Kolon Kanserinin Gelişimi, Sinir Yapıları Engellenerek Durduruldu

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Ağustos 31, 2009 | 2 yorum »

Kalın Bağırsak KanseriWebMD'nin haberine göre, İsviçreli araştırmacılar hücrelerin birbirleri arasındaki iletişimi sağlayan sinirsel ya da metabolik yolaklar ya da kimyasal reaksiyonları engellemek suretiyle kalın bağırsak kanserini (kolon kanseri) tedavi etmenin bir yolunu bulmuş olabilirler.

Bu tedavi sayesinde kalın bağırsak kanserinin ileri evlere geçmesi veya başka organlara sıçrama önlenebilir.

EMBO Molecular Medicine'de 27 Ağustosta yayınlanan araştırmanın sonuçları, tümörlerin büyümesine yol açan ve Hedgehog-GLI (HH-GLI) adı verilen sinirler arası yollar engellenerek tümörlerin gelişmesinin engellenebileceğini gösteriyor.

Kalın BağırsakGeneva Üniversitesi profesörlerinden olan ve araştırmayı yürüten Dr. Ariel Ruiz i Altaba "Daha önceki araştırmalar HH-GLI'nin kolon kanseri üzerine olası bir rolü olabileceğini sinyalini veriyoru, ancak bir bağ olduğu asla kesin degildi. Bu araştırmayla HH-GLI'nin kolon kanserinin büyümesine ve gelişmesine yol açtığı kanıtlandı" diyor.

Bu araştırma sayesinde kalın bağırsak kanserinin, hasta tamamen iyileştikten sonra bile vücudun diğer bölümlerine yayılmasını önleyecek yeni anti-kanser ilaçları geliştirebilir. Ruiz i Altaba "Kanserin nüksetmesi kanser tedavisindeki temel sorunlardan biri" diyor.

Araştırmacılar tümörleri kaybolduktan sonra kanserli farelerdeki sinirsel yolları engellemek için bitkilerden elde edilen cyclopamine adlı bir madde kullandırlar. Bu sayede fareler bir yıla kadar hayatta kaldılar ve tekrar tümör oluşumu gerçekleşmedi.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Kolon Kanserinin Gelişimi, Sinir Yapıları Engellenerek Durduruldu

Yazının devamı için tıklayın...

Femara, Meme Kanseri Tedavisinde Tamoxifen’e Alternatif Olabilir

KanseriTedaviEt.com | Perşembe, Ağustos 27, 2009 | 0 yorum »

Meme KanseriMedicineNet'in haberine konu olan araştırmaya göre, Tamoxifen kullanan meme kanseri hastaları Novartis'in Femara isimli ilacı da kullanabilirler.

The New England Journal of Medicine'da online yayınlanan uluslararası bir çalışmaya, meme kanserleri östrojen ve proöstrojen hormonlarına duyarlı menopoz öncesi dönemdeki 6100 kadın katıldı.

Meme kanseri tedavisini tamamlayan katılımcılara aşağıdaki planlardan biri uygulandı :

* 5 yıl boyunca Tamoxifen kullanımı
* 5 yıl boyunca Femara kullanımı
* 2 yıl boyunca Tamoxifen, daha sonraki 3 yıl boyunca Femara kullanımı
* 2 yıl boyunca Femara, daha sonraki 3 yıl boyunca Tamoxifen kullanımı

Araştırmaya katılan kadınlara hangi ilaçları kullandıkları söylenmedi.

Tamoxifen and Femara farklı yollarla etki gösteriyorlar. Tamoxifen vücuttaki östrojenin fonktsiyonunu engelliyor.

FemaraFemara ise aromataz enzim inhibitörleri isimli ilaç sınıfına dahil. Arimidex and Aromasin'in de dahil olduğu bu gruptaki ilaçlar östrojenin üretilmesini sağlayan aromataz enzimini hedef alıyorlar.

Yeni çalışmanın sonuçlarına göre sadece Femara alan veya önce Tamoxifen daha sonra Femara veya tam tersini alan kadınların hayatta kalma oranı aşağı yukarı aynı.

