kemoterapi gören hastaların maruz kaldığı en kötü yan etkilerden birisi. Hastalar genellikle fiziksel ve zihinsel olarak hiçbir şey yapma isteği duymuyorlar. Daha az aktif oldukça, daha güçsüz ve depresif hale geliyorlar.

Önceli çalışmalar hafif egzersizin ve psikososyal programların yardımcı olabileceğini gösteriyor. Peki her iki tür programlar birleştirilir ve yoğunlaştırılırsa bu daha büyük bir etki yaratabilir mi ?

YogaKopenhag Üniversitesi Hastanesinde görevli Dr. Lis Adamsan, arkadaşlarıyla beraber bu sorunun cevabını bulmak için 269 erişkin kanser hastasına haftada 9 saatlik bir egzersiz programı uyguladı. Gönüllerin yarısı bir kontrol grubuna rastgele seçildi ve bu kişilerin programa katılmak için 6 hafta beklemeleri istendi.

Her ne kadar program hem erkekler hem de kadınlar için tasarlansa da, kadınların gönüllü olmak için daha istekli oldukları görüldü. Son olarak 196 kadın ve 73 erkek gönüllü oldu ve 235 kişi programı tamamladı.

Program şunları içeriyordu:

* Pazartesi, Çarşamba ve Cuma : Yoğun fiziksel antreman (30 dk ısınma, 45 dk direnç antremanı ve 15 dk kardiyovasküler antreman)
* Salı günleri : 90 dk vücut farkındalığı antremanı (1. hafta esneme, 2. ve 3 hafta yoga ile enfes egzersizi, 4-6 haftalarda Pilates hareketleri)
* Pazartesi, Salı, Çarşamba ve Cuma : Fiziksel antreman ve vücut farkındalığı antremanından sonra 30 dk rahatlama antremanı
* Pazartesi ve Cuma : 30 dk masaj

Hastalara program içinde seçim yapmalarına izin verilmedi. Kemoterapi sonrası nasıl hissettiklerine bakılmaksınızın hastalara programın tümüne katılma zorunluluğu kondu.

Beyin tümörü olan hastalardan biri kardiyo antremanından sonra bir nöbet geçirdi. Bu yüzden Adamsen ve arkadaşları beyin kanseri hastalarını, bu tip bir egzersiz yapmamaları konusunda uyarıyor. Diğer hastalardan herhangi bir rahatsızlık görülmedi.

Tam tersine, programı tamamlayan hastalar daha iyi hissettiler. Her ne kadar gelişme küçük ve ya orta boyutta olsa da, programı tamamlayan hastaların bitkinlik seviyesinde belirgin bir düşüş oldu ve kendilerini daha canlı hissetmeye başladılar. Programa katılanlar günlük aktivitlerinde egzersiz yapmayanlara göre daha kendilerini daha az sınırlı hissettiler.

Adamsen ve arkadaşları "Egzersizde kullandığımız bileşenler kemoterapi gören hastalar için yapılabilir, güvenli ve faydalı; hatta ileri dereceli kanser hastaları için bile" diyor.

Ancak Adamsen, daha çok erkeğin katıldığı bir programın tasarlanması gerektiğini de ekliyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Zihin ve Vücut Egzersizi Kemoterapi Sonrası Bitkinliği Azaltıyor

Yazının devamı için tıklayın...

Multivitaminlerin Kanser Üzerindeki Etkisi Henüz Kesin Değil

KanseriTedaviEt.com | Çarşamba, Ekim 21, 2009 | 0 yorum »

Tüm HaberlerCancer Research UK'in haberine göre, piyasada satılan multi vitamin ve mineral hapların kanser önleyici özelliği olduğuna dair kesin kanıtlar bulunmuyor. Hatta bu tip hapların kanseri tetikleyebileceğini gösteren bazı araştırmalar var.

Dünya Kanser Araştırma Fonu'na (WCRF) bağlı çalışan bir uzman, yüksek doz vitamin ve mineral haplarının yarardan çok zararı olabileceğine karşı uyarıda bulundu.