Sadece Femara kullanan kadınların hayatta kalma oranında, 5 yıl boyunca sadece Tamoxifen kullanan kadınlara göre belirgin bir fark yok.

2005 yılında araştırmacılar, Tamoxifen yerine Femara kullanan kadınlarda, meme kanserinin memeden uzak bir bölgede nüksetmesine daha az rastlandığını rapor etmişlerdi.

Yeni çalışma, ilacın yan etkilerinin bilinen riskleri beraberinde getirdiğini, ancak herhangi bir beklenmeyen etkiye rastlanmadığını gösteriyor.

Çalışma Novartis tarafından finanse edildi. Yayınlanan raporda, araştırmayı yürüten Dr. Henning Mouridsen ve diğer birçok araştırmacı, Novastis'le bağları olduğunu açıkça belirtiyorlar. Femara bu araştırmaya dahil edilen tek aromataz enzim inhibitörü.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Femara, Meme Kanseri Tedavisinde Tamoxifen’e Alternatif Olabilir

Yazının devamı için tıklayın...

Prostat KanseriWebMD'nin haberine konu olan yeni bir araştırmaya göre, kalp rahatsızlığı olan prostat kanseri hastalarının ölüm riski radyoterapiyle beraber hormon tedavisi olduklarında artıyor.

Araştırma sonuçları, daha önce kalp krizi geçirmiş hastalar veya koroner damar hastalıklarına bağlı konjestif kalp yetmezliği hastalarının, radyoterapiye ek olarak hormon tedavisi görmeleri durumunda ölüm riskilerinin, aynı kalp rahatsızlıklarını geçirmiş olan fakat hormon tedavisi görmeyenlere göre iki kat fazla olduğunu gösteriyor.

Araştırma 26 Ağustosta TheJournal of the American Medical Association'da online olarak yayınlandı.

Tıpda androjen deprivasyon tedavisi olarak bilinen hormon tedavisi, tümörlerin küçültülmesi and tümörün büyümesinin durdurulması için radyoterapiden önce uygulanıyor. Tedavi ile birlikle ilerlemiş veya seyri zor tahmin edilen prostat kanseri hastalarının hayatta kalma şansı artıyor.

Ancak daha önceki birçok çalışmada bu faydanın; diyabet, yüksek kolostrol ve yüksek tansiyon gibi farklı rahatsızlıkları olan hastalarda ortaya çıkmadığı görüldü.

Hormon tedavisiAraştırmacılar hormon tedavisinin bu risk faktörlerini taşıyan veya daha önce kalp rahatsızlığı geçirmiş olan hastalardaki hayatta kalma oranı üzerindeki etkisi daha iyi anlamak için 5 binden fazla hastayı takip ettiler.

Bütün katılımcılar Chicago'daki aynı prostat kanseri tedavi merkezinde brakiterapi ile tedavi edildiler. Bu yöntemle radyoaktif zerrecikler tümörün içine yerleştirilerek daha yüksek dozda hedefli radyasyon verilmesi sağlanıyor.

Bazı erkekler 4 ay boyunda radyoterapiyle beraber hormon tedavisi görürken, diğerleri sadece radyoterapiyle tedavi edildi.

Takip sürecince 400 erkek hayatını kaybederken bu kişilerin neredeyse yarısında başka hastalıklar yoktu. Geri kalanlarda ise kalp hastalığı, kalp krizi veya koroner damar hastalıklarına bağlı konjestif kalp yetmezliği risk faktörlerinden biri bulunuyordu.

Hormon tedavisi ve kalp hastalığı

Hormon tedavisinin başka bir rahatsızlığı olmayan veya sadece tek bir risk faktörüne sahip (diyabet, yüksek tansiyon, yüksek kolestrol) erkeklerdeki ölüm oranı üzerinde belirgin bir etkisi bulunmuyor. Sigara kullanma alışkanlığı ve ailedeki kalp rahatsızlıkları geçmişi de bu çalışmaya dahil edilmemiş.

Ancak ortalama 5 senelik bir takip sürecinde, daha önce kalp krizi geçirmiş hastalar veya koroner damar hastalıklarına bağlı konjestif kalp yetmezliği hastaların hormon tedavisi görmeleri halinde iki kat fazla ölüm riski olduğu görülmüş.

Araştırmayı yürüten, Dana-Farber Cancer Institute doktorlarından Akash Nanda "Bulduğumuz sonuçlar bu erkeklerde hormon tedavisinin uygulanmaması gerektiğini veya hormon tedavisi uygulanmadan önce bu kalp rahatsızlıklarınun dikkate alınması gerektiğini gösteriyor" diyor.

Nanda araştırmaya katılan erkeklerin yüzde 5'inde (266 kişi) kalp hastalığı bulunduğunu ve tedavinin seyri zor tahmin edilen prostat kanseri hastaları için hala bir hayattta kalma avantaji sunabileceğini söylüyor.

Ancak Amerikan Kanser Derneği yetkililerinden Dr. Len Lichtenfeld; kalp rahatsızlığı, zorlukla kontol altına alınan diyabet, yüksek kolestrol ve yüksek tansiyon gibi risk faktörlerine sahip erkeklerde radyasyonla beraber hormon tedavisi uygulamanın riskleri ve faydaları hakkındaki soru işaretlerinin devam ettiğini düşünüyor.

Lichtenfeld "Kalp hastalığı için bir veya daha fazla risk faktörü taşıyan erkekleri kapsayan yeni araştırmaların yapılması faydalı olacaktır" diyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Hormon Tedavisi, Kalp Hastalığı Olan Prostat Kanseri Hastaları İçin Riskli Olabilir

Yazının devamı için tıklayın...

Aspirin, Kalın Bağırsak Kanseri Tedavisinde İşe Yarıyor mu?

KanseriTedaviEt.com | Salı, Ağustos 18, 2009 | 0 yorum »

Kalın Bağırsak KanseriAmerikan Kanser Derneğinin haberine konu olan ve JAMA'da yayınlanan bir araştırmanın sonuçlarına göre düzenli aspirin kullanımı bazı hastalarda kalın bağırsak kanserinin (kolorektal kanser) tedavisine yardımcı olabilir. Uzmanlar ise verilerin umut verici olduğuunu ancak kesinlik taşımadığını, hastaların öncelikle doktorlarına danışmaları gerektiğini belirtiyor.

Amerikan Kanser Derneği'nde Kolon ve Prostat Kanseri Önleme Programı direktörü olan Dr. Durado Brooks "Bu çalışma aspirinin bazı kalın bağırsak kanseri hastalarının tedavisi için faydalı olabileceğini gösteriyor. Sonuçlar cesaret verici olsa da, bu sadece tek bir araştırma ve denekler olasılık dağılımına göre gruplara ayrılmamış. İnsanlara tavsiye vermeden önce diğer araştırmalardan da onay bekliyoruz" diyor.

Araştırmanın bulguları

Massachusetts General and Harvard Medical School doktorlarından Andrew T. Chan liderliğinden yürütülen çalışmada, daha önce Nurses' Health Study (NHS) and the Health Professionals Follow-up Study (HPFS) isimli iki büyük araştırmaya katılmış 1279 kalın bağırsak kanseri hastasının verileri 12 yıl boyunca takip edildi.

Aspirin, Kalın Bağırsak Kanseri Tedavisinde İşe Yarıyor mu?Bulgulara göre düzenli olarak aspirin alan kalın bağırsak kanseri hastalarının ölüm riskleri almayanlara göre yüzde 29 oranında azalıyor ve toplamda yüzde 21 oranında daha az ölüm ihtimali bulunuyor.