WCRF'da tıp ve bilim danışmanı olarak görevli Profesör Martin Wiseman düşük dozajli hapların bazı kişilere önerebileceğini, ancak yüksek dozajlı hapların kanser riski üzerindeki etkilerinin tahmin edilmesinin güç olduğunu belirtti.

WCRF bu nedenle kanser riskini azaltmak isteyenlerin vitamin ve mineralleri yükse dozajlı haplar yerine sağlık beslenme yoluyla almalarını öneriyor.

Multivitamin haplarıProfesör Wiseman "Birçok kişi bu tip haplarla kanser riskini azaltabileceğini düşünüyor, ancak kanıtlar bu savı desteklemiyor. Bir tür diyet, bazı gıdaların yüksek miktarda tüketilmesinin kanseri önleyebileceğini iddia etse de, bu gıdaları tablet şeklinde almak aynı anlama gelmiyor. Aslında bu hapları yüksek dozda almanın etkileri şu an için tam olarak tahmin edilemiyor ve bunlar sağlık için zararlı olabilir" diyor.

Wiseman bu tip hapların öncelikle kanser riski fazla olan gruplar üzerinde test edilmesi gerektiğini ve bazı çalışmalar bu hapların kanser riskini düşürebileceğini gösterse de, diğer çalışmaların bunu göstermeyebileceğini belirtiyor. "Bu şu anlama geliyor, bu hapların genel nüfus üzerindeki etkilerinin risk mi yoksa fayda mı teşkil ettiğini henüz bilemiyoruz. Bazı kişiler şu anda kendilerine faydadan çok zarar veriyor olabilirler."

Profesör Wiseman ayrıca bazı araştırmaların, yüksek dozda alınan tamamlayıcı haplarla bazı kanser türlerinde yüksek risk arasında bir ilişkiyi gösterdiğini vurguluyor.

Örneğin beta-karoten haplarının sigara kullanan kişilerde akciğer kanseri riskini artırdığı bulunmuş.

Ek olarak alınan hapların gıdalarda bulunan yararlı maddelerle aynı faydayı sağlamadığını belirten Wiseman, düşük dozda alınan tamamlayıcı hapların kanser riski üzerindeki etkilerini görmek için de daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor. "O zamana kadar yapılacak en iyi şey tamamlayıcı hap kullanmaktansa meyve-sebze ağırlı sağlıklı bir diyet yapmak."

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Multivitaminlerin Kanser Üzerindeki Etkisi Henüz Kesin Değil

Yazının devamı için tıklayın...

Cep Telefonu ve Kanser Arasında Bir İlişki Var mı ?

KanseriTedaviEt.com | Salı, Ekim 20, 2009 | 0 yorum »

Tüm HaberlerAmerikan Kanser Derneği'nin haberine göre henüz cep telefonu ve kanser arasındaki ilişkiyi gösteren kesin kanıtlar yok. Uzmanlar bu konuda daha kapsamlı ve daha uzun süreli araştırmalar yapılması konusunda hemfikirler.

Cep telefonu kullanımı ve kanser arasında bir bağlantı var mı ? Uzmanlar bu konuyu tartışmak için Eylül ayında bir araya geldiler. Üç gün süren toplantı Pittsburgh Üniversitesi Ulusal Çevresel Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Çevresel Sağlık Vakfı ve diğer bazı kuruluşlar tarafından finanse edildi.

Cep telefonlarının güvenilirliği yıllardır tartışılıyor, ancak mevcut araştırmalar henüz çelişkili ve ikna edici değil. Bazı çalışmalar cep telefonu kullanımı ve beyin kanseri veya bazı iyi huylu tümörler arasında bir ilişki olduğunu işaret ediyor. Ancak çoğu çalışma kesin bir bağ olduğunu göstermiyor.

Cep Telefonu ve Kanser Arasında Bir İlişki Var mı ?Cep telefonları radyo frekanslarıyla çalışıyor ancak DNA'ya zarar veren ve kansere yol açan iyonizan ışın yaymıyorlar. Ancak cep telefonu kullanımının tümör gelişimine dolaylı yoldan etkilediğine dair endişeler var.