COX-2 tümörü olan yeni aspirin kullanıcıları en çok faydayı sağlıyor

Aspirinin olumlu etkisinin, teşhislerinden önce ilacı kullanmayan hastalar arasında ve bir inflamasyon (Kimyasal, fizik, bakteriyel, viral, antijenik vb. herhangi bir agresyona karşı organizmanın tümüyle ya da kısmen gösterdiği reaksiyonel ısı, ağrı, kızarma ve şişme) ve hücre büyümesiyle bağlantısı olan bir enzim olan COX-2'yi normaldan fazla açığa vuran tümörü olan hastalar arasında daha çok olduğu görüldü. COX-2, kolorektal kanser hastalarında yüzde 85 seviyelerine kadar yükseliyor. Birçok araştırmacı bu yükselişin hastalığın daha iyi anlaşılması ve tedavi edilmesi için anahtar rol oynadığını düşünüyor. Aspirin, COX-2'nin hareket şeklini engelliyor.

Aspirinin faydaları, hastanın kemoterapi alıp almamasından ve teşhisin evre I, II, or III olmasından bağımsız olarak görülüyor.

Çalışmada aspirinin ilerlemiş kalın bağırsak kanseri hastaları üzerindeki etkileri araştırılmadı. Bu konuda daha çok araştırma yapılması gerekiyor.

Aynı araştırmada, aspirinin düzenli kullanımda ortaya çıkan önleyici etkisi de incelenmedi. Daha önceki çalışmalar aspirin kullanımının kolorektal polipler ve ilgili kanser risklerini düşürebileceğini gösteriyordu.

Amerikan Kanser Derneği Epidemiyoloji ve Gözetim Araştırmaları başkan yardımcısı, fahri profesör Dr. Michael J. Thun "Aspirinin, kolorektal kanserini önleme için kullanımı Amerikan Kanser Derneği ve diğer tıp kurumları tarafından tavsiye edilmiyor. Çünkü bu faydalar aynı zamanda gastrointestinal (mide ve barsaklarla ilgili) kanamalar için potensiyel risk anlamına geliyor. Aspirinin hastalık önleyici olarak kullanılması önerisi tamamen kalp krizini önlemeye dayanıyor" diyor.

Düzenli aspirin kullanımının kalp ve damar hastalıkları üzerindeki olumlu etkisi bulunuyor.

Aspirinin tehlikeli yan etkileri

Aspirin almaya başlamadan önce mutlaka doktorunuza danışın. Düzenli aspirin kullanımının mide kanaması ve iritasyon gibi ciddi yan etkileri olabilir. Kalp ve damar problemleri yaşamış olan kişilerin bu yan daha yüksek ancak bu sorunlar herkeste ortada çıkabilir.

Kalın bağırsak kanserini önlemenin en iyi yolu düzenli olarak test yaptırmak. Risk faktörü tespit edilmemiş kişiler 50 yaşından sonra düzenli tarama yaptırmalı. Ailesinde kolorektal polip veya kanser görülen veya diğer risk faktörlerine sahip kişiler genç yaşta veya daha sık tarama yaptırmak konusunda doktorlarına danışmalılar.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır -

Yazının devamı için tıklayın...

Denosumab, Prostat Kanseri Tedavisi İçin Onay Bekliyor

KanseriTedaviEt.com | Çarşamba, Ağustos 12, 2009 | 0 yorum »

Prostat KanseriMedicineNet'in haberine göre yeni bir kemik ilacı, kemikleri hormon tedavisi yüzünden güçsüzleşmiş prostat kanseri hastası erkeklerin katıldığı bir deneyde kullanıldı ve başarılı oldu.

Denosumab (Prolia) isimli ilaç, Amgen firmasının sadece prostat kanseri olan erkeklerde değil, meme kanseri için hormon tedavisi gören kadınlardaki kemik kırığı ve çatlakları önlemek için pazarlamayı düşündüğü bir ürün. Amgen'in bu ilaç için yaptığı başvuru, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından bu hafta düzenlenecek bir panelde değerlendirilecek.

11 Ağustos'ta New England Journal of Medicine dergisinde online olarak yayınlanan deneyin sonuçları FDA'ya yapılan başvurudaki kanıtlar arasında bulunuyor. >Massachusetts General Hospital'da genitoüriner onkoloji direktörü olan ve araştırmayı yürüten Dr. Matthew R.Smith, prostat kanseri için hormon tedavisi gören 2 milyon Amerikalı erkeğin Denosumab'ın potansiyel kullanıcısı olduğunu söylüyor.

DenosumabDenosumab kemik hücrelerini yıkımına sebep olan bir molekülün işlevini durduruyor. İlaç ayrıca kadın ve erkeklerde hormon eksikliği yüzünden oluşan kemik erimesini de engelliyor. Denosumab her 6 ayda bir enjeksiyon yöntemiyle hastaya veriliyor.

Smith, henüz erkekler üzerinde kemik kırılmasını konu olan büyük ölçekli bir çalışma olmadığından bu prostat kanseri çalışmasının öncü nitelikte olduğunu belirtiyor. Çalışma ABD ve Avrupa'daki 156 tıp merkezinde tedavi gören 900 erkeği kapsıyor.

Denosumab kullanan erkekler kemik yoğunluğu 24 ayda yüzde 5.6 artarken, plasebo (farmakolojik olarak etkisiz, telkine dayalı ve plasebo etkisi olarak da bilinen tedavi etkisini ortaya çıkaran bir tür ilaç) alan erkeklerde yüzde 1 oranında düştü. 36 ayı kapsayan omurga kırıkları sayısı Denosumab kullanan erkeklerde yüzde 1.5 oranındayken, plasebo alan erkeklerde bu oranın yüzde 3.9 olduğu görüldü.

Denosumab önemli ve iki çalışmayı (diğer çalışma menopoz öncesi dönemdeki kadınlar üzerineydi) baz alan sonuçlara göre açıkça etkili olsada, Mayo Clinic'teki Endocrine Research Unit profesörlerinden Dr. Sundeep Khosla bir makalesinde ilacın prostat kanseri tedavisinde yerinin henüz kesinleşmediğini belirtiyor.

Khosla prostat kanseri olan erkeklerde kemik kırılmalarını önlemek için birçok ilacın kullanıldığını söylüyor. "Benzer etkileri olan ilaçların yerine bu ilacın kullanıp kullanılmayacağı henüz belirsiz."

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Denosumab, Prostat Kanseri Tedavisi İçin Onay Bekliyor

Yazının devamı için tıklayın...

Kilolu Olmanın Kanser Riskini Artırdığı Bilinmiyor

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Ağustos 10, 2009 | 0 yorum »

Tüm HaberCancer Research UK'in haberine göre, insanların yüzde 97'si aşırı kilolu olmanın bir kanser riski olduğunu bilmiyor. Aşırı kilolu ve obez olmak, sigara kullanımından sonra en büyük kanser riski.

Cancer Research UK'in anketine katılan 4000 kişinin sadece yüzde 3'ü, sağlıklı bir kiloda olmanın kanseri riskini azaltacağından bahsetti.

Katılımcılar yüzde 7'si insanların kanseri önlemek için yapabileceği pozitif bir değişiklik belirtemedi.

Cancer Research UK sağlık bilgisi direktörü Sara Hiom "İnsanları tutumlarını değiştirmeleri için teşvik etmek genellikle zordur, ancak ilk adım bu değişimlerin işe yaradığına dair bilinç yaratmaktır" diyor. "Tahminlerimize göre sağlıklı bir kiloda kalarak her yıl 13.000 kanser vakasının önüne geçebiliriz. Her ne kadar insanlar kiloyu genelde sağlıklı olmakla ilişkilendirse de, bu anket çoğu kişinin kilonun direkt olarak kanser riskiyle ve riski azaltmakla ilgili olduğunu bilmediğini gösteriyor."

Ankete katılan her 30 kişiden 2'si sigarayı bırakmanın kanser riskini azaltacağını belirtti.

ObeziteKatılımcıların yüzde 52'si yemek ve diyetin önemli olduğunu söylerken, yüzde 29 daha çok egzersiz yapmanın faydalı olacağını belirtti.

Yüzde 22'lik kısım kendiliğinden alkolün kanser riskini artırdığını ve yüzde 11'lik kısım da güneşten korunmanın önemli olduğunu söyledi.