Eylül ayında Amerika'da yapılan toplantıda Çevresel Çalışma Grubu'nun cep telefonu güvenliği ile ilgili hazırladığı bir rapor sunuldu. Rapora göre, cep telefonlarının radyasyon yaydığıyla ilgili endişeler Almanya, İsviçre, İsrail, İngiltere Fransa ve Finlandiya gibi ülkeleri, özellikle çocukların radyasyona maruz kalmasını önlemek için cep telefonu kullanımının kısıtlanması için harekete geçirdi. Raporda ABD'nin neden benzer aksiyonlar almadığı soruldu.

Toplantıda aralarında Ulusal Sağlık Ensitüsü ve Amerikan Kanser Derneği gibi kuruluşlardan kişilerin de olduğu bu alanda uzman araştırmacılar tartıştılar.

Amerikan Kanser Derneği araştırmacıları çok yaygın olarak kullanıldıkları için cep telefonlarının güvenliğinin izlenmesi gerektiği konusunda hemfikirler.

Mevcut kanıtlar ne gösteriyor ?

Amerikan Kanser Derneği Epidemiyoloji ve Gözetim Araştırmaları başkanı doktor Michael J. Thun "Cep telefonlar dünya çapında 3-4 milyar insan tarafından kullanılıyor ve çocukların arasında kullanım da hızla artıyor. Mevcut kanıtlar hakkındaki sorular ancak uzun süreli epidemiyolojik araştırmalar ve cep telefonlarının biyolojik etkilerini gösteren deneysel çalışmalarla cevaplanabilir" diyor.

Thun'a göre şimdiye kadar 30 epidemiyolojik çalışmada cep telefonu ve beyin kanseri ya da iyi huylu tümörler arasındaki ilişki incelendi, ancak bu araştırmaların sonuçları çelişkiliydi.

Bu sonuçlar birçok ülkede cep telefonlarının göreceli olarak kısa süredir (20 seneden daha az) kullanılmasına, çalışmalar arasındaki yapısal farklılıklara ya da her iki çalışmadan birinin geçmişe dönük olarak yapılmasından kaynaklanıyor olabilir. Bu çalışmalarda kanser hastası olan ve olmayan kişilere cep telefonu kullanım geçmişleriyle ilgili sorular soruldu. Bu tip çalışmaların sonuçlarının kesinliği, katılımcıların kansere yakalanmadan önce cep telefonu kullanımlarını ölçen çalışmalara göre daha az.

Thun, Interphone gibi 13 ülkede cep telefonu ve beyin tümörü arasındaki ilişkiyi araştıran bazı önemli çalışmaların sonuçlarının henüz yayınlanmadığını söylüyor. Ayrıca erken yaştan itibaren cep telefonu kullanan çocukları kapsayan uzun süreli çalışmalar da henüz yapılmadı. Cep telefonların küçük yaştaki çocuklar tarafından kullanımı yaygın bir endişe, zira cep telefonlarından yayılan radyo frekansı dalgaları çocukların beyin dokusuna erişkinlere nazaran daha fazla ulaşıyor.

Bazı araştırmalar bu cep telefonlarından yayılan RF dalgalarının tümör gelişimine neden olan biyolojik sonuçları olduğu raporladılar, ancak bu bulgular bağımsız bilim adamlar tarafından henüz onaylanmadı.

Riski nasıl azaltabilirsiniz ?

Her ne kadar daha fazla araştırma gerekse de, Amerikan Kanser Derneği bu konuda endişe duyan kişilerin şu basit adımları uygulamasını öneriyor :

* Hoparlör veya elle tutulmayan başka bir cihaz kullanın.
* Daha düşük radyasyon yayan bir cep telefonu kullanın. Cnet'in listesini burada bulabilirsiniz.
* Ebeveynler çocuklarının cep telefonu kullanımını kısıtlayabilirler.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Cep Telefonu ve Kanser Arasında Bir İlişki Var mı ?

Yazının devamı için tıklayın...