Sara Hiom şöyle diyor : "İnsanların obezite ve yüksek kanser riski arasında bağlantı kurmalarını sağlamak zor çünkü genellikle kanser deyince zayıflık akla geliyor. Ancak fazla kilolu olmak kanserin oluşması için vücudumuzda daha fazla kimyasal taşıdığımız anlamına geliyor."

"Hayatımızda sigarayı ve alkolü bırakmak gibi uzun vadeli değişikler yapmanın zor olduğunun farkındayız. Ancak insanların bu değişikliklerin neler yapabileceğini ve kanser riskini azaltacağını bilmeleri çok önemli, ancak bu şekilde bu kararlar verileribilir."

Sağlıklı beslenme ve egzersizin olduğu bir yaşam sürmek kansere yakalanmayacağınız anlamına gelmiyor, fakar bu tarz bir yaşam bu hastalıkların önüne geçmeye yardımcı olabilir."

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Kilolu Olmanın Kanser Riskini Artırdığı Bilinmiyor

Yazının devamı için tıklayın...

FDA Avastin’i En Yaygın Böbrek Kanserinin Tedavisi İçin Onayladı

KanseriTedaviEt.com | Pazartesi, Ağustos 10, 2009 | 0 yorum »

Böbrek KanseriMedicineNET'in haberine göre daha önce çeşitli kanser türlerinin tedavisinde kullanılan Avastin isimli ilaç, bir en sık rastlanan böbrek kanseri çeşidi olan renal hücreli karsinom tedavisinde kullanılmak üzere Amerika Gıda ve İlaç idaresi'nden (FDA) onay aldı. İlaç Amerika'da İnterferon alfa isimli ilaçla beraber kullanılabilecek.

İnterferon alfaBir çalışmanın sonuçlarına bu iki ilaç beraber tedavi edilen hastalar, sadece interferon alfa verilen hastalara göre hastalıkta herhangi bir ilerleme olmadan iki kat daha uzun yaşıyor.

2007 yılının sonlarından bu yana Avastin Avrupa'da ilerlemiş böbrek kanseri için ana ilaç olarak kullanılıyor. Geçtiğimiz günlerde Avrupalı yetkililer ilacı meme kanserinin tedavisi için onayladılar.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - FDA Avastin’i En Yaygın Böbrek Kanserinin Tedavisi İçin Onayladı

Yazının devamı için tıklayın...

Periyodik Diyet, Meme Kanseri Riskini Azaltabilir

KanseriTedaviEt.com | Çarşamba, Ağustos 05, 2009 | 0 yorum »

Meme KanseriMedicineNet'in haberine konu olan ve Kanser Önleme Aratışmaları dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre, düzenli uygulanan bir diyet programıyla meme kanser riski azaltılabilir.

Yapılan deneyde farklı diyetler uygulanan fareler üç gruba ayrıldı : Sınırsız yemek verilenler, aralıklı olarak kalorisi yüzde 25 azaltılanlar, kalıcı olarak kalorisi yüzde 25 azaltılanlar. En iyi sonuçlar aralıklı olarka diyet uygulanan farelerde görüldü. Bu grupta tümör görülme oranı yüzde 9 iken, kalorisi sabit olarak azaltılan grupta bu oran yüzde 35, heristediğini yiyen grupta ise yüzde 71 olarak belirlendi.

DiyetÖnceki araştırmalar benzer sonuçları gösterse de araştırmacılar yine şaşırdılar. Çalışmayı yürüten ve Minnesota Üniversitesi The Hormel Institute'te profesör olan Margot P. Cleary'nin ekibi, verilen besinlerin meme kanserinin gelişimiyle ilişkilendirilen İnsülin-benzeri büyüme faktörü (IGF-1) hormonunun çözülmesini başlatabileceğinden, periodik olarak uygulanan diyetin tümörü büyüteceğini sanıyordu.

Cleary "Kaloriyi kesmenin meme tümörlerine gelişimine karşı nasıl koruma sağladığını anlamak, kemoprevansiyon (Bazı kimyasal ve farmakolojik ajanlarla kronik hastalıkların invaziv veya metastatik karsinoma dönüşümün engellenmesi) çalışmaları için büyük önem taşıyor" diyor. "İleride tümör gelişimde rol oynayan serum faktörlerinin tanımlanması, riski taşıyan bireylerin belirlenmesi ve bu kişilere müdahele edilmesi için bir yol sunabilir."

Montreal'deki McGill Üniversitesi onkoloji profesörlerinden Michael Pollak bir makalesinde "Bu çalışma, kanseri enerjiden yoksun bırakmaktansa kalorinin kısıtlanmasının hormon seviyelerinin düzenlenmesinde etkili olduğuna dair önemli kanıtlar veriyor" diye belirtiyor. "Özellikle düşük insülin seviyeleri azaltılmış besin tüketimiyle alakalı ve bu, koruyucu bir faktör olabilir."

Pollak, vücuttaki IGF-1 and insülin seviyelerinin medikal yolla, diyet veya egzersizle nasıl düşürülebileceğine dair çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Periyodik Diyet Meme Kanseri Riskini Azaltabilir

Yazının devamı için tıklayın...

Dünya Sağlık Örgütü : Solaryum Cilt Kanserine Yol Açıyor

KanseriTedaviEt.com | Salı, Ağustos 04, 2009 | 0 yorum »

Cilt KanseriWebMD'nin haberine göre; Dünya Sağlık Örgütü'ne bağlı Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), solaryumların insanlar için çok yüksek derecede kanser riski taşıdını açıkladı. Grup, solaryum kullanımını kanserojen olarak sınıflandırdı.

IARC doktorlarından Vincent Cogliano, WebMD'ye verdiği röportajında solaryuma gitmenin en ölümcül cilt kanserlerinden olan melanoma sebep olması için yeterli ve ve zorlayıcı kanıtlar bulunduğunu belirtti.

Melanom vakalarında son yıllarda büyük bir artış var, özellikle de gençler arasında.

Dünya Sağlık Örgütü : Solaryum Cilt Kanserine Yol AçıyorCogliano son 10 yılda yapılan araştırmaların, direkt olarak güneş ışınlarına maruz kalmanın yanında, solaryumların da bu yükselişte rol oynadığına dair çok fazla kanıt ortaya koyduğunu söylüyor. "İnsanlar bronzlaşmanın sağlıklı olmaya işaret olduğu konusunda yanılıyorlar, tersine cildiniz zarar görüyor."

UVA ve UVB kansere sebep oluyor

Cogliano IARC grubunun, solaryum ve mor ötesi ışınlara maruz kalmanın cilt kanseri üzerindeki etkilerini üzerine olan araştırmaları incelemek üzere toplandığını söylüyor.

Araştırmalar ultraviyole-A (UVA), ultraviyole-B (UVB) ve ultraviyole-C (UVC) ışınlarına maruz kalmanın hayvanlarda kansere yol açtığını gösteriyor.

Amerikan Kanser Derneği yetkililerinden Dr. Len Lichtenfeld bunun dikkat çekici olduğunu, çünkü şimdiye kadar bu sektöründekilerin solaryumların, içlerinde kullanılan ampüllerin UVB radyasyonundan çok UVA verdiği için güvenli olduğunu savunduğunu söylüyor.

Lichtenfeld "Bu rapor UVA ışınlarıyla bronzlaşmanın güvenli olduğuna dair iddiaları çürütüyor" diyor. "IARC'nın raporuna göre UVA ışınları da kanserojen olarak sınıflandırıldı ve UVA ışınlarından da uzak durmak gerekiyor."

Rapor grubun 2006'da yayınladığı kendi araştırmasına dayanıyor. Sonuçlar 30 yaşından önce solaryuma girmenin melanom kanserinde yüzde 75'lik bir artışla ilgisi olduğunu ortaya koyuyor.

Bu yazı KanseriTedaviEt.com'da yayınlanmıştır - Dünya Sağlık Örgütü : Solaryum Cilt Kanserine Yol Açıyor

Yazının devamı için tıklayın...